Toplumsal öfke, iktidar ve İmamoğlu - AV. BÜLENT YÜCETÜRK
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Toplumsal öfke, iktidar ve İmamoğlu - AV. BÜLENT YÜCETÜRK

15.04.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Beklenti, gelecekte olacaklara dair zihinsel bir öngörü veya inançtır. Bu inanç, davranışlarımızı, ilişkilerimizi, performansımızı ve hatta fizyolojik tepkilerimizi şekillendirebilir. Ayrıca, bireysel ya da kolektif düzeyde, sosyolojik açıdan toplumsal düzenin sürdürülmesi veya değiştirilmesinde de kritik bir role sahiptir.

Kolektif beklentiler, toplumsal değişim veya “daha adil bir gelecek” beklentisi, insan hakları mücadeleleri gibi örnekleyebileceğimiz sosyal hareketleri tetikler. Yüksek beklentilerin belirli bir alanda daha iyi performansa yol açtığına inanılan psikolojik bir olgu olan “Pygmalion Etkisi” veya “Rosenthal Etkisi”nin toplumsal versiyonunda, halkın liderden veya sistemden beklentileri, siyasi değişimi hızlandırabilir veya engelleyebilir. Burada, “Beklentinin Gücü” teorisinden hareketle İmamoğlu’nun diploma iptali ve tutuklanmasıyla başlayan süreci ele alalım.

İKTİDARIN OPERASYONLARI

26 Mart 2024’te yazdığım “İmamoğlu ve Kelebek Etkisi” başlıklı yazımda, iktidarı seçimde yenecek nitelikte olan İmamoğlu’nun, Türkiye’de değişimin fitilini ateşleyeceğini belirtmiş; Ekrem İmamoğlu’nun Mart 2024 seçimini kazanması halinde, bir kahramana dönüşeceği ve Erdoğan’ın iktidarını kaybedeceği korkusunu iliklerine kadar hissedeceği, bunun da bir kelebek etkisi oluşturacağını yazmıştım. İmamoğlu’nun, Erdoğan’ı yenecek bir adaya dönüşmesiyle birlikte halkta, bir şeylerin değişeceğine dair umut yeşerdi.

Yurttaşların ellerinde kalan tek şey olan oy kullanma hakkı ile iktidarı değiştirebileceklerine dair umutlarının yeşerdiği bir süreçte, İmamoğlu’nun halkla buluşmaya başlaması ve mitingler yapması, insanlarda “Sabırlı ol, her şey değişecek” beklentisine neden oldu.

CHP tarafından önseçimle cumhurbaşkanı adayı yapılacağına dair yürütülen çalışmalarla İmamoğlu hayli ivme kazandı. Ancak tam da bu süreçte, iktidarın başlattığı operasyonla halkın beklentileri öfkeye dönüştü. Çünkü iktidar, gücünü kullanarak halkın bel bağladığı kişiyi tutuklamıştı ve haklarını zalimce elinden almıştı. Halkın, “Bunu da yapamazlar” dediği her noktada, iktidar, elindeki bağımsız olmayan yargıyı kullanarak halka şöyle demiştir: “Senin ne istediğinin önemi yok, ben ne istersem o olacak!”

Z KUŞAĞI VE DİRENİŞ

Tam da bu aşamada halkın büyük çoğunluğunun anladığı üzere, Erdoğan’ın iktidarı bırakmak gibi bir niyeti yoktur. Aksine, “İktidarda kalmak için her yol mübahtır” anlayışına sahiptir. Böyle bir yönetimle karşı karşıya olduğunu anladığı anda, gerek politik olmamakla itham edilen Z kuşağından, gerekse farklı siyasal düşüncedeki toplumun tüm kesimlerinden güçlü bir direnişle karşılaşıldı.

Başlangıç amacı İBB’ye kayyum atamak olan iktidar, buradan geri adım atmak zorunda kaldı. İnandırıcılığı olmayan terör soruşturmasından, Erdoğan dahil tüm yandaş gazeteciler ve yorumcular bahsedemez oldular. Çünkü buna kimseyi inandıramadılar. Ayrıca, yürütülen “Terörsüz Türkiye” sürecine zarar vereceği, Kürt seçmenin oyunu almak için yapılan onca çalışmanın çöp olacağı endişesiyle bu soruşturma, ileride kullanılmak üzere buzdolabına kaldırıldı ve böylece yolsuzluk soruşturması, İmamoğlu’nu itibarsızlaştırmak için yapılan topyekûn saldırının tek aracı haline geldi.

