Miyase İlknur

‘Müslüman Kardeşler Kuşağı’na elveda

07 Mart 2020 Cumartesi

Ne güzel hayaldi oysa. 17 Aralık 2010’da başlayan daha doğrusu başlatılan “Arap Baharı” bir uçtan bir uca Kuzey Afrika ülkelerini saracak oradan Kızıldeniz’i aşarak Ortadoğu’da tek dişi kalmış canavar Baasçı Suriye’ye uzanacak ve “Sudan’dan Suriye’ye kadar Müslüman Kardeşler Kuşağı” yeni iktidar elitlerini belirleyecekti. Tüh tüh! Hepsi güme gitti.

Birkaç ay içinde Şam’da İhvan’la birlikte Emevi Camii’nde cuma namazı kılacaklardı. Bırakın namaz kılmayı, bizimkilerin Müslüman Kardeşler’e, onların da çok parçalı olan silahlı muhaliflerinden oluşan ÖSO’ya verdikleri “Suriye sınırında tampon bölge” sözü de hayal oldu.

Siz bakmayın hem iç hem dış kamuoyuna “kendi güvenliğimiz ve sınırımıza yeni sığınmacıların yığılmasını önlemek için İdlib’deyiz” denmesine. Hoş o konuda da bir gün öyle, bir gün “rejim devrilmeden, adil seçim yapılmadan ve içinde bizim de olacağımız demokratik bir yönetim kurulmadan çıkmayacağız” diyerek bir önceki söylemlerini de kendi kendilerini tekzip ediyor ya neyse...

Rusya’dan füze müze, nükleer santral anlaşmaları yapılmalarına fazla mı güvenildi acaba?..

Rejim, Soçi Mutabakatı’ndaki sınırlarına dönmezse bir gece ansızın girebiliriz” bile denildi ama tınmadı herifler. O soğuk KGB ajanı eskisi, önceki gece yapılan anlaşmaya “tampon bölge” ve “rejimin eski sınırlarına çekilmesi” maddelerinin eklenmesi konusunda “Nuh” deyip “peygamber” demedi işte. Neyse ki, M-4 karayolunu birlikte denetleme maddesini koydurarak iç kamuoyunda fiyaka yapacak bir malzeme çıktı.

Ee şimdi bunca emek, bunca mücadele berhava mı oldu?

Sizi yeni oluşacak Suriye yönetimine sokacağız, üstelik Suriye’nin kuzeyinde size özerk bir tampon bölge oluşturacağız” sözü verdiğimiz İhvan’a ne denilecek?

Suriye’de iç ayaklanma başladığında önceleri sessiz kalan ama sonradan rol çalarak Suriye Ulusal Konseyi’ne hâkim olan Müslüman Kardeşler örgütünün kurduğu Başkent Kalkanı, Aksa Cami Kalkanı ve Fırat Kalkanı tugaylarının adını, yaptığımız operasyonlara bile vermiştik. Suriye’nin kuzeyinde yaptığımız Fırat Kalkanı Harekâtı’nın adını bile, İhvan’ın aynı isme sahip tugayından esinlenerek aldık. Ama gelinen noktada Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliğine, bağımsızlığına, birliğine ve toprak bütünlüğüne olan kuvvetli taahhütlerin bir kez daha yinelenmesine imza koyduk. Bu maddeye rağmen “biz de olacağız” demek o kadar kolay değil. Gerçi Akar’ın söylediği bu “biz” kelimesinin İhvan olduğu belli ama artık onu ima etmek de pek mümkün değil gibi.

Dedim ya hayaller “bizim güdümümüzde İhvan’ın yöneteceği bir Suriye”ydi ama gerçekler Rusya ve ABD’nin payşalım kavgası verdiği bir Suriye oldu. O da şimdilik. 

Arap Baharı başladığında bizim İslamcıların hayallerini 19 Haziran 2012’de Cumhurbaşkanı uçağının daimi konuklarından İbrahim Karagül Yeni Şafak’taki köşesinde ne güzel de özetlemişti:

İster Arap Baharı olsun, ister iç çatışmalar isterse dış müdahaleler, İslam Orta Kuşağı’nı iyi ya da kötü yönde etkileyen, değiştiren her gelişmenin hazırladığı tek bir gelecek var. Biz buna ‘Müslüman Kardeşler Dünyası’ ya da ‘Müslüman Kardeşler Kuşağı’ diyoruz.

Suriye’deki iç savaş, Yemen’deki acı dolu geçiş süreci, Mısır’daki Tahrir isyanı, Tunus’taki kıvılcım gibi zorba yönetimleri sarsan gelişmeler, demokrasi ve özgürlük çağrılarının bütün bölgede yankılanması Osmanlı sonrası en köklü değişime zemin hazırladı.

Böyle bir atmosferde örgütlü yapılar, hele Müslüman Kardeşler gibi, yaklaşık yüzyıllık organizasyon tecrübesine sahip çevreler, yeni iktidar elitlerini belirleyecek.

Yıllardır bölgeye yönelik sloganımız, bölgenin geleceğine ilişkin analizimiz hep şu oldu: Sudan’dan Suriye’ye kadar Müslüman Kardeşler Kuşağı... Sudan’dan Kuzey Afrika’ya, Mısır’dan Ürdün ve Suriye’ye kadar, bölgenin en örgütlü yapıları Müslüman Kardeşler ekolünden gelen yapılardır. Her ne kadar laik, milliyetçi ya da dini azınlıklar olsa da, belirleyici yapılar bunlardır.

Aynı yazar dünkü anlaşmadan sonra “Olması gereken oldu” diye tweet attı. O zaman bu kadar şehit, bu kadar mücadele neyin nesiydi? 

Bu hayalci yaklaşımlara bir de gerçekçi bir yaklaşım koyalım. ABD, bölgeye kendi askeri gücünü yollamak yerine Suriye’de radikal İslamcıları, Türkiye’yi ve YPG’yi kullanarak kendisi ve İsrail için tüm tehditleri ortadan kaldırdıktan sonra sıra kime gelecekti acaba? Önce İran mı hedefti Türkiye mi?

Biz fetih rüyası görürken elin oğlu planlarını çoktan yapmıştı. 

İyi uykular. Ninni yavrum ninni...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kelle İsterük! 20 Nisan 2024
89 dejavusu 6 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları