AİHM krizi, Türkiye ve Avrupalı milliyetçilerin yeni hedefi - Emre Çam
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

AİHM krizi, Türkiye ve Avrupalı milliyetçilerin yeni hedefi - Emre Çam

21.06.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Avrupa Konseyi’nin insan hakları ve hukukun üstünlüğü vizyonu, uzun yıllar boyunca Avrupa’nın demokratik pusulası olarak kabul edildi. Ancak 2025 itibarıyla Avrupa’da rüzgâr açıkça yön değiştirdi. Göç, güvenlik, toplumsal kutuplaşma ve siyasal istikrarsızlıklar; yalnızca Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) gibi organları değil, genel olarak uluslarüstü (supranational) mekanizmaları da zayıflattı. Ulusal egemenlik kavramı yeniden yükselişe geçti. Demokrasi söylemi bugün artık Avrupa’nın bizzat kendisine bir beden büyük gelen bir elbise haline dönüşmüş durumda.

İtalya ve Danimarka öncülüğünde hazırlanan ve şimdilik 10 ülkenin imzasını taşıyan ortak mektup, AİHM’nin göçmen hakları ve sınır dışı kararları konularında verdiği bazı kararlara karşı bir itiraz metni niteliği taşıyor. Bu ülkeler, AİHM’nin kararlarının ulusal egemenlik haklarını kısıtladığını ileri sürüyor. Bu girişim, yalnızca AİHM’ye dönük bir isyan değil, Avrupa Konseyi’nin normatif liderliğine açık bir meydan okuma olarak da yorumlanıyor. Bu ülkeler, AİHM’nin özellikle göçmenlerin sınır dışı edilmesini engelleyen kararlarını, ulusal egemenliğe bir müdahale olarak değerlendiriyor. Bu çıkışın arkasında halk desteği var. Avrupa sokaklarında güvenlik, düzen, sınır hâkimiyeti gibi kavramlar; ifade özgürlüğü ya da adil yargılanma hakkından çok daha öncelikli hale gelmiş durumda.

Bu nedenle, bu girişimin başarısız olacağına ilişkin iyimser beklentiler hızla anlamını yitiriyor. Avrupa Konseyi bu baskıya uzun vadede direnemeyebilir. AİHM’nin de bu siyasal atmosfer karşısında kurumsal olarak zayıflaması muhtemel. “Kurumsal kapasite”, “siyasal irade” ve “toplumsal meşruiyet” üçlüsünün hiçbirinde üstünlüğe sahip değiller. Bu tablo, Avrupa’nın kurumsal vicdanı olarak görülen konseyin tarihin pasif tanığına dönüşmesi riskini doğuruyor.

TÜRKİYE AÇISINDAN YENİ BİR SAYFA MI?

Avrupa’daki diplomatik çevrelerde ve Avrupa Konseyi kulislerinde yapılan değerlendirmelere göre, Türkiye bu krizi fırsata çevirebilir. Ankara’nın AİHM kararlarını uygulaması durumunda, Avrupa nezdinde farklı ve olumlu bir konum elde edebileceği yönünde beklentiler dile getiriliyor. Oysa mevcut siyasal atmosfer bunun tam tersini işaret ediyor.

Türkiye’deki iktidar bu gelişmeleri dikkatle izliyor, bıyık altından gülümsüyor. Zira Avrupa’da demokratik refleksler zayıfladıkça Türkiye’deki antidemokratik uygulamaların uluslararası meşruiyet baskısı da hafifliyor. Ankara’da hiç kimse bu yeni dönemde Kavala ya da Demirtaş dosyalarının yeniden açılmasını beklemiyor. Tam aksine, bu tür çağrılar dile getirilirse Türkiye’nin Avrupa Konseyi nezdindeki temsilcileri alaycı bir sessizlikle karşılık verebilir.

İktidar bu tabloyu yalnızca bir dış politika rahatlaması değil, aynı zamanda içerideki otoriterleşmenin uluslararası düzeyde sorgulanmaması açısından da değerli görüyor. Konsey içindeki yeni güç dengeleri, Türkiye’nin sorumluluklarını değil, kozlarını çoğaltıyor.

YENİ BİR ENTERNASYONAL: AVRUPA'NIN SAĞ DALGASI

Bu dönüşüm, yalnızca teknik bir hukuk tartışması değil. İstanbul’da toplanan Sosyalist Enternasyonal gibi, Avrupa’da artık giderek kurumsallaşan bir “milliyetçimuhafazakâr enternasyonal” var. Göçmen ve sığınmacı karşıtı söylemler, geleneksel aile yapısına dönüş, yargı denetiminin sınırlandırılması gibi başlıklarda birleşen bu yeni blok, hem Brüksel’i hem Strazburg’u sıkıştırıyor.

Bu cephede Macaristan dikkat çekici bir örnek. Viktor Orban’ın yıllardır sürdürdüğü hukuk devleti karşıtı politikalar, Avrupa Birliği tarafından sıkça eleştirilse de, bu eleştiriler yaptırıma dönüşemiyor. 2025 Mayıs ayında, AB içinde Macaristan’a karşı hukukun üstünlüğü ihlalleri nedeniyle yaptırım uygulanması için gereken çoğunluk sağlanamadı. Bu da gösteriyor ki yalnızlaşması beklenen liderler artık sistemin içinde, hatta merkezinde konumlanıyor. Orban gücünü yalnızca kendi seçmeninden değil, Avrupa genelindeki yeni siyasi iklimden alıyor. Bu durum, diğer ülkeler için de caydırıcı değil, aksine cesaretlendirici bir emsal teşkil ediyor.

Avrupa’daki sol ve sosyal demokrat partiler ise yıllardır sürdürdüğü kurumsallaşma, teknokratikleşme ve merkezleşme süreçleri içinde halktan kopmuş durumda. Solun boşalttığı sosyal ve kültürel alanı şimdi sağ hareketler hızla dolduruyor. AİHM krizini bu bağlamdan bağımsız okumak, Avrupa’daki büyük ideolojik dönüşümü ıskalamak olur.

ZAMANIN RUHU DEĞİŞTİ

Avrupa Konseyi artık yalnızca siyasi değil, tarihsel olarak da bir dönüm noktasında. Konseyi 1949’larda doğuran “bir daha asla” fikri yerini “önce biz” refleksine bırakıyor. AİHM’nin kaderi bu değişimin simgesine dönüşmüş durumda.

Türkiye gibi ülkeler için bu değişim, evrensel değerler açısından bir alarm; reel siyaset açısından ise bir fırsat olarak görülebilir. Ancak unutulmamalı: Avrupa demokrasisi zayıflarken kimsenin kazanacağı bir denklem kurulamaz. Zamanın ruhu otoriterliğe göz kırpsa da tarihin yönünü belirleyecek olan yine hukukun üstünlüğü olacaktır, eğer savunulabilirse.

EMRE ÇAM

ESKİ CHP PARTİ MECLİSİ ÜYESİ

Yazarın Son Yazıları

Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025
Efsanevi bir dönemin sonu - Doç. Dr. Hüner Tuncer

10 Kasım 1938 tarihi, tarihte hiç kuşkusuz bir dönüm noktasıdır! Bu tarihle birlikte Türkiye’de efsanevî bir dönem sona ermiştir. Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren gözlerini her gün yeni bir masala, gerçekleşmesi olanaksız gibi görünen yeni bir düşe açan Türk ulusu, bundan böyle hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağının ayırdına varmaya başlayacaktır.

Devamını Oku
11.11.2025