Yargının gizli tanıklarıyla, içeriksiz MASAK raporuyla ve yandaş medyanın iftiralarıyla da saldırının dozu iyice arttı. Bunların yetersiz kaldığının anlaşılmasıyla bu kez başta Erdoğan olmak üzere tüm iktidar paydaşları, devam eden soruşturmayı halk nezdinde inandırıcı kılma çabası başladı ve yargının yaptığı delilsiz soruşturmanın açıkları kapatılmaya çalışıldı. Ancak beklentilerinin tam tersine İmamoğlu, itibarsızlaşacağına halkın gözünde bir kahramana dönüştü.

PARLAMENTER SİSTEM VURGUSU

Ekrem İmamoğlu’nun Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan yazısında, yürümeyen adalet sistemiyle beraber 2017’de yürürlüğe giren tek adam rejimine karşı özgürlükçü parlamenter demokrasinin gerekliliği ile gelir dağılımındaki adaletsizliğin önlenmesini temel sorun olarak merkeze alan ve mücadeleyi bunun üzerinden yapacağına yönelik görüşlerinin önümüzdeki günlerde daha çok tartışılacağı ve iktidarın yeni anayasa söylemiyle birlikte birçok politik ayrışmayı getireceği çok açıktır.

İmamoğlu’nun mücadeleci kişiliği ve Karadeniz inatçılığı göz önüne alınırsa bu açıklamalarının bir gazete yazısından öte olduğu çok açıktır. Parlamenter sisteme vurgu yapmasının bir diğer önemli yanı da AKP ve MHP içinde bu yapılanlardan rahatsız olanların da dikkatini çekecek olmasıdır. Bu belki de başkanlık sistemine sıkışmış ülkenin yeniden demokratik kurumlarını etkin kılmayı da olanaklı hale getirir.

Nasıl sonuçlanacağının belli olmadığı bu sürecin çok daha tehlikeli noktalara varmaması, ülkenin tüm vatandaşları için önemlidir. Bu, partilerden ve kişilerin iktidarda kalmasından daha da önemli bir noktadır. İmamoğlu, yazısında buna da önemli bir vurgu yapmıştır.

TÜRKİYE’Yİ NE BEKLİYOR?

“Bundan sonra Erdoğan geri adım atmaz” görüşü çok fazla dillendirilmektedir. İktidar karşıtlığının oldukça yüksek olduğu bir noktada olaylar nasıl evrilecek? Baskı mekanizmalarını sonuna kadar kullanan iktidar aygıtları, halkı bastırabilecek midir? Türkiye bu süreçten nasıl çıkacaktır? Tüm bu baskılar halkın geri çekilmesine neden olacak mıdır? Halkın seçme hakkından vazgeçmek istemediği, gösterilen tepkilerden açıkça anlaşılmaktadır.

İmamoğlu, yolun zorluğunun ve mücadelenin uzun soluklu olacağının farkındadır.

Bu noktadan devam edersek, mücadele eden bir halkın önünde kimse duramaz. Tarih bunu doğrulayan örneklerle doludur. İmamoğlu, herkesi aynı noktada buluşturan bir lider olarak bu mücadelede önemli bir role ve elbette CHP, parti olarak çok önemli tarihsel bir misyona sahiptir. Bu sürecin öne çıkan aktörlerinden Özgür Özel’in, oldukça etkin yeni bir söylem ve direnme pratikleri geliştirmesi de çok dikkat çekicidir. Sokaktaki halkla beraber CHP de tüm bileşenleriyle birlikte önemli bir direnç noktasına dönüşmüştür. Bertolt Brecht’in deyişiyle “İnsan değişir ve değiştirir”. Ülkece hepimiz hem değişiyoruz hem de değiştiriyoruz.

AV. BÜLENT YÜCETÜRK

Yazarın Son Yazıları

Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025
Efsanevi bir dönemin sonu - Doç. Dr. Hüner Tuncer

10 Kasım 1938 tarihi, tarihte hiç kuşkusuz bir dönüm noktasıdır! Bu tarihle birlikte Türkiye’de efsanevî bir dönem sona ermiştir. Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren gözlerini her gün yeni bir masala, gerçekleşmesi olanaksız gibi görünen yeni bir düşe açan Türk ulusu, bundan böyle hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağının ayırdına varmaya başlayacaktır.

Devamını Oku
11.11.2025