14 Mayıs 1950*
Özdemir İnce
Son Köşe Yazıları

14 Mayıs 1950*

13.05.2025 08:27
Güncellenme:
Takip Et:

Demek ki tam 51 yıl olmuş. İnsan hayatının neredeyse üçte ikisi. Ama bir ulusun tarihinde 51 dakika gibi bir şey. Yaşayınca, tanık olunca 51 yılın bir ulusun tarihi için de önemli bir süre olduğunu anlıyor insan.

14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan ilk demokratik seçimi (gizli oy, açık tasnif, yargı denetimli) Demokrat Parti kazanmıştı.

Demokrat Parti 7 Ocak 1946 günü Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü tarafından kurulmuştu. Demokrat Parti’nin programında ülkeye gerçek demokrasiyi getirmek, ekonomiyi liberalleştirmek yazılıydı. “Yeter! Söz milletindir!” parti sloganlarıydı. Bu sloganın yazılı olduğu flamaları, 10-14 yaşlarım arasında seçim alanlarında ben de taşıdım, bu partiye olan gönül bağlarım 1953’te koptu. 17 yaşımdaydım.

Demokrat Parti iktidara geldiğinde birçok Avrupa ülkesi gibi Türkiye de yoksuldu. Ama devlet 1923-1950 yılları arasında Osmanlı borçlarını ödemeyi sürdürmüştü ve hemen hemen hiç dış borcu yoktu, Türk Lirası neredeyse dolara eşdeğerdeydi, Merkez Bankası kasalarında yüklüce altın vardı. Demokrat Parti oyların yüzde 53.35’i ile 487 milletvekilliğinin 408’ini kazanmıştı. Karşısında, başlangıçta kendisine yardımcı olamak isteyen bir CHP muhalefeti, arkasında halk ve aydın desteği vardı.

Buna karşın, Demokrat Parti ilk iş olarak ezanın Arapça okunmasını ve radyoda dini yayınların yapılmasını yasaklayan yasayı kaldırdı. Ardından imam hatip okulları yozlaşmaya hazır bir ortamda açıldı. Böylece, günümüzde yaşanan türban sorununun tohumları atılmış oldu.

Demokrat Parti programı devletçi ekonomiden liberal ekonomiye geçmeyi amaçladığı için iktisadi devlet teşekküllerinin (bugünkü KİT’lerin) özel teşebbüse devrini amaçlıyordu. Demokrat Parti iktidarda bulunduğu 10 yıl içinde bunları kaldırmak yerine sayılarını çoğalttı ve parti çiftliğine dönüştürdü. Oysa, iktisadi devlet teşebbüslerinin özelleştirmesi karşısında hiçbir engel bulunmuyordu.

1863 yılında, “Memleket Sandıkları” adı altında, tarımı ve çiftçiyi desteklemek amacıyla kurulan ve 1950’ye kadar bu amaç doğrultusunda çiftçilere donatım ve işletme kredisi sağlayan, kooperatifçiliği destekleyen Ziraat Bankası, Demokrat Parti iktidarında parti kasasına dönüştürüldü.

Hür rejimi savunarak iktidara gelen DP daha 1952’den itibaren mevcut özgürlükleri kısıtlamaya ve basına sansür uygulamaya başladı.

Böylece Cumhuriyetin temel amaçlarıyla çelişen, karşıdevrimci bir “toprak ağalığı, taşra mütegallibeliği ve aşiret reisliği” yönetimi kurulmuş oldu.

Bakın, 2001 yılının nisan ayında, DSP milletvekili Sema Pişkinsüt Meclis’i nasıl tanımlıyor: “Parlamento avam, cahil ve taşralı. Cahil vekillerle yasa yapılamaz. Meclis’e girmenin yolu feodalite, sermaye ve liderlerden geçiyor. Halkı temsil edecek kişilerin milletvekili seçilmesini sağlayacak sistem maalesef yok. Seçim sistemi ve siyasi partiler yasası mutlaka değişmelidir.”

Milletvekili Sema Pişkinsüt’ün eleştirdiği ve mutlaka değişmesini istediği sistem DP’nin 1950-1960 yılları arasında kurduğu sistemdir.

Bu yazıda DP’nin Türkiye’nin bugünlerini hazırlayan tarihini özetlemek olanaksız. Demokrasi adına iktidara gelen DP’nin diktatoryasını resmileştiren TBMM Tahkikat Komisyonu bardağı taşıran son damla oldu ve 27 Mayıs 1960’da ordu yönetime el koydu. Daha sonra iktidara gelen ve DP’nin mirasına sahip çıkan bütün sağ partiler (Adalet Partisi, ANAP, DYP) onun açtığı yolda siyaset yaptılar ve bu siyasetle ülkeyi yönettiler.

Cumhuriyeti sık sık tökezleten irtica bukağısı bu mirasın eseridir.

Ekonominin kanını ve iliğini emen, bir türlü özelleştirilemeyen KİT çiftlikleri (!) bu mirasın armağanıdır.

Devlet eliyle birey zengin etme politikasının son aşaması olan “banka hortumlamak” tekniği bu mirasın tuzağıdır.

İflas etmiş ve cahil yetiştirme makinesine dönüşmüş olan eğitim politikası bu mirasın parçasıdır.

Köylüyü, çiftçiyi ve esnafı devlet eline bakan “tutucu tufeyliler” haline getiren bu mirasın politikasıdır. Bu politika, köylü, çiftçi ve esnaf kitlesini liberal ekonomi koşullarında ve rekabet ortamında gelişmesini hazırlayacak ekonomik reformları yapmamış, aksine, bir oy deposu olarak gördüğü bu kitleyi iktidarların oyuncağı yapmıştır. Bu nedenle, bu kitle en az 50 yıllık gecikmeyle çağın gerisindedir. Devletin ve devlet bankalarının doğrudan desteği olmadıkça ayakta kalamazlar. Esnaf bu nedenle ilk kez sokağı çıkmış ve köylü-çiftçi sokağa çıkmak için fırsat kollamaktadır.

“Toprak ağalığı, taşra mütegallibeliği ve aşiret reisliği” politikasının çarpıtarak kemikleştirdiği devlet yapısı, demokrasi ve yönetim anlayışı, devlet-halk ilişkisi değişmeden 14 Mayıs 1950 günü duran çağdaşlaşma treni tekrar yola çıkamaz!

***

Hâlâ yola çıkamadı!


1 Hürriyet Avrupa baskısı, 14.5.2001. 

Yazarın Son Yazıları

Ekümeniklik mavalı

Şu kavanoz kıçlı dünyada her nesnenin, olgu ve olayın bir tanımı vardır.

Devamını Oku
05.12.2025
Kürtçe güçlendirilecekmiş...

Kürtçe güçlendirilecekmiş, hatta kalıcılaştırılacakmış.

Devamını Oku
02.12.2025
30 Kasım 2007

Gelecek yıllarda adını sık sık anmak zorunda kalacağımız Prof. Dr. Engin Arık (14 Ekim 1948) 30 Kasım 2007 günü (nedeni kuşkulu) bir uçak kazasında ekibiyle birlikte aramızdan ayrılmıştı.

Devamını Oku
30.11.2025
3 Kasım 2002’yi hatırlamak!

3 Kasım 2002 günü olanı, olanları aramızdan kaç kişi anımsamakta?

Devamını Oku
28.11.2025
Eski defterler...

Eski defterler son derece önemlidir.

Devamını Oku
25.11.2025
AKP’yi iktidara getiren seçim

1 Kasım 2002 günü “İki gün sonra 3 Kasım 2002” başlığıyla Hürriyet gazetesinin Avrupa baskısında...

Devamını Oku
23.11.2025
Devri sabık yaratmak

Devri sabık yaratmak, Türkiye siyasi tarihinde yeni gelen yönetimin/iktidarın, kendinden önceki dönemi sorgulaması, hesap sorması vb. anlamında kullanılan ifadedir.

Devamını Oku
21.11.2025
Toplu iğne ve nankörlük

Basında yer alan haberlere göre, Cumhuriyetin kuruluşunun 102. yıldönümü münasebetiyle savunma sanayisindeki gelişmeleri anlatan AKP genel başkanı ve Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, “Dünya genelinde satılan her 100 İHA’dan 65’ini biz tedarik ettik, 180 ülkeye ürün ihraç ettik. Sizleri 25 yıl geriye götürmek istiyorum, ülkemizde bir toplu iğne üretebiliyor muyduk” demiş.

