Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
9 Eylül’ün şanlı süvarileri - Yaşar AKSOY
Emperyalizmin (ABD, İngiltere, Fransa, İtalya) muazzam desteği altında İzmir’i işgal eden Yunan Ordusu’nun işgal boyunca haykırdığı bir marş vardı. Megalo İdea (Büyük Hülya) takipçisi siyasilerin ve Helen Kraliyetinin militarist generallerinin isteği üzerine bu marşın kamçıladığı Yunan’ın ana kuzusu evlatları, Anadolu’ya öyle bir kin ve zulüm taşıdılar ki, Anadolu’dan kaçıp giden tüm Osmanlı Rumlarının vebali de hiç şüphesiz onların hanesine yazılmıştır. O marşı yazalım:
Şimdi füstanella* İzmir’e geldi
Fes ortadan kalkacak
Türk’ün kanı akacak!
Şimdi İzmir’e geldik
Ayasofya’ya uçalım!
Camiler yerle bir edilecek
Ve onların üzerine
haç dikilecek!
*(Füstanella: Efzon askerinin pileli eteği)
İZMİR’İ İLK GÖREN ZABİT
Ancak Yunan saldırganlığının bir sonu vardı... 30 Ağustos 1922 öğleden sonra Murat Dağı’nın kuzey eteklerinden İzmir’e doğru kükremiş aslanlar gibi akmaya başlayan Fahrettin Altay Paşa'nın komutasındaki 5.Süvari Kolordusu’nun en uç noktasındaki süvari birlikleri, Yunanlarca yakılmış Manisa’yı gerilerinde bırakıp 8 Eylül günü hava kararırken Sabuncubeli’ne vardılar.
Sık ormanlarla kaplı, dar ve çok kavşaklı olan uzun geçidin tenhalarında düşman birliklerinin mevzilenmiş olduğunu öğrendiklerinde, güneş battıktan sonra Türk süvarileri atlarından atlayarak mevzilere girdiler ve sabahı beklediler. Gece boyunca Yunanlıların mevzilerinden ayrılarak hızlı biçimde Bornova yönüne geri çekildikleri belli olmuştu.
Türk Tarihi’nin en uzun gecelerinden biri olan ve ucunda özgürlük alevi yanan koyu karanlık saatler biterken, 20. Alay’ın 3. Bölük Keşif Komutanı Teğmen Enver Bey, Bornova ovasını seyreden sırtları düşmanın terk ettiğini ve 15 km ötedeki İzmir’i gördüğünü, gerilerdeki komuta kademesine bildirdi.
Sabahın ilk dakikaları ile birlikte Türk Süvarileri, Sabuncubeli’nin yemyeşil ve nazlı kıvrımlarına doludizgin atılacaklardı.
Nedendir bilinmez... Teğmen Enver, bozkırın ötelerindeki köyünü düşündü. Anasını, kardeşlerini, kaval çalan yaramaz çoban yeğenlerini anımsadı.. Gülümsedi biraz.. Köyün minaresinden yayılan çağrıyı duyar gibi oldu, irkildi. Yeşil tepelerden akıp gelen koyun sürülerini özledi.. Ve, yavaş yavaş köyünden akıp gelen bir su gibi, bir türkü aktı geldi. Dudaklarını yavaşça kımıldattı:
"Ankara’nın taşına bak,
Gözlerimin yaşına bak,
Şu feleğin işi ters döndü,
Yunan kaçar, Türk kovalar oldu,
Pek şanlıyız... Pek şanlıyız..."
Ağladı sanki teğmen... Ve, kısık bir fener gibi sabahı bekledi. Gece karanlık kuyularda uzayıp gitti. Bir türlü bitmek bilmedi. İstiklal Süvarileri, mevzide sabahı bekliyordu, koca bir ordu nefesini tutmuş sabahı özlüyordu.
Şafak söker sökmez, Türk ordusunun İzmir yönüne atılan rüzgârlaşmış birliklerinin en önünde “Fahrettin Altay Paşa” komutasında 5. Süvari Kolordusu bulunuyordu.
Bu kolordunun üç tane öncü süvari tümeni, yalın kılıç İzmir’e doğru doludizgin aktılar. İzmir’i yeniden Türk bayrağına kavuşturacak olan, benim “Şanlı Tümenler” dediğim bu birlikleri şu kahraman komutanlar yönetmekteydi:
1- Birinci Süvari Tümeni: Kurmay Albay Mürsel Bakü (daha sonra orgeneral) komutasındaki bu tümenin öncü kuvvetlerinin bir kısmı, hızla İzmir’e girecek ve Binbaşı Ali Reşat komutasında Kadifekale’ye Türk bayrağının çekilmesinde ana vurucu gücü oluşturacaklardır. Kadifekale’yi ele geçiren süvari birlikleri üç ayrı grubun ortak akışı ile bu işi başardılar (Hiç şüphesiz aralarında yarış halindeydiler).
İZMİR FATİHİ
Bayrak çekme olayında yan yana gelen üç subayın kimlikleri buna işaret etmektedir. 2. Süvari Tümeni 4. Alay Komutanı Binbaşı Ali Reşat Bey, Kafkas Tümeni Süvari Bölüğü’nden Teğmen Besim Kurter Bey, 1. Süvari Tümeni 4. Bölük Teğmeni Celil Bey birlikte Türk bayrağını Kadifekale burçlarında dalgalandırdılar.
Birinci Süvari Tümeni’nin bir kısmı ise yine yarış halinde (2. Süvari Tümeni ile yarış halindeler) Konak’a çok erken vardılar. Bu tümeni bağlı 14. Alay, 3. Bölük Kumandanı Yüzbaşı Zeki Doğan, yine aynı tümene bağlı 14. Alay, 2. Bölük Kumandanı Yüzbaşı Fikret Yüzatlı, Akıncı Süvari Müfreze Kumandanı Milis Yüzbaşısı Abdurrahman Özgen birlikte Sarı Kışla’ya bayrak çekmişlerdir. Paket Postanesi’ne bayrak çeken Süvari Muhabere Üsteğmeni Selahattin Selışık da (daha sonra orgeneral) 1. Tümen’e bağlı idi.
2- İkinci Süvari Tümeni: Kurmay Yarbay Zeki Soydemir (sonradan korgeneral) komutasındaki bu tümen, Bornova-Mersinli-Halkapınar-Alsancak-Kordonboyu-Konak yönünden kente girdi. Tümenin Binbaşı Ali Reşat komutasındaki 4. Alay’ı, İzmir’i ilk gören askeri birliktir. Ancak Ali Reşat Bey, Konak yönüne değil, Kadifekale yönüne doğru doludizgin akmıştır.
4. Alay Komutan Muavini Yüzbaşı Şerafettin yönetimindeki iki bölük atlarının nalları Frenk Mahallesi’ni döve döve Kordonboyu’na atılan en öndeki askeri birliktir. Yüzbaşı Şerafettin Bey bir bomba ile yaralanınca Konak Meydanı’na varmaktan geri kaldı.
Meydana ilk varan Teğmen Ali Rıza Akıncı, bir kadının verdiği elle yapılmış bayrağı aldı, hükümet konağına girdi, gönderdeki Yunan bayrağını indirdi, sonra tek başına İzmir Hükümet Konağı’na halkın yaptığı Türk bayrağını çekti. Çok az bir süre sonra konağın balkonuna gelen Yüzbaşı Şerafettin Bey, 2. Süvari Bölüğü Takım Kumandanı Teğmen Ali Rıza Akıncı ve Teğmen Hamdi Yurteri, birlikte Türk bayrağını (alay sancağını) yeniden göndere çektiler. Bu son karede yine bayrağı eliyle Teğmen Ali Rıza Akıncı göndere çekmiştir (Tüm resmi askeri protokol fotoğrafları bunu ispatlamaktadır). Göndere bayrağı çeken birliğin komutanı olduğu için Yüzbaşı Şerafettin, haklı olarak “İzmir Fatihi” olarak resmen ilan edildi.
KADIN KAHRAMANLAR
3- 14. Süvari Tümeni: Kurmay Yarbay Suphi Kula (sonradan tümgeneral) komutasındaki bu tümen, İzmir’e kuzeyden sarkarak Menemen ve Karşıyaka’yı düşmandan temizlemiştir. Üsteğmen Zekai Kaur, Üsteğmen Zühtü Işıl, Bombacı Ali Çavuş gibi bu bölgenin kurtarılmasında ön planda olan kahramanlar, 14. Süvari Tümeni’nin en önünde savaşarak Menemen ve Karşıyaka’ya girip bayrak çektiler.
Kadın savaşçı Kara Fatma da bu tümenin öncü birliklerinin en önünde at üstünde rüzgârlaşarak akıp geçmiştir.
DÜNYADA EŞİ OLMAYAN ŞEHİR
Dünyada başka şehir yoktur ki, işgal edilmekle bir kurtuluş savaşını başlatsın, kurtulmakla da o kurtuluş savaşını sona erdirsin. Bu şehir İzmir’dir. Dünya tarihindeki tek örnektir...
Bu bakımdan İzmir’i kurtaran Türk Ordusu’nun Başkumandanı Mustafa Kemal’e ve Fevzi Çakmak, İsmet İnönü, Kazım Karabekir, Nurettin Paşa gibi üst kumandanlara, tüm subay ve neferlere şükran borçluyuz.
İzmir’i ilk giren Fahrettin Altay Paşa kumandasındaki 5. Süvari Kolordusu’nun İstiklal Süvarileri, şehrin ilk kurtarıcısıdır...
İSTİKLAL SÜVARİLERİ, HEPSİ GERÇEK KAHRAMAN
İstiklal Süvarilerinin hepsinin özgeçmişinden destanlar gizlidir... Hatıratlar böylece devam edip gitmekte... Balkan Savaşlarında dağ tepe demeden vahşi çetelerle boğuşanlar... Çanakkale’de kanını dökenler... Galiçya’da, Gazze’de, Kudüs’te, Kafkasya’da bayraklarının yere düşmemesi için kendilerini feda edenler...
İzmir’in işgalinde ölüm yürüyüşünden sağ kurtulanlar... Esaretten kaçıp Milli Mücadele’ye katılanlar.. Çetecilikten vazgeçip milli orduya geçenler... Hapishane müdürü iken mahkumlarıyla birlikte istiklal mücadelesine katılanlar..
Çarşafa bürünüp kadın kılığında Anadolu’ya geçip silaha sarılanlar... Dört yerinden yaralanmasına rağmen yine cepheye ön önde koşanlar.. Cephede at üstünde topuğundan vurulduğu halde bunu saatlerce fark etmeyenler... İzmir kaldırımlarında bomba ile vücudu parçalananlar.. Yine atını ileri sürenler..
Özgeçmişlerini okursanız, Emperyalizm’e karşı savaşan halkımızın ordusu İzmir’i 9 Eylül 1922 günü kurtarırken, şehrin önemli noktalarına Türk bayrağını çeken kahramanların geçmişinde bu notlar var..
Onlar, gerçekten birer destansı kahraman... Onların içinden birini, Fikret Yüzatlı’yı tanıyalım; Atatürk ile İsmet Paşa’nın kendilerine yaver almak için paylaşamadıkları bir İstiklal Süvarisi’ni anlatalım...
ÜNLÜ SÜVARİ FİKRET YÜZATLI KİMDİR?
Türk süvari tarihinin en önde gelen isimlerinden Fikret Yüzatlı, 1896’da İstanbul’da doğdu. Babası Mehmet Rifat, annesi ise Fatma Memnune Hanım idi. İtibarlı bir meslek olduğundan asker, atlara olan coşkun sevgisinden dolayı süvari olmak istedi. Kuleli Askeri Lisesi’ni yaz ve kış aralıksız okuyarak bir buçuk senede bitirdi.
1915 yılında orduya katıldı ve hemen Filistin Cephesi’ne gönderildi. Burada süvari bölüğünde Teğmen rütbesi ile savaştı. Daha sonra yaverliğini yapacağı İsmet İnönü ile bu cephede tanıştı. Ricat emri ile büyük fedakarlıklarla savunulan cepheden İstanbul’a geri döndü. İşgal kuvvetlerinin bayrakları her yere asılmıştı.
Altından geçilirken boyun eğilerek geçilmesi için özellikle alçak asılan yabancı bayrağı eliyle iterek boyun eğmeden geçmesi üzerine, işgalci askerler tarafından tutuklanmak istenmesine karşı silahına davranıp kalabalığın arasına karıştı ve izini kaybettirdi. Bu olay Mustafa Kemal ve İsmet İnönü tarafından duyuldu.
Kurtuluş Savaşı’na katılarak 1. Süvari Tümeni, 14. Alay, 2. Bölük Komutanlığı’nda teğmen ve üsteğmen rütbelerinde, Anzavur isyanı ve takibatı, Lefke katliamı, Çerkez Ethem’in geri püskürtülmesinde özel görevlerle parladı. Birinci İnönü, İkinci İnönü, Sakarya ve Büyük Taarruz ile Başkomutanlık Meydan Savaşı’nda üstün yararlılıklarda bulundu ve dört kez yaralandı. İkinci İnönü Savaşı’nda çok ağır yaralandı, subay arkadaşlarının “Yazık şu Fikret çok kahramandı, ama sabaha çıkmaz” dediklerini yaralı yatağında duydu.. Daha iyileşmeden birliğinin başına geçmesi ile takdir topladı.
Daha sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Hava Kuvvetleri Komutanı olacak, aynı alayın 3. Bölük Komutanı Süvari Yüzbaşı Zekin Doğan ile birlikte İzmir’e ilk giren öncü birliklerin en önünde yer aldı. İzmir Konak Meydanı’nda bulunan Sarı Kışla’da dalgalanan Yunan bayrağını indirip yerine birlikte Türk bayrağını çektiler. Askerlikte ve sivil hayatında daima Türk süvariliğinin ve biniciliğin gelişimi için uğraş verdi.
Fikret Yüzatlı, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra kendisini yaver olarak Mustafa Kemal Paşa’nın istemesine rağmen bu konuda ısrar eden İsmet İnönü’nün yaveri oldu. Malulen emekli olduktan sonra Türkiye Cumhuriyeti ulus devletinin ilk dönemlerinde önemli sivil görevler üstlendi. 6, 7 ve 8. Dönem CHP Giresun Milletvekili olarak TBMM’de çalıştı.
1968 senesinde vefat etti. Hayatının sonuna kadar dostluklarının devam ettiği İsmet İnönü, 21 Temmuz 1968 tarihli günlüğüne şu notu düştü: “Fikret Yüzatlı ölmüş, çok pek çok yandım.”
YAŞAR AKSOY
GAZETECİ-YAZAR
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi
- 'Seküler müdür kalmadı'