Sungu Çapan

Dehşetin soluk kestiği bilimkurgu: ‘Life’

23 Mart 2017 Perşembe

Uluslararası bir uzay istasyonunda, Mars’ta bir hayat formu olup olmadığını araştıran 6 görevli, insanlık tarihinde çığır açacak nitelikte, dünya dışı hayatın varolduğunu kanıtlayacak bir keşfin eşiğindedir. İstasyondaki laboratuvarda Mars’ta buldukları bir hücreyi incelemek isterlerken bu yaprağı andıran, minik canlı organizma ellerinden kaçar, gitgide büyüyüp hiç umulmadığı kadar akıllı ve karşı konulamayan, ahtapotumsu dev bir canavara dönüşerek kimini yiyip yuttuğu, kimini de uzaya attığı 6 elemanı da haklar sonuçta, sevimli kobay fareden başlayarak. Vaktiyle seyrederken resmen koltuğa yapıştığım, dehşet ve gerilimin dalağını yaran o şoke edici, unutulmaz Ridley Scott yapımı, fantastik- bilimkurgu “Alien- Yaratık”ı (1979) hatırlatan “Life”, gitgide yükselen bir tempo kazanarak 100 dakika süresince ve çarpıcı bir görsellikle perdeye bağladığı seyirciyi tam bir merak - heyecan girdabına çeken, son derece sürükleyici ve dehşetengiz bir bilimkurgu serüveni. İnsanla dünyadışı yaratığın ölümüne mücadelesi bağlamında, “Alien”in başarı formülünü güncelleyerek uygulayan yönetmen Daniel Espinosa, düz anlatımından dekor kostümlerine, olay örgüsünden sanat yönetimine dek, türün meraklısınca kaçırılmayacak nitelikte, başarılı, görülesi bir seyirlik çıkarmış ortaya. Zeki Marslı canlının uzaya postalanacakken dünyaya düştüğü, alışılmış mutlu son’u ters yüz eden finaliyle de akılda kalan “Life”ta, Jake Gyllenhaal, Rebecca Ferguson, Ryan Reynolds başrollerde.

Bu film David Lynch fanları için!

Sonradan kült film olan, siyah beyaz, gerçeküstü bir korku denemesi niteliğindeki ilk uzun metrajı “Silgikafa”nın (1977) ardından Hollywood’da yaptığı gerçek bir hilkat garibesinin mendil ıslatan hikâyesine dayanan “Fil Adam” ve eski moda bir kara filmi andıran, röntgencilik, cinsel sapkınlık ve sado mazohizm de içeren, Isabella Rossellini’li “Mavi Kadife”siyle biz onu baştacı etmiştik 1980’lerde. Ona özgü, karanlık, muammalı, şaşırtmacalı, gizemli ve deneyselimsi bir üslup tutturarak parlattığı kariyerine 2000’lerde “Lost Higway”, “Mulholland Çıkmazı”, “Inland Empire” gibi filmlerini de ekleyen, sonradan film versiyonunu da yapacağı “İkiz Tepeler”le TV dizilerine de damgasını vuran, ünlü ressam-yönetmen David Lynch’in geçmişine doğru bir yolculuğa davet ediyor, eski asistanı Jon Nguyen’in çektiği “David Lynch: The Art Life” adlı belgeselimsi biyografik film “David Lynch: Yaşam Sanatı”. İdaho’nun küçük bir kasabasındaki çocukluk yıllarından ergenliğini geçirdiği, hiç sevmediği Philadelphia dönemine ve bugününedek derslerden hep nefret etmiş, dindar annesini hayal kırıklığına uğratmış, 1946 doğumlu Lynch’in habire sigara içerek içtenlikle kameraya yaşamını bizzat anlattığı bu film kuşkusuz türün değişik örneklerinden, farklı bir ‘Bio-Pic’. Sanatçı Lynch’in sinemacılığı kadar ressamlığını da öne çıkaran ve küçük kızı Lula’ya ithaf edilmiş film, ünlü yönetmenin çocukluğunu, ailesini, habire çiziktirip resim yaptığı, kısa filmler çektiği yıllarını, ilk ‘joint’ içişi gibi bazı mahrem bilgileri de içeriyor çeşitli anı ve arşiv görüntüler eşliğinde. Sonuçta bir D.Lynch filmi kadar tuhaf, cezbedici ve etkileyici olabiliyor “David Lynch: Yaşam Sanatı”.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları