Hedefteki Cumhuriyet

Hedefteki Cumhuriyet

16.07.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Mustafa Kemal Atatürk’e göre “Türk milleti” kavramı, sadece bir ırkın, bir etnik kimliğin, bir dinin veya mezhebin değil, Türkiye Cumhuriyeti’ne “vatandaşlık bağı ile bağlı” eşit hukuka sahip tüm yurttaşların ortak-üst-ulusal kimliğinin adıdır.

Önce Teröristbaşı Abdullah Öcalan, 1923 Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası öncesine dönmekten söz ederek “Terörsüz Türkiye” adı verilen sürecin, Atatürk’ün kurduğu üniter ve laik Türkiye Cumhuriyeti’ni hedef alacağını açıkça gösterdi.

Daha sonra ABD Büyükelçisi Tom Barrack, Türkiye’nin, “Osmanlı millet sistemine geçmesini” önerdi. Bu, dinsel temelli çok hukuklu sistem demektir. Bu, Lozan’da temelleri atılan tek hukuklu, çağdaş, laik hukuk düzeninin ve hukuk birliğinin yok edilmesi demektir. Bu, laik Cumhuriyetin temellerinin dinamitlenmesi demektir.

Bir süre önce ise AKP Genel Başkanı R. Tayyip Erdoğan, üst kimliğin “Müslümanlık” olduğunu söyledi. Erdoğan, geçen hafta da “Türk-Kürt-Arap” etnik kimliklerini öne çıkararak ümmetçiliği savundu. Erdoğan ayrıca, “AKP, MHP ve Dem Parti olarak yola birlikte devam edeceğiz” dedi.

AKP’nin ve DEM’in, Atatürk’e, Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ne bakışı arasında neredeyse hiçbir fark yok; yakın tarih okumaları aynı… Öyle ki, gerektiğinde Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti düşmanı Şeyh Sait de, İsklipli Atıf da, Saidi Nursi de rahatlıkla birleşebiliyorlar.

Teröristbaşının önerdiği gibi 1923 Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası öncesine, yani Cumhuriyet öncesine dönülmek isteniyor. “Yeni Türkiye” söyleminin ardındaki “Yeni Osmanlılık” tam da bunu amaçlıyor. Bu, Samuel Hantington’un “Medeniyetler Çatışması” adlı kitabında Türkiye’ye önerdiği gibi, Atatürk’ün mirasını reddetmek, laik Cumhuriyetten ve ulus devletten vaz geçmek, dini ve siyasi meşruluğa sahip bir liderin yönetiminde “Yeni Osmanlı” düzeni kurmak demek. İşte bu aşamada Başkanlık Sistemi ile kurulan Yeni Saray Rejimi önem kazanıyor.

Bu proje, Lozan’da temelleri atılan, toprak bütünlüğüne sahip üniter, laik ulus devletin 102 yıl sonra parçalanmasına yol açacak bir süreci tetikleyecektir. Bu, Türkiye’nin sadece iç barışını değil -sınır ötesine yönelik Panislamik göndermeleri nedeniyle- Türkiye’nin 1923’te Lozan’da elde ettiği ve 102 yıldır yeni bir savaşın parçası olmayarak koruduğu dış barışını da bozacaktır. Bunu nereden mi biliyoruz? Osmanlı’nın dağılma sürecinden biliyoruz; Balkanlardan biliyoruz, Ortadoğu’dan biliyoruz, Kafkasya’dan biliyoruz.

TÜRK MİLLETİ

AKP Genel Başkanı R. Tayyip Erdoğan, “ümmetçi” ve “Osmanlıcı” bir yaklaşımla, modern anlamda millet (ulus) kavramına karşı çıkıyor; son konuşmasında, “Türk-Kürt-Arap” etnik unsurlarını, ümmetçi bir bağla bir araya getirmekten söz etti. Dün de reklam panolarına konulan 15 Temmuz afişlerinde “Milletin adı Türkiye” denildiğini gördük. Oysa milletin değil, devletin adının “Türkiye”, milletin adının “Türk milleti” olduğunu çocuklarımız bile çok iyi biliyor.

