CHP’nin seçim bildirgesi toplantısının yapılacağı salona giriyorum. “Hırsız varrrr” diye bağırarak başlayan, seçimlerde alanda çalınacak tempolu bir şarkı yankılanıyor. “Yuh yuh”tan uyarlama. Beş dakika sonra müzik kesiliyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu salon görevlilerine “şehitler var müzik yayını olmasın” talimatı vermiş.
Sahnenin iki yanına platform kurulmuş. Üzerlerinde değişik yaşlardan gençler oturuyor. Sebebi az sonra ortaya çıkıyor. CHP lideri seçim bildirgesini “gençlere” ithaf ediyor.
Şöyle diyor Kılıçdaroğlu: Bu bildirgeyi; Ali İsmail’lere, Özgecan’lara, merdiven altında çalışıp evine ekmek götüren, çöpten kâğıt toplayarak ailesini geçindiren, mevsimlik tarım işçisi olarak çalışan.. gençlere ithaf ediyoruz.
Kılıçdaroğlu konuşmasının bu bölümünün sonunda tüm Gezi’ye de bir selam yolluyor:
“TOMA’lara, biber gazlarına karşın polis barikatlarının önünde elinde karanfille bekleyen, kitap okuyan, yarattığı mizahla bir diktatöre diz çöktüren gençlere adıyoruz bu seçim bildirgesini...”
CHP lideri bunları söylerken Gezi’de devlet şiddetiyle canını yitiren, gözünü kaybeden, beyin kanaması geçiren gencecik evlatlar geçiyor gözümün önünden. Ve kendi kendime diyorum ki: “Şimdi de yakın dönemdeki devlet şiddetinden, mesela Cizre’den bahsedecek.” Ama yanılıyorum. Kılıçdaroğlu son dönemde Doğu ve Güneydoğu’da kimi ilçelerde devletin “günlerce sokağa çıkma yasağı ilanından, bölgede OHAL dönemi görüntülerinden, sivil halk kayıplarından” hiç bahsetmiyor. Mesela Cizre’de 10 yaşında bir kurşunla yaşamını yitiren ve sokağa çıkma yasağı yüzünden evdeki derin dondurucuda bekletilen Cemile Çağırga’nın adını anmıyor.
“İnanç, etnik kimlik ve yaşam tarzı üzerinden siyaseti kabul etmiyoruz” diyor Kılıçdaroğlu. Cemile, küçük evlat, bu üç başlığın hangisinin altına giriyor diye düşünüyorum.
Bir konuda haksızlık yapmayayım. Kılıçdaroğlu bölgedeki sorunun “güvenlikçi politikalarla çözülemeyeceğini” çok net söyledi. Çözüm sürecinde “iktidara kredi açıyoruz” da diyen oydu, partisinde ulusalcılara direnerek değişim yapmaya çalışan da... Ancak dün verdiği mesajlar sanki daha çok ülkenin batısındaki gençler içindi.
CHP eğer iktidar olursa ilk 100 günde ve ilk bir yılda yapacaklarını da sıralamış.
Ilk 100 günde emekliye iki bayramda ikramiyeden aile sigortasına, ağırlıkla ekonomiyle ilgili 8 madde vaat edilmiş. İlk 100 gündeki siyasi vaat “siyasi ahlak yasasını” çıkarmak. Bir yıl için sıralanan 8 maddede asgari ücretten çiftçiye ucuz mazota, ağırlık yine ekonomide. Tek farklı madde “yüzde 10 seçim barajı kalkacak” taahhüdü.
Türkiye’nin ölümlere uyuyup ölümlere uyandığı bir süreçte “kanı durdurmak, barışı sağlamak” vurgusunun da az kaldığını düşünüyorum.
Bildirgenin 43 ve 44. sayfalarında “Kürt sorununu siyaset yoluyla çözeceğiz, Roboski katliamı sorumluları yargı önüne çıkacak, Dersim arşivleri TBMM’de toplanarak araştırmacıların incelemesi sağlanacak, 21 Mart Nevroz Bayramı olarak resmi tatil olacak, yurttaşların anadilin öğrenimi hakkından yararlanabilmesi için gerekli altyapıyı kamu desteği ile oluşturacağız” gibi maddeler sıralanmış. Bunların bir kısmı bir süredir CHP tarafından dile getirilen maddeler.
Gençlerle başladık gençlerle bitirelim. Bir polemik bir de veri. Kılıçdaroğlu “Gençler siyasete ilgi gösterin, girin. Siyaseti dinozorlardan temizleyin” dedi. Toplantı çıkışı parti kurmaylarından ikisine “Bunu söylerken kafasından bir isim geçirdi mi acaba, mesela eski genel başkan Deniz Baykal’ı mı ima etti” diye sordum. “Bilmiyorum” yanıtını aldım. CHP’de niye yeni hedef gençler diye sorana, 7 Haziran seçim sonuçlarından Konda’nın çıkardığı bir veri:
MHP ve HDP secmenleri arasında genç yaş grubunda, yani 18-28 yaş grubunda olanlar Türkiye ortalamasının üzerinde. (Türkiye ortalaması 25.) Her 100 CHP seçmeninin 45’i, her 100 AKP seçmeninin yüzde 43’ü 44 yaş üzerindeyken, bu oran MHP ve HDP seçmeninde yüzde 31. CHP’nin oy oranını Türkiye ortalamasının üzerine çıkarttığı tek yaş grubu 44 yaş üzeri. Kısaca CHP yaşlı bir parti, “gençleşmeye” çalışıyor.
Gezi’yi hatırlayıp, Cizre’yi unutmak
Yazarın Son Yazıları
Bu Babalar Günü’nde hediyeyi sen verdin
Cizre’de tuhaf şeyler oluyor
‘Darbe girişimi 17-25 Aralık’ı örtmek için gerekçe olamaz’ diyen Kılıçdaroğlu, ‘tek adamlığın Türkiye için felaket olacağını’ belirtti.
Erdoğan topluma ‘baldıran zehiri’ içirdi
Türkiye demokrasi çıpasını kaybetti
Bharara’nın Washington’dan yeşil ışık alarak Erdoğan ismini dilekçeye kolayca koyduğu anlaşılıyor. Amerikan Özel Kuvvetleri’nin Rakka’da YPG armasıyla savaşması ABD için yeni müttefikin Kürtler olduğunu gösteriyor.
Ülkücülerin ‘devletle’ imtihanı
Savaşa, ölüme, acıya duyarsızlaşıyoruz
Dost modern darbe
Başkanlık ve erken seçimin yolu açıldı
EXPO açılışı kutlanabilir, 23 Nisan kutlanamaz
Erdoğan'ın Gazze ayıbı
HDP’li vekillerin dokunulmazlığı fiilen kalkmış durumda
Kürtler barışa çağırıyor, duyuyor musunuz?
Diyarbakır’da göremediğim gökkuşağı
Tecridin ne anlama geldiğini bilmeyen kafa... “Yalnızlaştırmanın”, “insansızlaştırmanın”... Oturmuş ders vermeye kalkıyor. Hem de Can Dündar’a... 2000 yılında “Hayata Dönüş Operasyonu” diye bilinen katliamın öncesinde Can, bir grup aydınla birlikte Bayrampaşa Cezaevi’nde açlık grevlerini önlemek için çaba harcıyordu.
Yıkık ya da yıkılmaya yüz tutmuş binalarda sürdürülmeye çalışılan hayatlar... Sağırlar ülkesi Türkiye’de bir üvey evlat Tarlabaşı...
Erdoğan ‘kükrüyor’ Türkiye zora giriyor
Can Dündar imzalı iddianame!
Vehbi Bey’den Mustafa’ya 60 ihtilalinden Gezi’ye...
“Barış İsteyenler Grubu”nun Davutoğlu ile toplantısına katılan bir isim, Başbakan’ın “çözüme odaklanmada” istekli olduğunu belirtti.
Galibiyet umudu büyük yenilgilerle sonuçlanan bir asker Enver Paşa. 27 yaşında 1908’de hürriyet kahramanı, 14 yıl sonra Pamir Dağı eteklerinde bir kurşunla sonlanmış bir hayat. Kaybedilen savaşlar, muhaliflere yaşatılan acılar ve aşk. Deli gibi âşık olduğu, karşısında diz çöktüğü kadın Naciye Sultan. Enver Paşa’nın a.b.c’si...
Kıdemli bir görüşmecinin Silivri notları...
Bizi hep öldürdüler
Savaş kabinesi
Her şey ‘bacılar ayrıştığında’ başladı
“Dünyayı karıştıran adam” Soros, üç günlük bir ziyaret için Türkiye’deydi. Soros, “Bir süre önce Türkiye-Rusya ilişkileri çok yakındı. Erdoğan, Putin’i rol modeli olarak kabul ediyordu. Bu ilişkiyi Rusya’nın Suriye’ye müdahalesi bozdu” dedi.
Penguen geri döndü
Her ilde partililerle de işadamlarıyla da buluştum. Acılar, endişeler döküldü kelimelere. Buralarda seçim değil yas havası var. Ölümler hem bölgedeki hem Ankara’daki, yasaklar, çatışmalar... Seçimlerden çok bu olaylar insanların gündeminde. Çoğunluk, seçim sonrası ile ilgili de umutsuz...
‘Başbakan yardımcısı medya patronlarını tehdit etti’
yedi televizyon kanalını yargı kararı olmadan sansürleyen Digiturk’ün Katarlı beIN Media Group’a devredilmediği ve TMSF’nin kontrolünde olduğu öğrenildi. TMSF’nin platformu ne zaman ve hangi fiyata satacağı ise hâlâ sır.
AKP artık popülist bir partidir
MHP; AKP ile yan yana olmayı hayal edebildi
Böldürtmeyeceğiz, öldürtmeyeceğiz
Gezi’yi hatırlayıp, Cizre’yi unutmak
Milli kavga
3 merkezden Boydak operasyonu
AKP’de sadece Erdoğan’ın yakınındaki birkaç kişinin kafasında olduğu öğrenilen yeni ‘milli ekonomi modeli’ kavramına iş dünyasından gelen ilk tepki ‘demode’ oldu. Bürokrasi de iktidar müdahalesi artacağı için endişeli.
Ekonomide iki ciddi isim Ali Babacan ve Mehmet Şimşek artık AKP’nin yönetiminde değiller. Onun yerine “Yiğit Bulut” ile ekonomi çözümlemelerinde uyuşan bir kafa yapısıyla damat Berat Albayrak var.
Adı “Darbe”... Bu bir “film”... 7 Şubat krizini merkez alan bir önceki KOZ filminin amatörlüğünde değil karşımızdaki. Oyunculuklardan metne “ikna edici”. Aslında MİT merkezli “halkla ilişkiler” çalışması ya da “bir dönemin MİT ağzından belgeseli” diyebileceğimiz görsel propaganda.