Devamını Oku
18.11.2025
‘Entel-dantel Özdemir Bey’in itirazı

“Eşit anayasal vatandaşlık...

Devamını Oku
16.11.2025
Bir veda için adagio*

Değerli okurlar, bir terslik yüzünden 28 Mart 2025 günü yayımlanan bu yazıyı bir kez daha okumak zorunda bıraktığım için lütfen bağışlayın beni.

Devamını Oku
14.11.2025
Karakuşi siyaset

Kuzey Kıbrıs’ta cumhurbaşkanlığı seçimini ana muhalefetin adayı Tufan Erhürman’ın kazanmasının ardından, genel kanıya göre, MHP lideri Devlet Bahçeli önemli bir açıklama yaptı.

Devamını Oku
11.11.2025
İşin aslı

Kürtçülerin, Türkiye’nin demokrasi bağlamında atacağı ilk adımın “ilkokuldan üniversiteye Kürtçe anadilde öğrenim hakkının anayasada yer alması talebinin yerine getirilmesi” olduğunu biliyoruz.

Devamını Oku
09.11.2025
Bir kez daha emriniz olur!

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Devlet Bahçeli’nin “terörsüz Türkiye” süreciyle ilgili olarak düşüncelerini eleştiriyor.

Devamını Oku
07.11.2025
Kurtarıcının adı toryum (3)

CERN’in (European Center for Nuclear Research-Avrupa Parçacık Fiziği Araştırma Merkesi) evrenin oluşumuyla ilgili olarak yapmaya başladığı deney Türkiye’yi birden bilim dünyasının göbeğine getirdi.

Devamını Oku
02.11.2025
Kurtarıcının adı toryum (2)

Özdemir İnce: Uranyum bu kadar belalı bir madde, tehlikeli, radyasyon yayıyor.

Devamını Oku
31.10.2025
Dreyfus A la Turca

Hüseyin Gün 4 Temmuz 2025 günü tutuklandığına göre işlem çok daha önce başlamış olmalı. Demek ki Merdan Yanardağ’ın casusluğu (!) o günden çok daha önce belli olmuş olmalı. Öyle değil mi? Gecikme operasyon icabı mı aceba? Yoksa kerrat cetvelini (çarpım tablosunu) bilmeyen kasap hali mi?

Devamını Oku
28.10.2025
Kurtarıcının adı toryum (1)

21 Ekim 2025 Salı günü yayımlanan “Toryum dedikleri şey” başlıklı yazımla “toryum” adlı ender elementle tanıştınız.

Devamını Oku
26.10.2025
Bir kez daha toryum denen mucize

Gazetelerde, kitaplarımda yayımlanmamış yazı(lar) da var zulada.

Devamını Oku
24.10.2025
Toryum dedikleri şey

Ülkemizde edebiyattan en ince bilimlere kadar tuhaf bir alışkanlık vardır.

Devamını Oku
21.10.2025
Dilini eşek arısı soksun!

Eşek arısının nasıl soktuğunu çok iyi bilirim.

Devamını Oku
19.10.2025
UYANIN

Uyanın, uyanın artık, ey yitik insanlar!

Devamını Oku
17.10.2025
Yerçekimi

Yerçekimi denen şeyi ben bulmadığım için ortak mal Vikipedi’ye başvurarak tanımını bilginize sunuyorum.

Devamını Oku
14.10.2025
Sorumluluk

Biraz önce en küçük kardeşim Bülent telefon etti.

Devamını Oku
12.10.2025
Comandante Che Guevara

Deniz kıyısına oturup da denize girmediğim, içki içtiğim günler.

Devamını Oku
10.10.2025
Sisifos olarak

Okuyacağınız yazı 6 Eylül 2020 günü gazetemizde yayımlanmış.

Devamını Oku
07.10.2025
Gündelik hayat ve kuralları

Uzun süredir, gündelik hayatın türlüsüyle, sağlık işleriyle, bilgisayarımla, internetle, telefon santralcılarıyla, sekreterlerle başım hiç de hoş değil.

