Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Normaldeki Anormallik - Prof. Dr. Coşkun TECİMER
Tıp fakültesindeyken psikiyatri hocamızın söylediklerini dün gibi anımsıyorum: “Normal ile nevroz arasındaki fark, düşünce ya da davranışın günlük hayatınızı engelleyip engellememesiyle anlaşılır. Düşünce ve davranış hayatınızı etkiliyor, işinizi yapmanıza engel oluyorsa nevroz, yaşantınızı bozmuyorsa normal demektir.” Hatta bunun için bir de örnek vermişti: “Kutu koleksiyonu yapan bir insanı ele alalım. Bu kişi koleksiyonculuğu hayatının merkezine alıyor, bunu takıntılı biçimde yapıyor, günlük işlerini aksatıyorsa bu nevrozdur. Ama bu işi hobi olarak yapıyor, yaşantısını olumsuz etkilemeden sürdürüyorsa bu normal bir davranıştır.”
Normal ile anormal sınırının bu denli muğlak çizilmesi o gün beni tatmin etmemişti. Psikiyatri gibi bir bilim dalının anormal davranışı normalden böylesine belirsiz bir biçimde ayırt etmesi bende hayal kırıklığı yaratmıştı. Ayırıcı tanının objektif kriterleri olmalıydı. Yalnızca bir işi niceliksel olarak fazla yapmak bir kişiye anormal demek için yeterli olabilir miydi?
Sonra yıllar geçti. Gençlik döneminin naifliğinde çok anlam veremediğim bu ayrım yıllar sonra normal dediğimiz insanların düşünce ve davranış desenini görüp öğrendikçe bana çok da anlamsız gelmemeye başladı. İnsanı tanıdıkça daha az hayret etmeye, daha az şaşırmaya başladım. Bize insanoğlunun akılcı bir yaratık olduğu söylenip durmuştu. Ya da biz öyle algılamıştık. Gençliğimde bu düşünceye ne kadar coşku ve heyecanla sarıldığımızı anımsarım. Oysa bizim sağduyu olarak kabul ettiğimiz birçok değerde çarpıklıklar olduğu halde anormal olduğunu söylediğimiz düşüncelerde de akılcılığın şahikası vardı.
‘HIRSIZLAR MAĞARASI DENEYİ’
İnsana ait normal diye kabul ettiğimiz anormallikler saymakla bitmez. Belki bunlara bir gün döneriz ama şu günlerde benim en çok dikkatimi çeken aidiyet duygusuyla dışarıyı şeytanlaştırma, normal diye bilinen insanların sırf farklı gruptan diye başka insanlara karşı düşmanlık beslemesi.
Muzaffer Şerif
Türk asıllı Amerikalı bir
sosyal psikologdur. Sosyal psikolojinin kurucu öncüleri arasındadır.
ABD’de yaşadığı yıllarda insan grupları arasındaki ilişkiler üzerine yaptığı
bir deney “Hırsızlar Mağarası
Deneyi” olarak bilinir. Bu deneyde daha önceden tanışık olmayan normal çocuklar rastgele iki gruba ayrılır. Birbirlerinden uzakta iki ayrı
kampa yerleştirilir. Birinci haftanın sonunda iki grubun birbiriyle temas
etmesi sağlanır. Spor yarışmaları gibi birçok etkinlik düzenlenir.
Gelin görün ki ikinci haftanın sonunda gruplar arasında düşmanlık
oluşmuştur. Aralarında küfürleşmeler ve karşılıklı saldırılar olur. Ortak
yemekler, birlikte film izlemeler bile bu düşmanlığı durdurmaz. Gruplar her
fırsatta birbirlerine saldırmayı sürdürürler. Ancak uzun çabalar ve üst düzey hedefler sonrası aralarındaki düşmanlık ve çatışma azalma yoluna girer. (A. Kayaoğlu-Ç. Kırel, Sosyal Psikoloji-II,
Anadolu Üniversitesi
Yayınları, 2019.) Bu deney, tek suçu
farklı gruplara ait olmak olan insanların birbirlerinden nefret etmelerinin
tipik bir örneğidir.
İrrasyonel insan davranışlarına ait en iyi tanımlanmış
örneklerden biri kalıp yargılardır. Kalıp yargılar, önyargıların oluşmasına neden olan
dışımızdaki bir sosyal grup hakkında oluşturduğumuz bilgi ve inanç
sistemleridir. Dünyayla kolayca baş edebilmek için basit düşünce şemaları
oluşturur, dünyayı biz ve onlar olarak ikiye böleriz. Bu sosyal psikolojide çok iyi bilinen bir sosyal kategorizasyon şeklidir.
Öyle ki kendi çevremize ait benzerlikleri ön plana çıkarırken diğer gruplarla olan farklılıklarımızı
abartırız. (A. Kayaoğlu-Ç.
Kırel, Sosyal Psikoloji-II.) Örneğin Almanya’da yaşayan bir Sivaslı bir
Malatyalıyı Türkiye’dekine göre
kendine daha yakın sayar. Belki de ülkesinde hemşericilik nedeniyle dışlayacağı
bir insanı orada rahatlıkla benimseyebilir. Biz insanlar dış grup üyelerinin
kendi grubumuzdaki bireylere kıyasla birbirlerine daha fazla benzediğine
ilişkin algısal bir yanılgı içindeyizdir.
Bu nedenle de dışımızdaki grubu topyekûn dışlama
eğilimine gireriz.
İzlediğim bir filmde köylü bir anne oğluna “Töremize aykırı davranamazsın, sen
bizim örfümüzü, âdetimizi devam ettirmelisin” diye
çıkışıyordu, elbette törenin
akılcı olup olmadığını
sorgulamaksızın. Bu, yalnızca kırsal yöre
insanının değil, kimi zaman
eğitimli diye bildiğimiz kişilerin de davranış modeli olabiliyor. Köyde örf, âdet, kentte alışkanlık ve
kalıplaşmış düşünce biçimi
olup çıkıyor.
Örneğin entelektüel olarak bildiğimiz yazarların bile futbolda
bazen fanatizme varan takım tutmalarını nasıl açıklayabiliriz? Bu insanların
toplumsal ve ekonomik konularda adalet isteyen akılcı görüşlerini hararetle savunmalarını anlıyorum da aynı kişilerin
benzer duyguları tuttukları futbol takımı üzerinden göstermelerini anlamakta güçlük çekiyorum. Adalet isterken
hissedilen öfkenin futbol
takımını savunurken gösterilmesi
hiç de akılcı görünmüyor.
RASYONEL ANLAMI VAR MI?
İnsanlardaki gruplaşma ve aidiyet duygusunun birçok durumda rasyonel bir anlamı yok gibi geliyor bana. Herhalde “homo sapiens”in insanlaşma sürecinde düşmanlarından korunmak için bir arada olmanın yararından dolayı bugüne kadar getirmiş olduğu genetik kalıntılar bunlar.
Sağduyulu, normal bildiğimiz insanların anormal davranışlarıyla
hemen her alanda karşılaşıyoruz. Bu durumda normal, anormalle karışıyor,
sınırlar bulanıklaşıyor. Bunların çoğu
zaman ayırdında bile olamıyoruz. Normal kabul ettiklerimizdeki anormalliği görebilmek için
bakış açımızı değiştirmeye ihtiyacımız var.
PROF. DR. COŞKUN TECİMER
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- 'Seküler müdür kalmadı'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi