Kaz Dağları’nda madencilik ve toplum sağlığı
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Kaz Dağları’nda madencilik ve toplum sağlığı

02.09.2019 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

Kaz Dağları’ndaki doğa katliamına karşı hepimiz siyaset üstü bir davranış sergilemek durumundayız. Kaz Dağları’nı korumak; ülkesini, vatanını, bayrağını seven, vicdanı olan gelecek nesilleri düşünen herkesin görevi olmalı.

Edremit Körfezi’nin kuzeyinde yer alan Kaz Dağları, maviyle yeşilin yani denizle zeytinliklerin ve doğanın kucaklaştığı, zengin flora ve faunasıyla ülkemizin en güzel yerlerinden biridir.
Kaz Dağları sadece doğal güzellikleriyle değil tarihi ve mitolojik değerleriyle de kültürel mirasımızdır. Bu nedenle dünyada mitoloji ve efsaneler dağı olarak bilinmektedir.
Yunan mitolojisinde, Homeros’un İlyada destanında, Kaz Dağları bin pınarlı İda Dağı olarak adlandırılır. Sayısız pınarlar azalmakla birlikte halen bulunmaktadır. İda Dağı’nda çobanlık yapan Paris'in altın elmayı Afrodit'e vermesiyle dünyada ilk güzellik yarışmasının yapıldığı yerdir, Kaz Dağları. Bilindiği gibi, bu güzellik yarışması sonucunda meşhur Truva savaşları yapılmıştır.
Türk efsanelerinde, Sarıkız ve Hasan Boğuldu öyküleri Kaz Dağları’nda yaşanmıştır.
Meşhur Truva Atı ve İstanbul’un fethi esnasında kullanılan teknelerin hepsi Kaz Dağlarındaki ağaçlardan yapılmıştır.

Önemli gen kaynağı
Günümüzde coğrafi olarak Balıkesir ve Çanakkale il sınırları arasında kalan sıradağlardır ve Türkiye’nin en fazla oksijen üreten bölgesidir. Florasıyla (bitki örtüsü) dünyanın en önemli gen kaynaklarından biridir. Dünya Bankası’nın maddi desteği ile yürütülen “Genetik Kaynakları Yerinde Koruma Projesi”nin pilot bölgelerinden biri de Kaz Dağları’dır.
Hem iklim hem de jeolojik açıdan bütün dünya ülkelerinin dikkatini yönelttiği, birinci derece koruma altına alınması gerektiğini saptadıkları bir bölge olan Kaz Dağları’nı, bugün geldiğimiz noktada maden işletmeciliğine feda ediyoruz.
Kaz Dağları’nda, Çanakkale Kirazlı Balaban tepe mevkiinde Kanadalı Maden şirketi Alamos Gold Inc. tarafından;
- 203 bin hektar (2 Milyon 30 Bin dönüm) alanda madencilik yapılacak,
- 6 bin dönümde ağaç kesimi yapılacak,
- Halen ağaç kesimi yapılan alan 2 bin 500 dönüm ve bu alanda yaklaşık 200 bin karaçam ağacı kesildi. Proje ilerledikçe şu anki kesimin 2 katı kesim daha yapılacak,
- 70 milyon ton toprak yer değiştirecek, yeraltında uyuyan ağır metaller (arsenik, cıva, kurşun...) uyanacak, yeraltı sularına karışacak,
- 25 milyon ton toprak siyanür ile temas edecek,
- 26 bin ton siyanür kullanılacak,
- 6 yıl çalışılacak, siyanür dolu atık havuzları 200 yıl kalacak...
Ülkemizin çıkarılan altından alacağı pay nedir ?
Şirketin beyanı üzerinden: Devletin değerli madenlerden alacağı pay yüzde 4.5 (28 Şubat 2019 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan maden kanunu hakkında düzenlemeyi içeren KHK ile değişen yasaya göre). Yani proje tamamlandığında devlet, Kirazlı projesinden ve buradaki altın çıkarma işlerinden sadece 180 milyon dolar alacakken, Kanadalı Alamos Gold firması geriye kalan 3 milyar 820 milyon doların tamamı alacak.
Mevcut iktidar bölgede izin verdiği madencilik faaliyetleriyle, ülkemizin bu kadar az oranda gelirine karşılık yıllık tarımsal geliri 8 milyar tl olan Çanakkale’deki tarımsal üretimi ve dolayısıyla halkın sağlığını tehlikeye atmaktadır.

Sistematik saldırı
Bugün Kaz Dağları’nda yaşadığımız durum aslında 30 yıl önce Bergama’da yaşadığımız durumun bir benzeri. Ülkemizin yeraltı kaynaklarına emperyalist sömürgeciler tarafından sistematik bir saldırı var.
Biz doğamız, ormanlarımız, ağaçlarımız, derelerimiz, sularımız, kuşlarımız, böceklerimiz derken; onlar yerli işbirlikçileriyle birlikte kârımızı nasıl artırırız, daha fazla nasıl kazanırız diyorlar.
Kaz Dağları’nda yapılan vahşi madencilik faaliyeti sadece doğaya ve doğal yaşama zararlı değil aynı zamanda insan ve toplum sağlığına da zararlı.
Elimizde konuyla ilgili Türk Tabipler Birliği’nin hazırlamış olduğu 2 adet rapor var;
- 2001 tarihli Bergama-Ovacık Altın Madeni raporu (Eurogold firması)
- 2013 tarihli Kaz Dağları ve Çanakkale yöresi madencilik raporu (Alamos firması)
Her iki rapor da ana hatlarıyla benzer bilgileri içeriyor;
Çevrenin korunmasının insan yaşamının vazgeçilmez bir unsuru olduğu, altın madeni işletmeciliği esnasında kullanılan siyanür liç ve atık havuzunda biriken ağır metallerin insan sağlığı üzerinde büyük risk oluşturduğu bilimsel olarak ifade edilmiştir.

2010’dan beri yasak
Yörede yapılan işlem bir kimya madenciliğidir. Kurulan tesis maden ocağı olmanın yanında kimyasal endüstriyel tesis özelliğindedir.
Avrupa Birliği’nde 2010 yılından bu yana siyanür kullanımı yasak olmasına rağmen firmalar kendi ülkelerinde kullanamadıkları siyanürü ülkemizde rahatça kullanmaktan çekinmemektedirler.
Altın cevherinin siyanürle saflaştırılması esnasında cıva, krom, kurşun, alüminyum, kadmiyum, arsenik gibi insan sağlığına zararlı ağır metaller serbestleşmekte ve atık olarak açığa çıkmaktadır. Madenin çalışması, cevherin işlenmesi ve atıkların depolanması safhalarının hepsinde çevre ve insan sağlığına zararlı unsurlar bulunmaktadır.
Madenin çıkarılması esnasındaki maden tozlarının, işlenmesi esnasında açığa çıkan gaz ve sıvı atıkların, hava, su ve toprak üzerinde toksik (zehirli) etkileri bulunmaktadır.
Hava yoluyla alınan tozlar, solunum yetmezliği, astım, kronik akciğer hastalıklarına ve akciğer kanserine neden olmaktadır. Yapılan bilimsel çalışmalarda maden işçilerinde akciğer kanserinin normale göre 2-4 kat fazla oranda görüldüğü tespit edilmiştir. Zararlı atıklarla bulaşmış olan suların içilmesiyle bulantı-kusma, ishal gibi basit şikâyetlerden mide kanserine kadar çok ciddi hastalıklarla karşılaşılmaktadır. Ayrıca suların ve gıdaların içinde bulunan ağır metallerin sinir sisteminde birikmesi sonrası hafıza kayıpları, uyuşukluklar, güç kayıpları, titremeler ve kas hastalıkları, görme ve işitme bozuklukları görülmekte. Maden tozlarıyla, kirlenmiş sularla veya atık malzemelerle temas eden ciltte; en basit alerjik rahatsızlıklardan cilt kanserine kadar rahatsızlıklar görülmekte. Maden tozları ve atık sularla oluşan toprak kirliliği sonrası toprak eskisi gibi verimli olmamakta ve elde edilen ürünlerde insan sağlığı için zararlı maddeler birikmektedir.

Siyaset üstü tavır şart
İnsanların yaşam hakkı, sağlık hakkı, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı ve ekosistemin sürdürülebilirliği göz önüne alındığında bu maden işletmelerinin insan sağlığına ve çevreye telafisi mümkün olmayacak derecede zarar vereceği açıktır.
Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunmasıyla ilgili anayasanın 56. maddesine göre, “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir”.
Ayrıca 2872 sayılı Çevre Yasası’nın 1. maddesinde kanunun amacı “bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamaktır” demektedir.
Özetle, Kaz Dağlarında yapılan madencilik faaliyetleri bilimsel veriler ışığında toplum ve çevre sağlığına zararlıdır. Ayrıca bölgede sürdürülen bu madencilik faaliyetleri anayasanın 56. maddesine ve çevre kanuna aykırıdır.
Toplarıyla tüfekleriyle 104 yıl önce Çanakkale’yi karadan ve denizden geçemeyen emperyalist güçler, bugün AKP himayesindeki maden şirketleriyle Çanakkale’yi yeraltından geçmeye çalışmaktadırlar.
Kaz Dağları’ndaki doğa katliamına karşı hepimiz siyaset üstü bir davranış sergilemek durumundayız. Kaz Dağları’nı korumak sadece Cumhuriyet Halk Partisi’nin görevi olmamalı, ülkesini, vatanını, bayrağını seven, vicdanı olan, gelecek nesilleri düşünen herkesin görevi olmalı. Bu bağlamda toplumumuz iktidar partisi milletvekillerinden özellikle de bölge milletvekillerinden Kaz Dağları’nın korunmasına destek vermelerini beklemektedir.
Gelin hep birlikte Türkiye’nin dört bir yanında yok edilmeye çalışılan doğal güzelliklerimize sahip çıkalım, Çanakkale’yi bir kez daha geçilmez kılalım.

Op.Dr.Fikret ŞAHİN
Eski Balıkesir Tabip Odası Başkanı
Chp Balıkesir Milletvekili

Yazarın Son Yazıları

Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025
Efsanevi bir dönemin sonu - Doç. Dr. Hüner Tuncer

10 Kasım 1938 tarihi, tarihte hiç kuşkusuz bir dönüm noktasıdır! Bu tarihle birlikte Türkiye’de efsanevî bir dönem sona ermiştir. Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren gözlerini her gün yeni bir masala, gerçekleşmesi olanaksız gibi görünen yeni bir düşe açan Türk ulusu, bundan böyle hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağının ayırdına varmaya başlayacaktır.

Devamını Oku
11.11.2025