Devamını Oku
05.10.2025
Yürrü kerreste müdürü

Mersin’de, çocukluğumda, o zamanlar adı Bozkurt olan caddenin üzerindeki Büyük Çıkmaz Sokak’ta (artık çıkmaz değil) otururduk.

Devamını Oku
03.10.2025
Düşman bile yapmaz

Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, doğal zenginlikleri ve tarihi mirasıyla dünya çapında ilgi gören Muğla’nın, rant uğruna tehdit altında olduğunu söyledi.

Devamını Oku
30.09.2025
Müslüman birey yoktur*

Defterlerimden birine yazdığım ancak kaynağını yazmayı ihmal ettiğim alıntı şöyle...

Devamını Oku
28.09.2025
Zırva tevil götürmez (2)

Zırvalıkla ilgili ilk yazıyı 29 Ağustos 2025 günlü Cumhuriyet gazetemizde yayımlamıştım.

Devamını Oku
26.09.2025
RTE ne yapmak istiyor?

Basından bir haber: “Kabine toplantısı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Beştepe’deki sarayında toplandı. Saat 14.30 sıralarında başlayan ve iki saat süren toplantıda, PKK’nin sembolik silah bırakma töreni ve Meclis’te komisyon kurulması çalışmalarıyla devam eden süreç, orman yangınları ve Gazze gibi başlıklar görüşüldü. Toplantının ardından konuşan Erdoğan, CHP’ye seslenerek ‘Siyasette pek çok şeyin kazası olur ama süreci yokuşa sürmenin affı olmaz. Süreç, özellikle ana muhalefet partisi için geçmiş günahlarına kefaret olabilecek bulunmaz bir fırsattır’ dedi.”

Devamını Oku
23.09.2025
Emekliler ve iktidar

Televizyonların emeklilerin hal-i pür melalini tanımlayıp aktarmak için seçtikleri insanların neredeyse tamamı garip bir ruh durumu içinde.

Devamını Oku
21.09.2025
Mahşer günleri

Bu yazıyı yazmaya değerli ve genç yoldaşım Zülâl Kalkandelen’in 3 Eylül 2025 günlü Cumhuriyet’te yayımlanan “Ortadoğu kazanı fokurduyor” başlıklı yazınında yer alan Cengiz Çandar’la yapılan söyleşiden aktardığı şu bölümü okuyunca karar verdim...

Devamını Oku
19.09.2025
Din ve tarafsızlık

Hemen yazalım sonra neyin ne olduğunu açıklayalım: Teokratik yönetimde devlet başkanı genellikle bir dini liderdir.

Devamını Oku
14.09.2025
Rezillik, utanmazlık, alçaklık

31 Ağustos 2025 günlü Cumhuriyet’in birinci sayfasındaki “Zafer coşkusu” manşetin altında yer alan utanç verici haber şöyle...

Devamını Oku
12.09.2025
İmdaat soyguncu vaaarrr!

Google’a “Türkiye’de bilgisayar tamircileri odası var mı?”, “Bilgisayarcılar sendikası var mı?” diye soracaktım.

Devamını Oku
09.09.2025
Tohumu olmayan hiçbir şey olamaz (2)

Türkiye bu kıyametten kurtulabilir mi?

Devamını Oku
07.09.2025
Tohumu olmayan hiçbir şey olamaz (1)

Gazetede yayımlanmayan epeyce eski bir yazıyı, affınıza sığınarak huzurunuza getiriyorum.

Devamını Oku
05.09.2025
Kime kızmalı

R.T. Erdoğan’dan sonra Türkiye’nin ikinci sorunu sanki (kimilerine göre iktidarın gözdelerinden biri olan) holding sahibi Mehmet Cengiz. “Gözü doymazcasına bir şeyler istiyor ve iktidar ne isterse veriyor” diyorlar.

Devamını Oku
02.09.2025
Önsöz olarak son söz

15 ve 17 Ağustos 2025 günlerinde üstat Sadri Maksudi Arsal’ın Teokratik Devlet ve Laik Devlet adlı kitabından aynen aktararak “Eski Türklerde din (1, 2)” başlığıyla yayımlamıştım.

Devamını Oku
31.08.2025