Murat Sabuncu

'Dubleks' vicdansızlık

23 Şubat 2016 Salı

Değişmedi propagandacıların metotları; değişmeyecek...

Bir adım ileri götüremediler kendilerini...

Kimi isimler değişiyor sadece...

Ama beyinleri hep aynı yerde...

Misal...

Bundan beş yıl önce görüşmecisi olarak her hafta cezaevinde ziyaret ettiğim meslektaşım Nedim Şener Silivri’de iken...

Aldılar bir grup gazeteciyi...

“Aman da ne güzel cezaevi” gezisi yaptırdılar.

Utanmadılar, sıkılmadılar...

Türkiye’nin son dönemdeki en karanlık - en siyasi tutuklamalarına ev sahipliği yapan bir zindandan sanki bir tatil kampı gibi bahsettiler - bahsettirdiler...

Oysa hem kendileri hem götürdükleri biliyordu ki burası iktidar muhalifleri için bir toplama kampıydı... O kamptan Nedim de, Ahmet de (Şık), diğer gazeteciler de başları dik çıktılar...

Onlara o zulmü yapanlar yurtdışına kaçtılar.

Yapanlar - yazanlar utanıyor mu?

Sanmam ama bir kısmına haksızlık etmeyeyim, belki...

Bugünlerde AKP zihniyeti hâlâ baki...

Bir yandan tüm muhalif sesleri susturmaya, cezalandırmaya çalışırken bir yandan eski dostlarının, ortaklarının mallarına el koymakla, itibarsızlaştırma faaliyetleriyle meşguller...

Bir zamanlar yan yana oldukları ailenin şimdi yatak odalarına giriyorlar, fotoğraflarını çekiyorlar.

Kısa bir süre önceye kadar partinin önemli isimlerinden Hüseyin Çelik “O aile ramazanda dağıttığımız paketlerin parasını karşıladı, AKP’nin bilinen isimlerinden ailenin oteline gitmemiş kimse yoktu” diye anlatıyor.

Yapılanlardan “gasp” diye bahsediyor.

Gaspın önemli adreslerinden biri “Bugün” gazetesi...

Ya da şöyle düzelteyim “parti bülteni”...

Dünkü manşetleri şöyleydi: Can Dündar dubleks dairede kalıyor.

Görevli (gazeteci demek mesleğe hakaret); Silivri Cezaevi’nde Can ile Erdem’in (Gül) kaldığı koğuşu tarif ederken “alt katında banyo, lavabo, masa, yeteri kadar elbise dolabı, koğuşun her iki katında geniş pencereler var” diye yazmış.

 Sanırsın ki cezaevi koğuşu tarif etmiyor da sıradan bir ev için emlak sitesine ilan hazırlıyor.

Bir “sahibinden az kullanılmış dubleks daire” yazmadığı kalmış...

Her yeri dikenli tellerle çevrili, o beton dünyadan, dipsiz kuyudan dillere destan bir mekân yaratmış.

Gelelim bu acı propaganda malzemesinin, tuttuğu her yeri elinde kalan bu haber müsveddesinin en problemli yerlerinden birine:

Denmiş ki yazıda, “Can Dündar Silivri Cezaevi için sık sık tecrit var diyordu, tecritten eser yok. Dündar ve Gül’ün kaldığı koğuşta yatak, elbise dolabı, pencere var”...

Tecridin ne anlama geldiğini bilmeyen kafa...

“Yalnızlaştırmanın”, “insansızlaştırmanın”...

Oturmuş ders vermeye kalkıyor.

Hem de Can Dündar’a...

2000 yılında “Hayata Dönüş Operasyonu” diye bilinen katliamın öncesinde Can, Yaşar Kemal, Zülfü Livaneli gibi isimlerle Bayrampaşa Cezaevi’nde açlık grevlerini önlemek için çaba harcıyordu.

O gün tutukluların istediği tek şey, “tecride, F tipine son” idi.

Birkaç söz de Adalet Bakanı’na, Bekir Bozdağ’a...

Geçen cuma Can’ın Çağlayan Adliyesi’nde 17-25 Aralık ile ilgili yazdığı yazılarla ilgili duruşması vardı.

Duruşmaya izleyici olarak katılanlardan HDP milletvekili Filiz Kerestecioğlu Can’a seslendi:

“Seninle görüşme izni vermiyorlar bize...”

Adalet Bakanlığı keyfi bir şekilde, seçilmiş HDP’li vekillerin görüşmesine izin vermiyor.

Adalet Bakanlığı keyfi bir şekilde meslek örgütlerinin görüşmesine izin vermiyor.

Adalet Bakanlığı keyfi bir şekilde, yurtdışından gelen gözlemcilerin görüşmesine izin vermiyor.

Ama aynı bakanlık, gazeteci adı altındaki bir iktidar görevlisinin propaganda yapması için cezaevinin hücrelerine kadar girmesine izin veriyor.

Bu mu senin adalet anlayışın Adalet Bakanı...

Bir yandan cezaevi koşulları hakkında çarpıtma haberler...

Öte yandan sıradan bir ev alışverişi üzerinden yaratılmaya çalışılan algı...

Bütün amaç Can ile Erdem’in Anayasa Mahkemesi’nden alabilecekleri tahliye kararını önlemek.

Ama ülkede hâlâ yargıçlar var.

İnanıyoruz, bekliyoruz...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları