Bir sabah uyanıp “Artık gitmem lazım” dediğiniz o gün geldiğinde, pasaportunuz var ancak Schengen vizeniz yoksa üzülmeyin. Çünkü Balkanlar, Türk vatandaşlarına vizesiz sunduğu kapılarla hem kolay ulaşılır hem de unutulmaz bir rota. Üstelik Avrupa’nın merkezine bu kadar yakın olup, bu kadar tanıdık hissettiren çok az coğrafya var. Mutfaklar benziyor, diller tanıdık, insanlar sıcakkanlı.
Gelin, bu vizesiz yolculukta hangi ülkeler bizi bekliyor birlikte bakalım.
KOSOVA
Türk vatandaşlarının 90 güne kadar vizesiz gidebildiği Kosova, Avrupa’nın en genç ülkelerinden biri. Başkent Priştine sizi Osmanlı izleriyle karşılıyor: Fatih Camii, Saat Kulesi ve Eski Çarşı, İstanbul’dan çok da farklı değil. Ama bir diğer yüzüyle modern bir Avrupa şehri. Mutlaka uğranması gereken yerlerden biri Prizren; taş sokaklar, tarihi köprüler ve dağ manzarası eşliğinde yürüyüşler burada zaman kavramını unutturuyor.
ARNAVUTLUK
Eğer farklı bir mavilik arıyorsanız, Arnavutluk tam size göre. Hem Karadağ hem Yunanistan ile sınırı olan bu ülke, Balkanların keşfedilmemiş köşesi. Dıraç plajları ya da Saranda’daki turkuaz sahiller, yaz tatili için birebir. Başkent Tiran’da ise ilginç mimari yapılar ve her köşe başında karşınıza çıkan sığınaklar size bu ülkenin yakın tarihini düşündürüyor.
KARADAĞ
Montenegro, yani Karadağ, ismini dağlarından alıyor ama sadece dağ değil, aynı zamanda masmavi koylar ve yeşillikler ülkesi. Kotor Körfezi, UNESCO koruması altındaki tarihi dokusuyla nefes kesiyor. Budva ise biraz daha eğlence arayanların adresi. Tüm bu şehirler Türkiye’den uçuşla 1-2 saat mesafede. Ve evet, pasaport dışında hiçbir evrak derdi yok.
SIRBİSTAN
Sırbistan da 90 güne kadar vizesiz seyahate açık. Belgrad’a gidip Tuna ve Sava nehirlerinin birleştiği noktada gün batımını izlemek, Avrupa’da çok az şehirde bu kadar huzurlu bir deneyim sunar. Aynı zamanda gece hayatıyla ünlü Skadarlija Sokağı, İstanbul’un Cihangir’ini andıran bir ruha sahip. Eğer bir de Novi Sad’a uğrarsanız, Petrovaradin Kalesi’nden şehri kuşbakışı izlemeyi unutmayın.
BOSNA-HERSEK
Mostar Köprüsü’nden geçerken insan ister istemez Bosna Savaşı’nı hatırlıyor. Her ne kadar şehir savaşın izlerini hâlâ taşısa da, Saraybosna’nın eski şehir bölgesindeki Osmanlı hanları, camileri ve taş sokakları geçmişin tüm acılarını unutturacak kadar güzel. Boşnak böreği ve kahvesiyle zaten dil bariyeri yok.
MAKEDONYA
Ohrid Gölü, Makedonya’nın incisi. Tatlı su gölü, Roma kalıntıları ve Ortodoks kiliseleriyle hem doğa hem tarih gezisi sunuyor. Başkent Üsküp ise Türkiye’den gidenler için oldukça tanıdık: Taş Köprü, Vardar Nehri, Türk Çarşısı derken sanki Anadolu’nun bir kentindesiniz.
Bu ülkelerin hemen hepsinde Türk restoranları, Osmanlı camileri, Türkçe konuşan esnaf ve bazen Türk müziği çalan kafeler görebilirsiniz. Bu yakınlık yalnızca coğrafi değil; tarihi ve kültürel bir dostluk hissi de taşıyor.
Balkanlar sadece bir turizm rotası değil, aynı zamanda kendimizle tanıştığımız bir yolculuk olabilir. Tanıdık bir geçmişin, ortak bir kültürün, yeniden keşfedilmeyi bekleyen kıyılarının yolculuğu. Gidip görmek gerek. Hem de vizesiz!