Karnı tok Alev Alatlı
Özdemir İnce
Son Köşe Yazıları

Karnı tok Alev Alatlı

14.09.2021 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

Bir gün Alev Alatlı hakkında yazı yazacağım aklıma gelmezdi. Edebiyat yazarı olarak benim ilgi alanımın çok dışında kalır. Sabah gazetesinde (6.9.2021) kendisiyle yapılan söyleşi gündeme gelince, söyledikleriyle ilgilenmem, hakkında bir yazı yazmam gerekli oldu. Değerlendirme alanım sadece o söyleşide yer alan birkaç cümlesiyle sınırlı kalacak. Gerisi beni ilgilendirmez. Basından aktarıyorum:

***

“CHP’nin sol bir parti olmadığını savunan Alatlı, ‘Tespitleri doğru yapmamız lazım. İlle de tanımlamam gerekirse elitist muhafazakâr partidir. CHP solculuğunun ‘durum politikası’ olduğunu düşünürüm. ‘Durum komedisi’ gibi yani, hadiselerin dayattığı solculuk’ dedi.”

- “Elit” yani “Seçkin” olmak bir kusur değil önemli insani durum ve değerdir. Tersi “Halk” değil “lümpen”dir. Yöneticiler ise hangi siyasal kesim ve öbekten olursa olsun “lümpen” değil “elit”tir. Şu anda AKP’yi kendi kesimlerinin elitleri yönetiyor. Kuşkusuz İslamcı, faşist, komünist, sosyalist elitler birbirine benzemez. CHP’yi de kendi elitleri yönetmekte. Elitist CHP’nin yönettiği belediyeler ve son doğal felaketlerde CHP kitlesinin duyarlık ve davranışları bu partinin gerçekten halkçı olduğunu kanıtladı. AKP İslamcı ama halkçı değil, tam anlamıyla bir “klik” partisi.

CHP’nin simgesi olan 6 Ok’un yönü soldadır. AKP ve Erdoğan’a yağ çekmenin peşrevi olarak CHP’yi yere batırmak gerekmez. CHP’yi sadece sosyalistler ve komünistler solda görmeyebilirler. Oysa Bayan Alatlı, İslamcı hayranı bir “elit”...

***

Alev Alatlı’nın Türkiye’nin ekonomik durumuyla ilgili sözlerini ancak ahmaklar ve yalakalar ciddiye alır. Şu anda ülkemizde işsizlik, yoksulluk, açlık falan yokmuş, halkın keyfi yerinde, işleri tıkırındaymış. İnsanın beyni ile işkembesi yer değiştirirse işte böyle olur.

Bayan Alatlı’nın söylediklerinin tamamı yalan ve utandırıcı bir bağlanma! “Türkiye’nin karnı doydu. Tokuz çok şükür!” diyor ki bunu ancak tuzu çok kuru bir “burjuva eliti”, vurdum duymaz bir “bencil” söyleyebilir.

***

Asıl konumuza gelelim. Bayan Alatlı, “Oysa ben eve çamaşıra gelen bir teyze hatırlarım; çocukları açlıktan ağladığında sussunlar diye dövdüğünü anlatırdı. Abartmış olduğunu düşünmek istiyorum ama gördüklerim doğruluyor” diyor.

- Eve çamaşıra gelen “bir teyze” açlıktan ağlayan çocuklarına dayak atıyormuş. Anlamca çok karmaşık bir cümle. Bu dayak işi ne zaman olmuş belli değil. Eskiden mi olmuş ? Eşzamanlı ise Alatlı ailesi suçlu, demek ki kadına yeterince para vermemişler. Tanık olunan olay hem abartma hem gerçek olamaz. Türkçe yalanı bozuyor!

Türkiye’de bugünkü kadar işsizlik, yoksulluk, açlık olmadı, çünkü ülke günümüzde olduğu gibi donuna kadar soyulmadı. Bayan Alatlı’nın, eski açlıklardan söz ederken İkinci Dünya Savaşı döneminin sıkıntılarına gönderme yaptığını çok iyi biliyorum. Bir subay ailesi olarak o dönemde sıkıntı ve kıtlık yaşadıklarını iddia edemez.

Bayan Alatlı 1944 doğumlu, İkinci Dünya Savaşı 1945’te sona erdi. İkinci Dünya Savaşı yıllarını anımsaması olanaksız. Ben 1936 doğumluyum. Ailem yoksuldu, babam hapisteydi. Akrabaların desteğiyle aç kalmadık. Şeker yoktu, Belen pekmezini ekmeğin üzerine sürerek yerdik. Kuru üzüm şeker yerine geçerdi. Ekmeği karne ile aldık. Nüfus Hüviyet Cüzdanlarımızın üzerinde Sümerbank ve Ekmek Karnesi mühürleri vardır. Bu sırada Mersin’de çokça Polonyalı Musevi vardı. Filistin’e geçmeye çalışırlardı. Pencere camları siyaha ve maviye boyalıydı.

Kıtlığın, kara ekmeğin nedeni erkeklerin silah altına alınmasıydı. 1940 yılında Türkiye’nin nüfusu 16-17 milyon, silah altındaki asker 500 binden fazlaydı, belki bir milyon (kesin sayıyı bulamadım). Savaş sırasında ülkenin buğday sıkıntısı vardı. Nüfusun yüzde 70’ten fazlası köylerde yaşıyordu. Köylü ailelerin çoğunun sebze yetiştirdiği bostanı ve meyve ağaçları vardı. Yani İkinci Dünya Savaşı’nda köylü nüfusun aç kaldığı kuyruklu yalandır. Şehir ve kasabalarda yaşayanların paraları vardır ama kıtlık söz konusudur. O yıllarda memur, işci ve köylünün açlıktan öldüğünü iddia edenin altını karışlarım.

***

1950’den önce Türkiye’de yoksulluk vardı, işsiz sayısı çok azdı, kitlesel açlık yoktu. Pantolonlarımızın kıçı yamalı, ayakkabılarımızın altı pençeliydi. Okullarda sınıflarımız kışın ısınırdı. Subay kızı Bayan Alatlı’nın bunları bilmesi olanaksızdır. Günümüzde ise kesinlikle kör ve sağır ve dili yalan söylemekte..

Gerçek edebiyat yazarı ise asla iktidarın diliyle konuşmaz!

Yazarın Son Yazıları

Ekümeniklik mavalı

Şu kavanoz kıçlı dünyada her nesnenin, olgu ve olayın bir tanımı vardır.

Devamını Oku
05.12.2025
Kürtçe güçlendirilecekmiş...

Kürtçe güçlendirilecekmiş, hatta kalıcılaştırılacakmış.

Devamını Oku
02.12.2025
30 Kasım 2007

Gelecek yıllarda adını sık sık anmak zorunda kalacağımız Prof. Dr. Engin Arık (14 Ekim 1948) 30 Kasım 2007 günü (nedeni kuşkulu) bir uçak kazasında ekibiyle birlikte aramızdan ayrılmıştı.

Devamını Oku
30.11.2025
3 Kasım 2002’yi hatırlamak!

3 Kasım 2002 günü olanı, olanları aramızdan kaç kişi anımsamakta?

Devamını Oku
28.11.2025
Eski defterler...

Eski defterler son derece önemlidir.

Devamını Oku
25.11.2025
AKP’yi iktidara getiren seçim

1 Kasım 2002 günü “İki gün sonra 3 Kasım 2002” başlığıyla Hürriyet gazetesinin Avrupa baskısında...

Devamını Oku
23.11.2025
Devri sabık yaratmak

Devri sabık yaratmak, Türkiye siyasi tarihinde yeni gelen yönetimin/iktidarın, kendinden önceki dönemi sorgulaması, hesap sorması vb. anlamında kullanılan ifadedir.

Devamını Oku
21.11.2025
Toplu iğne ve nankörlük

Basında yer alan haberlere göre, Cumhuriyetin kuruluşunun 102. yıldönümü münasebetiyle savunma sanayisindeki gelişmeleri anlatan AKP genel başkanı ve Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, “Dünya genelinde satılan her 100 İHA’dan 65’ini biz tedarik ettik, 180 ülkeye ürün ihraç ettik. Sizleri 25 yıl geriye götürmek istiyorum, ülkemizde bir toplu iğne üretebiliyor muyduk” demiş.

Devamını Oku
18.11.2025
‘Entel-dantel Özdemir Bey’in itirazı

“Eşit anayasal vatandaşlık...

Devamını Oku
16.11.2025
Bir veda için adagio*

Değerli okurlar, bir terslik yüzünden 28 Mart 2025 günü yayımlanan bu yazıyı bir kez daha okumak zorunda bıraktığım için lütfen bağışlayın beni.

Devamını Oku
14.11.2025
Karakuşi siyaset

Kuzey Kıbrıs’ta cumhurbaşkanlığı seçimini ana muhalefetin adayı Tufan Erhürman’ın kazanmasının ardından, genel kanıya göre, MHP lideri Devlet Bahçeli önemli bir açıklama yaptı.

Devamını Oku
11.11.2025
İşin aslı

Kürtçülerin, Türkiye’nin demokrasi bağlamında atacağı ilk adımın “ilkokuldan üniversiteye Kürtçe anadilde öğrenim hakkının anayasada yer alması talebinin yerine getirilmesi” olduğunu biliyoruz.

Devamını Oku
09.11.2025
Bir kez daha emriniz olur!

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Devlet Bahçeli’nin “terörsüz Türkiye” süreciyle ilgili olarak düşüncelerini eleştiriyor.

Devamını Oku
07.11.2025
Kurtarıcının adı toryum (3)

CERN’in (European Center for Nuclear Research-Avrupa Parçacık Fiziği Araştırma Merkesi) evrenin oluşumuyla ilgili olarak yapmaya başladığı deney Türkiye’yi birden bilim dünyasının göbeğine getirdi.

Devamını Oku
02.11.2025
Kurtarıcının adı toryum (2)

Özdemir İnce: Uranyum bu kadar belalı bir madde, tehlikeli, radyasyon yayıyor.

Devamını Oku
31.10.2025
Dreyfus A la Turca

Hüseyin Gün 4 Temmuz 2025 günü tutuklandığına göre işlem çok daha önce başlamış olmalı. Demek ki Merdan Yanardağ’ın casusluğu (!) o günden çok daha önce belli olmuş olmalı. Öyle değil mi? Gecikme operasyon icabı mı aceba? Yoksa kerrat cetvelini (çarpım tablosunu) bilmeyen kasap hali mi?

Devamını Oku
28.10.2025
Kurtarıcının adı toryum (1)

21 Ekim 2025 Salı günü yayımlanan “Toryum dedikleri şey” başlıklı yazımla “toryum” adlı ender elementle tanıştınız.

Devamını Oku
26.10.2025
Bir kez daha toryum denen mucize

Gazetelerde, kitaplarımda yayımlanmamış yazı(lar) da var zulada.

Devamını Oku
24.10.2025
Toryum dedikleri şey

Ülkemizde edebiyattan en ince bilimlere kadar tuhaf bir alışkanlık vardır.

Devamını Oku
21.10.2025
Dilini eşek arısı soksun!

Eşek arısının nasıl soktuğunu çok iyi bilirim.

Devamını Oku
19.10.2025
UYANIN

Uyanın, uyanın artık, ey yitik insanlar!

Devamını Oku
17.10.2025
Yerçekimi

Yerçekimi denen şeyi ben bulmadığım için ortak mal Vikipedi’ye başvurarak tanımını bilginize sunuyorum.

Devamını Oku
14.10.2025
Sorumluluk

Biraz önce en küçük kardeşim Bülent telefon etti.

Devamını Oku
12.10.2025
Comandante Che Guevara

Deniz kıyısına oturup da denize girmediğim, içki içtiğim günler.

Devamını Oku
10.10.2025
Sisifos olarak

Okuyacağınız yazı 6 Eylül 2020 günü gazetemizde yayımlanmış.

Devamını Oku
07.10.2025
Gündelik hayat ve kuralları

Uzun süredir, gündelik hayatın türlüsüyle, sağlık işleriyle, bilgisayarımla, internetle, telefon santralcılarıyla, sekreterlerle başım hiç de hoş değil.

Devamını Oku
05.10.2025
Yürrü kerreste müdürü

Mersin’de, çocukluğumda, o zamanlar adı Bozkurt olan caddenin üzerindeki Büyük Çıkmaz Sokak’ta (artık çıkmaz değil) otururduk.

Devamını Oku
03.10.2025
Düşman bile yapmaz

Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, doğal zenginlikleri ve tarihi mirasıyla dünya çapında ilgi gören Muğla’nın, rant uğruna tehdit altında olduğunu söyledi.

Devamını Oku
30.09.2025
Müslüman birey yoktur*

Defterlerimden birine yazdığım ancak kaynağını yazmayı ihmal ettiğim alıntı şöyle...

Devamını Oku
28.09.2025
Zırva tevil götürmez (2)

Zırvalıkla ilgili ilk yazıyı 29 Ağustos 2025 günlü Cumhuriyet gazetemizde yayımlamıştım.

Devamını Oku
26.09.2025
RTE ne yapmak istiyor?

Basından bir haber: “Kabine toplantısı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Beştepe’deki sarayında toplandı. Saat 14.30 sıralarında başlayan ve iki saat süren toplantıda, PKK’nin sembolik silah bırakma töreni ve Meclis’te komisyon kurulması çalışmalarıyla devam eden süreç, orman yangınları ve Gazze gibi başlıklar görüşüldü. Toplantının ardından konuşan Erdoğan, CHP’ye seslenerek ‘Siyasette pek çok şeyin kazası olur ama süreci yokuşa sürmenin affı olmaz. Süreç, özellikle ana muhalefet partisi için geçmiş günahlarına kefaret olabilecek bulunmaz bir fırsattır’ dedi.”

Devamını Oku
23.09.2025
Emekliler ve iktidar

Televizyonların emeklilerin hal-i pür melalini tanımlayıp aktarmak için seçtikleri insanların neredeyse tamamı garip bir ruh durumu içinde.

Devamını Oku
21.09.2025
Mahşer günleri

Bu yazıyı yazmaya değerli ve genç yoldaşım Zülâl Kalkandelen’in 3 Eylül 2025 günlü Cumhuriyet’te yayımlanan “Ortadoğu kazanı fokurduyor” başlıklı yazınında yer alan Cengiz Çandar’la yapılan söyleşiden aktardığı şu bölümü okuyunca karar verdim...

Devamını Oku
19.09.2025
Din ve tarafsızlık

Hemen yazalım sonra neyin ne olduğunu açıklayalım: Teokratik yönetimde devlet başkanı genellikle bir dini liderdir.

Devamını Oku
14.09.2025
Rezillik, utanmazlık, alçaklık

31 Ağustos 2025 günlü Cumhuriyet’in birinci sayfasındaki “Zafer coşkusu” manşetin altında yer alan utanç verici haber şöyle...

Devamını Oku
12.09.2025
İmdaat soyguncu vaaarrr!

Google’a “Türkiye’de bilgisayar tamircileri odası var mı?”, “Bilgisayarcılar sendikası var mı?” diye soracaktım.

Devamını Oku
09.09.2025
Tohumu olmayan hiçbir şey olamaz (2)

Türkiye bu kıyametten kurtulabilir mi?

Devamını Oku
07.09.2025
Tohumu olmayan hiçbir şey olamaz (1)

Gazetede yayımlanmayan epeyce eski bir yazıyı, affınıza sığınarak huzurunuza getiriyorum.

Devamını Oku
05.09.2025
Kime kızmalı

R.T. Erdoğan’dan sonra Türkiye’nin ikinci sorunu sanki (kimilerine göre iktidarın gözdelerinden biri olan) holding sahibi Mehmet Cengiz. “Gözü doymazcasına bir şeyler istiyor ve iktidar ne isterse veriyor” diyorlar.

Devamını Oku
02.09.2025
Önsöz olarak son söz

15 ve 17 Ağustos 2025 günlerinde üstat Sadri Maksudi Arsal’ın Teokratik Devlet ve Laik Devlet adlı kitabından aynen aktararak “Eski Türklerde din (1, 2)” başlığıyla yayımlamıştım.

Devamını Oku
31.08.2025