Olaylar Ve Görüşler

Palamut kayıp gözler hamside

31 Ağustos 2019 Cumartesi

Denizlerde av sezonu 1 Eylül’de başlıyor. Ucuz fiyatı ile geçen sezon yoksulların yüzünü güldüren palamutta kısır sezon yaşanacak gibi. Çingene palamudunun hâlâ boy göstermemesi balıkçıları karamsarlığa itiyor.
Çingene palamudunun çoktan kendini göstermesi gerekiyordu. Tadımlık bile avlanamıyor. Bu durum iç açıcı değil. Önceki yıllarda bu zamanlarda Karadeniz’de bol miktarda çingene palamudu balıkçı tezgâhlarını süslerdi. Hâlâ yok, kayıp. Tekne kaptanları kadar balık severler de üzgün ve bir o kadar umutsuz.
Eylül başında avlanan balık miktarı bu sezonun bol veya kısır geçeceğinin işaretini verecek.
Gözler ucuz fiyatı ile her bütçeye uygun hamsiye çevrildi. Geçen sezon başı bol avlanan ancak deniz suyunun sıcak olmasından ötürü erkenden Gürcistan’a göç eden hamsi bakalım bu sezon ne yapacak? Eğer palamudun yanı sıra hamside de kıtlık yaşanırsa dar gelirlinin mutfağına balık zor girer. Bol avlanırsa istavrit ve mezgit balığı ile yetinmeye çalışır. Aslında bunların fiyatı hamsi ve palamut kadar ucuz değil.
Denizlerin prensi olan, fiyatı ile cep yakan kalkan, lüfer ve kofananın yanına zaten yaklaşamaz dar gelirli kitle. Ancak tezgâhlarda izler. Palamutta umut yok, gözler hamsi, istavrit ve mezgitte. Umarım hamsi bol avlanır da her keseye uygun fiyatı ile sofraları süsler. Balıkçıların belirttiği gibi eylül başını beklemek en doğrusu.
Balık türlerinin azalmasında en büyük etken yanlış ve bilinçsiz avlanma, boy yasağına uyulmaması, denizlerin kirletilmesi, küresel iklimden ötürü deniz suyu sıcaklığının artması, üreme alanlarının daralması. Bilim insanlarının ısrarla dile getirmelerine karşın, yine herkes bildiğini okuyor, yanlış avlanmadan dolayı denizin altı üstüne getiriliyor. Ne yeterince denetim ne de ağır cezai yaptırım var. Neredeyse deniz kurudu. Her yıl avlanan balık miktarında düşüş var. Önceki yıllarda her eve giren bolca tüketilen kalkan, lüfer, kofana gibi balıkları bulmak mümkün değil. Bulunsa bile aşırı fiyatından dolayı yanına yaklaşılmıyor.
Her sezon kapanışı ve açılışında balığın azalmasına yol açan temel sorunlar açıklanıyor, önlemlerin hayata geçirilmesi ısrarla talep ediliyor. Ancak değişen hiçbir şey yok. Dile getirildiğinde uçuk öneri olarak görülen denizlerin nadasa bırakılması bir ölçüde balıkçılığın kurtuluşu olabilir.
Üç yanı denizlerle çevrili olan Türkiye’de kişi başına tüketilen balık miktarı Avrupa ülkelerinin hayli altında. AB’de 25-30 kilogram olan kişi başına yıllık tüketim Türkiye’de 8-9 kilogram düzeyinde.
Balıkçılıkta bir dönem lider ülke olan Türkiye, ne acıdır ki balık ithal ediyor. Denizleri ve uzun nehirleriyle balıkçılığa elverişli Türkiye’nin balık ithal etmesi üzücü olduğu kadar hayli düşündürücü. Seçenek olarak piyasaya sürülen çiftliklerde yetiştirilen kültür balıkları tadı ve kokusu ile kesinlikle deniz ürünlerinin yerini alamıyor.
Çözüm, balıkçılara uygun koşullarda kredi desteği ile sahip çıkmak, bilinçli avlanmaya ilişkin eğitim vermek, teknelerin günün koşullarına uygun teknolojik donanımlarla yenilenmesine katkı sağlamak, boy ve av yasağına uymayanlara ağır yaptırımlar uygulamak ve son çare denizleri nadasa bırakmak.

Şükrü KARAMAN
Gazeteci



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları