Murat Sabuncu

Savaşa, ölüme, acıya duyarsızlaşıyoruz

14 Mayıs 2016 Cumartesi

Ana muhalefet lideri içinde “kan” geçen bir cümle kurdu ya...

“Bir kişi konuşacak, Türkiye susacak. Bir kişi konuşacak, hâkim ona göre karar verecek. Bir kişi konuşacak, ona göre milletvekili listeleri hazırlanacak. Böyle bir başkanlık sistemini kan dökmeden bu ülkede gerçekleştiremezsiniz”...

Alkışladı bir kısım... Hak verdi... Diğerleri eleştirdi... Sonra çıktı Cumhurbaşkanı dedi ki:

“Kan ticaretine soyunanlar, hiç boşuna heveslenmesinler... Kızılay dışında hiçbir yere kan vermeyiz, bunu böyle bilsinler”...

Alkışladı bir kısım... Hak verdi.... Diğerleri eleştirdi...

Ama bir husus var ki fazla sorgulanmadı:

“Alay mı ediyorsunuz insanlarla, ülke 2015’in Temmuzu’ndan beri kan gölüne döndü, ne başkanlığa giden yolu, ne Kızılay’ı?..”

Ne oldu Temmuz 2015’te?

“Analar ağlamasın” diye başlanan çözüm süreci fiilen bitti.

Şubat 2015’te Dolmabahçe’de “hükümetle” sağlanan mutabakat, martta

Cumhurbaşkanı’nca bozuldu.

Önce 20 Temmuz’da; Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’nun çağrısıyla

Suriye sınırında Suruç’tan Kobanê’ye gidecek gençler, basın açıklaması yaparken bomba patladı: 34 kişi öldü, 76 kişi yaralandı.

Ertesi gün Urfa’nın Ceylanpınar ilçesinde iki polis evlerinde öldürüldü. 29 Temmuz günü KCK Dış İlişkiler Sözcüsü Demhat Agit, BBC Türkçe’ye yaptığı açıklamada, bu saldırıyı üstlenmediklerini, bağımsız birimlerin yapmış olabileceğini söyledi.

Çözüm sürecinin tümüyle sonunu ilan eden 25 Temmuz günü Türk Silahlı Kuvvetleri’nin savaş uçaklarının Kuzey Irak’taki PKK kamplarını bombalaması oldu.

Sonrasında Türkiye 1984’ten 2014’e kadar süren, binlerce kişinin öldüğü şiddet sarmalına yeniden girdi.

2015 Temmuz’dan 2016 Mayıs’a kaç kişi öldü peki?

TSK’den yapılan açıklamada, 22 Temmuz 2015 tarihinden bugüne kadar 4 bin 571 PKK’li öldürüldü.

Cumhurbaşkanı’nın söylediğine göre 300’ün üzerinde güvenlik görevlisi “şehit” oldu.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın verilerine göre sokağa çıkma yasağı ilan edilen bölgelerde 310 sivil öldü.

Bunların 72’si çocuk, 62’si kadın, 29’u 60 yaş üzeri...

PKK’nin metropollere de yayılan sivilleri de vuran saldırıları, Kürt bölgesinde öldürülen siviller... Bu topraklarda son 10 ayda 5 binin üzerinde insan öldü.

Neredeyse ayda 500 kişi yitip gitti.

Sakın kimse kalkıp “ölenlerin arasına nasıl PKK’lileri katarsın” diye polemik yapmasın.

“Baldıran zehri içtim” diye yola çıkılmadı mı?

Diyarbakır meydanında Erdoğan’ın ev sahipliğinde, Şivan Perwer ile İbrahim Tatlıses, Kürtçe, “Megri Megri” (ağlama) türküsünü birlikte söylemedi mi? Bu sırada Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç gözyaşlarına boğulmadı mı?

Buna bir de IŞİD’in yaptığı saldırıları, yaşanamaz bir kent haline gelen Kilis’in durumunu ekleyin...

Her gün bu ülkenin dört bir yanındaki evlere acı düşüyor. Toplumla alay eder gibi, önümüzdeki günlerde “kan olur mu, olmaz mı”yı tartışıyoruz?

Kanın içinde oturuyoruz, dikkat edelim “savaşa, ölüme, acıya duyarsızlaşıyoruz”...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları