Mekânın içine sıkışmış zaman! - Doç. Dr. Buğra Gökce
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Mekânın içine sıkışmış zaman! - Doç. Dr. Buğra Gökce

18.06.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Zamanın göreliliği üzerinde çok durulur. Kimi bunu teorik biçimiyle “izafiyet” üzerinden anlatır, kimi ise “sevdiklerimin yanında uçup giden zaman” veya “istemediğim ortamlarda geçmek bilmiyor zaman” diye duygusal haliyle anlatır. Bizim için ise sivil yaşamda koşuşma içinde yetiştiremediğimiz programlarımız, yetiştiremediğimiz zaman... Uzun süredir yönetici olarak yoğun tempolu bir yaşam programı içinde yaşarken neredeyse “zamanı tüketmeye, günü bitirmeye çalışıyoruz” dediğimiz hale geldik cezaevinde!

Zamanla mücadelemiz üzerine düşünürken biraz da bunun üzerinde durma fırsatım oldu. Cezaevinin tek güzel yanı istemediğiniz kadar okuma fırsatınızın olması...

Öğrenciliğimden bu yana David Harvey çok ilgimi çeker. Okumalarımın içinde de önemli bir yer tutar. Fordist üretim tekniklerinin “post fordist” üretime dönmesiyle modernist dönemin postmodern zamanlara terk edilişini lisans eğitiminden bu yana dikkatle incelemeye çalışırdık. Postmodern mekân oluşumu, postmodern mimarlık yüksek lisans döneminin önemli araştırma konuları arasındaydı. Zamanla değişen her şeyden bahsediliyordu. Postmodern sanat, sinema ve müzik, değişimin özünü anlatan birçok argümandan bazılarıydı.

YAŞAM BİÇİMLERİ, MEKÂN BİLİMLERİ...

Bunların cezaevi ile bir ilgisi yok diyebilirsiniz ancak burada zamanın üzerine düşününce postmodern dönemin getirdiği en önemli argümanı hatırlama, doktora günlerine dönme ve okuma fırsatı bulmuş oldum: “Zaman-mekân sıkışması.” İnsanlık tarihi boyunca gelişme indeksleri ve yenilikçi-buluşlar bazlı ilerleme eğilimleri dikkate alındığında, son 30- 40 yılda belki önceki yüzyıllar boyunca katedilemeyen mesafenin geçildiği bir dönem yaşadı insanoğlu...

Bizlerin yaşamımızda tanıklık ettiğimiz bu eşsiz dönem belki de daha önce 200-300 yılda olabilecek yeniliklerin, buluş ve icatların 30-40 yılda büyük bir hızla yaşanması anlamına da geliyor. Bu hızlı gelişmelerin hemen tamamının kentsel mekânda yaşandığını ve mekânın biçimini, örgütlenmesini ve dolayısıyla kentsel yapı ve sistemleri derinlemesine etkilediği bu olağanüstü dönemde birçok gelişmenin zamanda sıkışması gibi mekânın da sıkıştığı, mimarlığın da, kentsel yaşamın da değiştiği, sosyal yaşamın evriminin hızlandığı alışılmadık dönemler yaşadık. Harvey, zaman-mekân sıkışması ile bunun üretim biçimlerinden, teknolojik gelişme ve argümanlara kadar etkisini tartışırken, sanattan, mimarlığa, alışverişten, imaj oluşumuna, pazarlamadan, yaşam biçimlerine kadar yarattığı değişimi çarpıcı biçimde bilim alanının önüne koyuyor. Yalnızca sosyal bilimleri değil, mekân bilimlerini de derinden etkiliyordu.

KALEM, KÂĞIT VE AKIL

Bunları benden çok daha iyi anlatan/anlatabilecek üstadlar varken cezaevi koşullarında ukalalık yapıp bunları anlatmak istemem. Aksine bunların üzerinde düşünürken burada bulunduğum koşulları değerlendirmeye çalıştım. Ne mi demek istiyorum? Çok basitçe anlatayım. Burada cep telefonu yok. Haftada tanımlanmış 10 dakika için ankesörlü telefon ile bir görüşme yapma şansı var. Burada internet yok! Sosyal medya erişimi ve izleme olanağı yok. Burada bilgisayar, tablet gibi teknolojik olanaklar yok. Yazmak için daktilo dahi yok! Yine burada kredi kartı yok. Hatta para, alışveriş bile dolaylı olarak var. Yani hesabınıza yatırılmış sınırlı harcama limiti olan (haftada 3500 TL) paradan bir tablo ile size verilen liste içinden yapabileceğiniz seçimler ile haftanın bir günü size gelebilen kantin alışverişi dışında alışveriş de yok. Tüketim toplumunun şikâyet ettiğimiz aşırı doz/gerekli-gereksiz alışverişleri de yok. Giyeceklerimizin bile limiti var. 3 gömlek, 3 pantolon vb.; fazlası yanınızda bulunamaz... Aileniz eskisini alıp yenisini getirebilir görüş zamanı! Öyle istediğiniz an, istediğiniz şeylere erişim şansı da yok!

Niyetim “yok”ları saymak değil. Cezaevi koşullarındaki zamana uyumu ele almak. Aslında 1970’li ve 80’li yılların olanakları içinde yürüyen bir yaşam var burada...

İçinde bulunduğumuz teknolojik olanaksızlıklar bize araştırma için dahi interneti kullanma şansı vermiyor. Yani yazabilmek için, araştırma şansınız da yok. Kitap da bir-iki hafta içinde size gelebildiğinde kullanabileceğiniz bir lüks. Yani yazabilmek için kalem-kâğıt ve aklınızla başbaşasınız.

YILMADAN ÜRETİYORUZ

Bu şartlarda bizler burada oturup yoğun biçimde çalışma derdindeyiz. Yazıyoruz, çiziyoruz. Ülkemizin geleceğine dair programlar üretmeye çabalıyoruz. 20-30 yıl sonrası kentlerimiz nasıl olmalı, hangi şehircilik politikalarını uygulamalıyız, afetlerle nasıl etkin mücadele edebiliriz. Yerel yönetim (kamu yönetimi reformu unsurları nasıl olur) barınma, konut sorunu ve çözümü için sosyal konut krizleri, sosyal konut üretimi nasıl olur? Devlet Planlama Teşkilatı nasıl ayağa kaldırılır? İmar ve yapı mevzuatı nasıl yenilenir? TOKİ asli görevine nasıl döner? Emlak Kredi Bankası bir kredi-finans yönetimi sisteminin daha iyisi nasıl kurulur ve evini güçlendirmek isteyenlere ne olanaklar sağlanır? Yoksulluk, kent yoksulluğu, derin yoksulluk nasıl minimize edilir? Hangi sosyal politikalar ile dezavantajlı toplum kesimleri için eşitleyici politikalar uygulanabilir?

Kamu-özel işbirliği projelerinin yıkıcı etkisi nasıl azaltılır veya kamu kaynaklarını sömüren bu sistemin yıkıcı etkilerine nasıl son verilir? Eğitim-sağlık politikalarındaki özelleştirme politikaları ve yarattığı ağır tahribat hangi kamucu politikalar ile fırsat eşitliği yaratacak bir hale getirilir Parası olanın erişebildiği eğitim, sağlık hizmetleri herkesin eşit ve sorunsuzca erişebileceği bir hak olarak sosyal devletin temel sorumluluğu haline nasıl gelir?

Emeklilik sistemi, çalışma yaşamına kadar birçok açıdan genişletebileceğim, ulaştırmadan, altyapı yatırımlarına kadar eklentiler yapabileceğim konularda üretmeye, yazmaya, sistem kurmaya dair yazıyoruz, üretiyoruz... İnançla, kararlılıkla. Düşüncelerimize de pranga vuracak değiller ya!

ZAMANI AŞMAK...

Tüm bu üretimlerle 30 sene sonrasının müreffeh Türkiye’sini, zengin insanlarımızı, mutlu gençlerimizi, huzurlu emeklilerimizi nasıl oluşturabileceğimizi 30-40 sene önceki teknolojik olanaklarla, sıkıştığımız “beton kafes” içerisinde yapmaya çalışıyoruz. Çok ironik geliyor bana, sizlere de geliyor mu bilemiyorum...

Biraz daha ileri giderek şöyle şeyler de düşünüyorum. “Zamanın mekân sıkışması” üzerinden olağanüstü tarifler yaparken ben Silivri 9 no’lu cezaevinden “Mekânın içine sıkışmış bir zamandan” bahsediyorum. Buraya sıkışmış o imkansızlıklar, o “geçmeyen zaman” o “öldürülmeye çalışılan zaman” içinde bizler geleceğe dair aydınlık planlar yapmaya çalışıyoruz. Bu ülkenin geleceğine, aydınlığına ve eşsizliğine inanan yurtseverler olarak mazeret üretmeden geleceğe dair düşünmeye, üretmeye dair çabamızla “zamanı aşıyor”, mekânın içine sıkışmış zamanı da özgürleştirmeye çalışıyorum. Tertemiz, mis gibi bir Türkiye sabahına uyanabilmek için zamanmekân tanımıyoruz!

İnançla, sabırla, kararlılıkla ve bitmeyen bir Türkiye sevgisiyle..

DOÇ. DR. BUĞRA GÖKCE

İSTANBUL PLANLAMA AJANSI BAŞKANI, ŞEHİR PLANCISI

SİLİVRİ

İlgili Konular: #zaman

Yazarın Son Yazıları

Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma Okan Toygar’ın - Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025