Olup bitenleri anlamak için, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesini bilmek gerekiyor.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu önderi Mustafa Kemal Atatürk, Afet İnan imzasıyla yayınladığı “Vatandaş İçin Medeni Bilgiler” adlı ders kitabında, kendi el yazısıyla milleti, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” diye tanımlıyor. Atatürk, daha sonra milleti oluşturan unsurları şöyle sıralıyor: “Türk milletinin oluşumunda etkili olan doğal ve tarihsel olgular şunlardır: Siyasal varlıkta birlik, dil birliği, ırk ve köken birliği, yurt birliği, tarihsel akrabalık, ahlaki yakınlık…”

Atatürk, sonra da şöyle devam ediyor: 

A) Zengin bir hatıra mirasına sahip olan,

B) Beraber yaşamak konusunda ortak arzu ve istekte samimi olan, 

C) Ve sahip olunan mirasın korunmasında beraber devam etmek konusunda iradeleri ortak olan insanların birleşmesinden meydana gelen topluma millet denir.” (Atatürk’ün Bütün Eserleri, C. 23, s. 17-26) 

Atatürk milleti tanımlarken “etnik ayrılıkçılığı” eleştiriyor. Türkiye’de “Kürtlük fikri, Çerkezlik fikri ve hatta Lazlık fikri veya Boşnaklık fikri” propagandası yapıldığını, ancak istibdat döneminin ürünü olan bu adlandırmaların “birkaç düşman aleti mürteci beyinsizden başka” milletin hiçbir bireyi üzerinde üzüntüden başka bir etki yaratmadığını belirtiyor. “Çünkü bu millet fertleri de bütün Türk camiası gibi aynı ortak geçmişe; tarihe, ahlaka, haklara sahip bulunuyorlar” diyor. Yani Atatürk açıkça diğer etnik unsurları da “Türk camiasının” eşit haklara sahip “millet fertleri” olarak adlandırıyor.

“Vatandaş İçin Medeni Bilgiler” kitabında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmuş azınlıklar hakkındaki şu değerlendirme de dikkat çekiyor: “Bugün içimizde bulunan Hıristiyan, Musevi vatandaşlar, alınyazılarını ve talihlerini Türk milletine vicdani arzularıyla bağladıktan sonra kendilerine yan gözle, yabancı gözüyle bakılması uygar Türk milletinin asil ahlakından beklenebilir mi?”

Çok açık görüldüğü gibi Mustafa Kemal Atatürk’e göre “Türk milleti” kavramı sadece bir ırkın, bir etnik kimliğin, bir dinin veya mezhebin değil, Türkiye Cumhuriyeti’ne “vatandaşlık bağı ile bağlı” eşit hukuka sahip tüm yurttaşların ortak-üst-ulusal kimliğinin adıdır.

MİLLET VE ÜMMET

Atatürk, “Vatandaş İçin Medeni Bilgiler” kitabında milleti tanımlarken “Türk milleti, halk idaresi olan cumhuriyetle idare edilir... Türk devleti laiktir. Her reşit dinini seçmekte serbesttir. Türk milletinin dili Türkçedir…” diyerek laik bir millet (ulus) tanımı yapıyor. Bu nedenle de milleti oluşturan unsurları sıralarken “din birliğine” yer vermiyor.

Atatürk, “Milli His” başlıklı bölümde şöyle diyor: “Din birliğinin de bir millet oluşumunda etkili olduğunu söyleyenler vardır. Fakat biz, bizim gözümüz önündeki Türk milleti tablosunda bunun aksini görmekteyiz.”

Image

Atatürk, bu tezine bağlı olarak Türklerin, İslam dinini kabul etmeden önce de büyük bir millet olduğunu, bu dini kabul ettikten sonra bu dinin, ne Arapların ne İranlıların ne de Mısırlılar gibi diğer Müslümanların Türklerle birleşip bir millet oluşturmalarını sağlamadığını, aksine “Türk milletinin milli bağlarını gevşettiğini, milli duygularını, milli heyecanını uyuşturduğunu”, ancak bunun çok doğal olduğunu, çünkü İslam dininin “bütün milliyetlerin üzerinde kapsamlı bir Arap milliyeti siyaseti” amaçladığını ve “bu Arap fikrinin ‘ümmet’ kelimesi ile ifade edildiğini” belirtiyor.

Atatürk, Türklerin tarih boyunca Kur’an’ı, anlamını bilmeden okuduğunu belirterek şöyle diyor: “Başlarına geçebilmiş olan halis serdarlar, Türk milletince, karışık, cahil hocalar ağzı ile ateş ve azap ile müthiş bir muamma halinde kalan dini, hırs ve siyasetlerine alet ittihaz ettiler.” Onların bir taraftan Arapları zorla emirleri altına aldığını, bir taraftan da Avrupa’daki Hristiyan milletleri kontrol ettiğini, ancak ne onları ümmet haline getirebildiklerini ne de onlarla birleşerek kuvvetli bir millet yapabildiklerini söylüyor. Daha sonra da “din adına yapılan fetihçiliği” çok sert bir şekilde eleştiriyor.

Mustafa Kemal Atatürk, çağını aşan, bugüne ve yarınlara ışık tutan ilerici ve hümanist bir yaklaşımla, Türk milletinin, milli duyguyu “dini duyguyla” değil “insani duyguyla” yan yana görmekten mutluluk duyacağını belirtiyor: “Türk milleti, milli hissi; dini hisle değil fakat insani hisle yan yana düşünmekten zevk alır, vicdanında, milli hissin yanında, insani hissin şerefli yerini daima muhafaza etmekle müftehirdir [öğünür].”

VİCDAN HÜRRİYETİ

“Vatandaş İçin Medeni Bilgiler” kitabında tarih bilimsel gerekçelerle “ümmet” fikrini kesin olarak reddeden Atatürk, laik ulus devletin “vicdan hürriyetine” ise taraftar olduğunu belirterek şöyle diyor:

“Her birey istediğini düşünmek, istediğine inanmak, kendine özgü siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin gereklerini yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve vicdanına hâkim olunamaz. Vicdan hürriyeti kesin ve saldırılamaz olup bireyin doğal haklarının en önemlilerinden sayılmalıdır… Türkiye Cumhuriyeti’nde her yetişkin dinini seçmekte özgür olduğu gibi belirli bir dinin merasimi de serbesttir; yani ayin hürriyeti dokunulmazdır.

Atatürk, şöyle devam ediyor:

“Türkiye Cumhuriyeti’nde herkes Allah’a istediği gibi ibadet eder. Hiç kimseye dini fikirlerinden dolayı bir şey yapılmaz. Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dini yoktur… Devlet idaresindeki bütün kanunlar, kurallar, ilmin çağdaş uygarlığa sağladığı esas ve şekillere, dünya ihtiyaçlarına göre yapılır ve uygulanır. Din anlayışı vicdani olduğundan, Cumhuriyet din fikirlerini devlet ve dünya işlerinden ve siyasetten ayrı tutmayı milletimizin çağdaş ilerlemesinde başlıca başarı etkeni görür.”(M. Kemal Atatürk, Vatandaş İçin Medeni Bilgiler, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, İstanbul, 2010, s. 40-47, 86- 87; Atatürk’ün Bütün Eserleri, C. 23, s. 17-24, 58-59 Atatürk’ün Kaleminden 1, Din ve Laiklik Üzerine, K. ATATÜRK, Kaynak Yayınları, 7. Basım, İstanbul 2020, s.193-207)

MİLLİ SİYASET

Türkiye Cumhuriyeti’nin “milli siyaseti”, Misak-ı Milli sınırları içinde, Atatürk’ün “Yurtta barış dünyada barış” ilkesiyle devletin tam bağımsızlığını korumayı amaçlayan, Panislamizm, Pantürkizm gibi yayılmacı anlayışları reddeden bir dış politikayı esas alır.

Atatürk, “Panislamizm” ve “Panturanizm” siyasetlerini şöyle reddediyor:

“Büyük hayaller peşinden koşan, yapamayacağımız şeyleri yapar gibi görünen sahtekâr insanlardan değiliz. Büyük ve hayali şeyleri yapmadan yapmış gibi görünmek yüzünden bütün dünyanın düşmanlığını, kötü niyetini, kinini bu memleketin ve milletin üzerine çektik. Biz Panislamizm yapmadık; belki ‘Yapıyoruz, yapacağız!’ dedik. Düşmanlar da ‘Yaptırmamak için bir an evvel öldürelim!’ dediler. Panturanizm yapmadık, ‘Yaparız, yapıyoruz!’ dedik, ‘Yapacağız!’ dedik ve yine ‘Öldürelim!’ dediler. Bütün dava bundan ibarettir… Panislamizm ve Panturanizm siyasetinin başarıya ulaştığına ve dünyayı uygulama alanı yapabildiğine tarihte tesadüf edilememektedir.”

Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin “milli siyaseti”ni ise şöyle açıklıyor:

“Bizim, kendisinde açıklık ve uygulama imkânı gördüğümüz siyasi ilke, milli siyasettir. Dünyanın bugünkü genel şartları, yüzyılların dimağlarda ve karakterlerde yerleştirdiği gerçekler karşısında hayalci olmak kadar büyük yanılgı olamaz. Tarihin ifadesi budur, ilmin, aklın, mantığın ifadesi böyledir.”

“Milletimizin, güçlü, mutlu ve istikrarlı yaşayabilmesi için, devletin bütünüyle milli bir siyaset izlemesi, bu siyasetin iç teşkilatımıza tam olarak uyması ve ona dayanması gerekir. Milli siyaset dediğim zaman kastettiğim anlam ve öz şudur: Milli sınırlarımız içinde, her şeyden önce kendi kuvvetimize dayanmakla varlığımızı koruyarak, millet ve memleketin gerçek saadet ve refahına çalışmak... Genellikle milleti uzun emeller peşinde yorarak zarara sokmamak... Medeni dünyadan, medeni, insani ve karşılıklı dostluk beklemektir.”

Atatürk’ün tarihten çıkardığı derslerle, akılcı, bilimsel, gerçekçi, barışçı ve ulusal çıkarlara uygun bir yaklaşımla belirlediği “milli siyaset”, bugün AKP’nin ümmetçi, Panislamcı hayallerine kurban edilmek isteniyor.

***

Atatürk, çok zor koşullarda çok uluslu Osmanlı İmparatorluğu’nun enkazından adım adım üniter, laik bir cumhuriyet, bir ulus devlet çıkarmıştı. İşte Atatürk’ün kurduğu o Türkiye Cumhuriyeti, bugün, siyasal İslamcı AKP iktidarı ve ortaklarınca, “ümmetçi” ve “etnik kimlikçi” bir yaklaşımla dönüştürülmek isteniyor. Böyle bir durumda artık Türkiye’de ne ulusal birlikten, ne çağdaş hukuktan, ne yurttaşların eşitliğinden, ne özgürlüklerden, ne demokrasiden, ne uygar yaşamdan, ne de iç ve dış barıştan söz edilebilir. Bunun adı “ulusal intihar” olur. Ancak şunu herkes bilmelidir ki, “Ya istiklal ya ölüm” parolasıyla hayatta kalan Türk ulusu adıyla sanıyla yaşamaya kararlıdır.

İlgili Konular: #Cumhuriyet

Yazarın Son Yazıları

Atatürk’ün ders kitabında ‘Demokrasi ve Kadın Hakları’

“Özetle kadın, seçmek ve seçilmek hakkını elde etmelidir...

Devamını Oku
03.12.2025
Millet Mektepleri

“Türk harflerinin bütün vatandaşlara kapılarının önünde ve işlerinin başında öğretilebilmesi için daha bu sene içinde Millet Mektepleri teşkilatı yapacağız.

Devamını Oku
26.11.2025
Vahdettin nasıl kaçtı?

“17 Kasım 1922 günlü resmi bir telgrafın ilk cümlesi şu idi: ‘Vahdettin Efendi bu gece saraydan kaçmıştır.’

Devamını Oku
19.11.2025
Türkiye'de Opera ve Vals

“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” (M. Kemal Atatürk)

Devamını Oku
05.11.2025
Cumhuriyetimiz

Dile kolay, ilan edildiğinde bazı İngiliz yetkililerin sadece iki yıl ömür biçtikleri Türkiye Cumhuriyeti 102 yaşında...

Devamını Oku
29.10.2025
Cumhuriyet’in şeker fabrikaları

“Meclis kürsüsünde bir de ‘üç beyaz’ parolası revaçtaydı...

Devamını Oku
22.10.2025
Nutuk 98 Yaşında: ‘İşte Bu Ahval ve Şerait İçinde…’

Atatürk Nutuk’u bir açılış ve kapanış döngüsüyle yapılandırır.

Devamını Oku
15.10.2025
Atatürk'e saygı duymayan teğmen: ‘Din Dilinin Türkçeleştirilmesi’

Mustafa Kemal Atatürk’e saygısı olmayanın onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve Anayasasına da saygısı yoktur.

Devamını Oku
08.10.2025
Patrikhane ve Ruhban Okulu

Heybeliada Ruhban Okulu Fener Patrikhanesi’ne bağlıydı.

Devamını Oku
01.10.2025
Dil devrimini anlamak

“Gece meşguliyetimiz, bildiğin gibi dil dersleri… Gündüz de yalnız olarak aynı mesele üzerinde birkaç saat çalışıyorum.”

Devamını Oku
24.09.2025
Tek Partiden Çok Partiye: ‘Partili Cumhurbaşkanlığından Tarafsız Cumhurbaşkanlığına’

“Aramızdaki farkı bilelim. Biz, mutlakıyetten bugüne geldik. Siz ise bugünden mutlakiyete gidiyorsunuz.”

Devamını Oku
17.09.2025
Tarih Kürsüsü ve Suçluların Telaşı ‘CHP’nin Mallarına El Konulması’

Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 102 yaşına girdi.

Devamını Oku
11.09.2025
ETHEM: “İsyan ve İhanet”

“Efendiler, askerî harekâtı çapulculuktan, devlet kurup yönetmeyi, şunun bunun mâsum çocuklarını fidye dilenmek için dağlara kaldırmak haydutluğundan ibaret zanneden, şarlatanlıklarıyla, yaygaralarıyla bütün bir Türk vatanını bezdiren...

Devamını Oku
03.09.2025
Büyük Zafer'in sırrı

Tam 103 yıl önce, 26 Ağustos 1922’de, Afyon Kocatepe’de, sabah saat 05.00’te, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın işaretiyle Türk tarihinin en önemli taarruzu Büyük Taarruz başladı.

Devamını Oku
27.08.2025
Aşiret-Tarikat Sorunu

Yeni açılım sürecinde etnik ayrılıkçı siyaset ve dinci, liberal ortakları, gerçeği çarpıtmaya devam ediyorlar.

Devamını Oku
20.08.2025
Saltanat Şurası’ndan Saray Komisyonu’na

1920 yılında Sevr Antlaşması’nı kabul etmek için kurulan “saltanat şurası”nın ve uygulamak için kurulan “barış komisyonu”nun amacı vatanı, milleti değil, sarayı, (sultanı) ve hükümeti kurtarmaktı.

Devamını Oku
13.08.2025
'Doğu Sorunu' devam ediyor! 'Kürt Sorunu mu Türk sorunu mu?'

İngiliz Müsteşarı Hohler, 27 Ağustos 1919’da Londra’ya gönderdiği bir yazıda şöyle diyordu...

Devamını Oku
06.08.2025
LOZAN: Onurlu Barış

Lozan Barış Antlaşması 102 yaşında…

Devamını Oku
23.07.2025
Hedefteki Cumhuriyet

Mustafa Kemal Atatürk’e göre “Türk milleti” kavramı, sadece bir ırkın, bir etnik kimliğin, bir dinin veya mezhebin değil, Türkiye Cumhuriyeti’ne “vatandaşlık bağı ile bağlı” eşit hukuka sahip tüm yurttaşların ortak-üst-ulusal kimliğinin adıdır.

Devamını Oku
16.07.2025
Atatürk’ün aşama stratejisi ve Türk Devrimi

Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk’ta, 21 Nisan 1920 tarihinde yayınladığı, TBMM’nin 23 Nisan 1920 Cuma günü dinsel bir törenle açılacağını duyuran bildirinin, “O günün duygu ve anlayışına uyma zorunluluğundan kaynaklandığını” belirtmişti.

Devamını Oku
09.07.2025
Yaşasın laiklik

“Laiklik ilkesini savunmak için Atatürk gibi yürekli, Atatürk gibi inançlı olmak gerekir. İzinden gittiklerini söyleyenler gibi ürkek, kararsız ve inançsız değil” (Uğur Mumcu- Cumhuriyet 1 Mart 1987)

Devamını Oku
02.07.2025
Atatürk’ün dünya barışını koruma formülü

Kuzeyimizde Rusya-Ukrayna Savaşı devam ederken, güneyimizde İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları devam ediyordu ki, birden bire İsrail-İran Savaşı başladı.

Devamını Oku
25.06.2025
Sykes-Picot, Sevr, BOP ve Lozan

Şu gerçeği iyi görmek gerekir ki Sykes-Picot’tan Sevr’e, Sevr’den BOP’a, Türkiye’yi bölüp parçalamaya yönelik planların önündeki en güçlü kalkan Lozan Antlaşması’dır.

Devamını Oku
18.06.2025
Tek parti döneminde hac yasak mıydı?

1 Haziran 1927 tarihli ve Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal (Atatürk) imzalı bir Bakanlar Kurulu Kararnamesine göre “Hac mevsiminde Hicaz’a gönderilecek Hıfzıssıhha uzmanlarından Dr. Şerafeddin Bey’e siyasi pasaport verilmesi” kararlaştırılmıştı.

Devamını Oku
11.06.2025
Atatürk'ün Mirası Büyükdere Fidanlığı

Mustafa Kemal Atatürk’ün isteğiyle 1928 yılında İstanbul’da “Büyükdere Meyve Islah Enstitüsü” kuruldu...

Devamını Oku
04.06.2025
Lozan ve Kürtler

“Kürtler küçük lokmanın pek kolay yutulacağını vaktinden çok evvel anlamışlardır. Türk birliğinden ayrılmak zihniyetinde bulunanları Kürtler kendi milletlerinden addetmezler. Kürtlerin mukadderatı Türk’ün mukadderatıyla eştir. (…) TBMM Hükümeti dâhilinde Kürtlüğün ayrı bir unsur olarak telakkisini hiçbir zaman işitmek istemediğimizi arz ederiz.”

Devamını Oku
28.05.2025
1921 Anayasası ve Muhtariyet

“Vilayetler kendi başına bir devlet değildir. Amerika hükümeti müttehidesi gibi değildir. Her vilayetin haiz olduğu muhtariyet, mahalli işlere münhasırdır. O işler ki yalnız vilayeti alakadar eder. O işler o vilayetin işleridir.”

Devamını Oku
21.05.2025
Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerine saldırmak

Lozan Antlaşması’nın ve 1924 Anayasası’nın hedef alınması; tam bağımsız, üniter, laik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin hedef alınması demektir.

Devamını Oku
14.05.2025
CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye yönelik saldırılar

CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye yönelik saldırılar

Devamını Oku
07.05.2025
Cumhuriyetin İlköğretim Devrimi

Cumhuriyetin İlköğretim Devrimi

Devamını Oku
30.04.2025
‘Ulusal egemenliğe dayanan yeni Türk devletinin kurulması’: TBMM’nin açılması

‘Ulusal egemenliğe dayanan yeni Türk devletinin kurulması’: TBMM’NİN AÇILMASI

Devamını Oku
23.04.2025
Atatürk yol göstermeye devam ediyor: ‘Hükümet, özgürlük ve demokrasi’

Atatürk yol göstermeye devam ediyor: ‘Hükümet, özgürlük ve demokrasi’

Devamını Oku
16.04.2025
Atatürkçü gençliğin yükselişi

Atatürkçü gençliğin yükselişi

Devamını Oku
02.04.2025
Atatürk’ün önderliğinde cumhuriyetçi direniş

ATATÜRK'ÜN ÖNDERLİĞİNDE CUMHURİYETÇİ DİRENİŞ

Devamını Oku
26.03.2025
Çanak Krizi ve ikinci Çanakkale Zaferi

Çanak Krizi ve ikinci Çanakkale Zaferi

Devamını Oku
19.03.2025
Laiklik neden gereklidir?

Laiklik neden gereklidir?

Devamını Oku
12.03.2025
Emperyalizmin 'kukla halife' projesi

Emperyalizmin 'kukla halife' projesi

Devamını Oku
05.03.2025
Kemalizm düşmanlığının asıl amacı

Kemalizm düşmanlığının asıl amacı

Devamını Oku
26.02.2025
ATATÜRK'ÜN KONUŞMASININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Atatürk’ün konuşmasının düşündürdükleri

Devamını Oku
19.02.2025
Şeyh Sait İsyanı

Şeyh Sait İsyanı

Devamını Oku
12.02.2025