Geçtiğimiz hafta sonu Etimesgut Belediyesi ve Cumhuriyet Kitapları’nın iş birliğiyle düzenlenen etkinlikteydik. Birbirinden değerli isimler edebiyat ve sanat üzerine konuşmalar yaptı. Etkinliğin öznesi elbette Ankara’ydı. Ayrıca Rus ressam Yevgeni Lansere’nin “1922 Ankara Yazı” adlı kitabında yer alan çizimlerinden oluşan anlamlı bir sergi de Ankaralıların beğenisine sunuldu.

*Lancere’nin “Ankara Yazı” kitabında Mustafa Kemal Paşa çizimi
Ben de o gün Mustafa Kemal Paşa’nın 27 Aralık 1919 günü Ankara’ya gelişini anlattım. Bu yolculuk hep hüzünlendirir beni. Çünkü güle oynaya gelmemişlerdir. O günleri anlamamız için faydalandığımız ana kaynak Mazhar Müfit Kansu’nun “Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk ile Beraber” adlı kitabıdır. Mazhar Müfit, bu kitapta üstü açık üç arabayla seyahat ettiklerini, patlayan lastiklerine kimi zaman battaniye, çuval koyup yola devam ettiklerini anlatır. Hele bir gün “Soğuk şiddetli, sıfırın altında 17 idi. Otomobilin ise üstü açık, körüğü parçalanmış; karpit de olmadığından karanlıkta gidilecekti” diyerek bu zorlu yolcuğu gözler önüne serer.
27 Aralık 1919 öncesi Ankara kenti adeta kaynayan bir kazandır. Mondros Mütarekesi’nin ardından İngiliz ve Fransız güçleri tarafından işgal edilmiş, Müftü Börekçizade Mehmet Rifat Efendi öncülüğünde Ankaralılar ilk tepkilerini göstermiştir. Mustafa Kemal Paşa’nın isteğiyle Konya’dan Ankara’ya sevk edilen 20. Kolordu ve Ali Fuat Paşa’nın da ciddi bir direnişi olmuştur. Damat Ferit’in teslimiyetçi politikasını kentte uygulayan Ankara Valisi Muhittin Paşa Ankaralılarca görevden alınmış, yerine Yahya Galip (Kargı) Bey seçilmiştir.

*27 Kanun-i Evvel 1335 (Miladi 27 Aralık 1919) Vilayet Gazetesi
“Ankara’ya Geliş”
27 Aralık 1919 günü ise Vilayet gazetesinde Tevfik Fikret’in “Millet Şarkısı” şiiriyle Mustafa Kemal Paşa’ya “hoş geldin” denmiştir: "Zulmün topu var, güllesi var, kal'ası varsa; Hakkın da bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır."
Dikmen sırtlarından kente ilerleyen Mustafa Kemal Paşa’yı 3000 atlı, 700 yaya Seymen ile binlerce Ankaralı karşılamıştır. Mustafa Kemal Paşa Hükümet Konağı’nda istirahat ettikten sonra Keçiören yakınlarındaki Ziraat Mektebine yerleşmiş ve burayı karargâh olarak belirlemiştir.

*Ziraat Mektebi, 1920.

*Mustafa Kemal ve İsmet Paşalar Ziraat Mektebi’nde, 1920
“Karargâh: Ziraat Mektebi”
Zorlu geçmiştir ilk günleri… İlk hafta Ankara Belediyesi tarafından erzakı karşılanmıştır. Sonra yine parasızlık… 1919 senesinin Ocak ayı içinde Müftü Börekçizade Mehmet Rifat Efendi kefen parasını vermek için kapılarını çalmıştır. Ülkeyi kurtarmaya ant içen bu yürekli insanların o gün kasalarında sadece 48 kuruş bulunurken Müftü Efendi’nin verdiği bin lira en azından bir süreliğine dertlerine derman olacaktır. Öyle ki Ankara’ya gelişlerinin ardından o parasızlık günlerinde Mazhar Müfit Bey kış ortasında üşümeyi göze alarak paltosunu satıp erzak almıştır.
O günleri öğrenmek için başvurduğumuz diğer bir kaynak eser ise Ali Metin Çavuş’un anılarıdır. 1967 senesinde yayımlanan, günümüzde ancak sahaflarda bulunabilen bu kitapta önemli detaylar yer alır.
Ali Metin Çavuş günü geldiğinde o mütevazı tabldotu bile çıkaramayacak duruma düştüklerini söyler. Gerisini ise şöyle anlatır: “Durumu Atatürk’e haber vermeye mecbur oldum. Atatürk ‘Valizde annemin birkaç parça ziyneti var. Onları al Osmanlı Bankası’na rehin bırakarak para al! Çocuklar aç kalmasın’ buyurdular. Emirleri üzerine valizden ziyneti çıkararak Osmanlı Bankası’na götürüp rehine bıraktım, 200 lira aldım. O gün yemek çıkabildi.”
Diğeri ise Kütahya Eskişehir Muharebelerinin ardında yaşanır. Ali Metin “Şehir boşalmıştı, Ankara Kayseri’ye naklediliyordu” diyerek anlattığı bu hatırada Çankaya Köşkü’ne rütbeli bir askerin eşinin geldiğini, iki çocuğuyla beraber Kayseri’ye gitmek için yardım istediğini söyler. Gerisi şöyledir: “Bunun üzerine Gazi Hazretleri cüzdanını çıkarıp, üzüntüyle ‘Bütün param budur. Başka param yok hanım! Ama üzülme Allah büyüktür inşallah her şey iyi olacak’ dedi.” Gazi’nin çıkardığını söylediği para ise sadece 50 liradır.

*Ressam Saip Tuna tarafından yapılan M. Kemal Paşa’nın 27 Aralık 1919 ‘da Ankara’ya gelişi konu alan tablosu
“Sivas’tan Ankara’ya”
Biraz geriye gidersek, parasızlık Erzurum’da da kendini göstermiştir. Orada da emekli Binbaşı Süleyman Bey Sivas’a geçileceği zaman kefen parası olan 970 lirasını vermiş ve “Aman Paşa’ya söylemeyin, yapılan iyilik gizli olandır, bilmesin” diye tembihlemiştir.
18 Aralık 1919 günü ise Sivas’tan Ankara’ya geçileceği zaman yine parasızlık karşılarına çıkmıştır. Bir okul müdürü karşılık beklemeden dört lastik, altı bidon benzin vermiştir. Mazhar Müfit yola çıkmadan son paralarıyla yiyecek olarak alabildiklerini anı defterine şöyle not etmiştir: “Bütün mevcut nakdimiz ancak 20 yumurta, 1 okka peynir ve 10 ekmeğe kifayet ettiğinden bunları aldırdık”. 1 okka yaklaşık 1,283 kiloya karşılık gelirken 14 kişi için alabildikleri sadece 20 yumurta, 10 ekmek ve 1,2 kilo peynir olur. O sabah yolda kalmamak için Osmanlı Bankası’ndan bir miktar borç alabilmişlerdir.
Neticede 27 Aralık 1919 günü Ankara’ya ulaşırlar. Kitaplara girmeyen, insanı hüzünlendiren eminim daha birçok hatıra vardır o yolculukta. Ülkeyi kurtarmaya ant içen o yüce insanlar Millî Mücadele döneminde düşmanla, bir yandan da parasızlıkla savaşmaktadır. Bu topraklar kolay vatan olmadı. “20 yumurta, 10 ekmek ve 1 okka peynir” cümlesi sayfalar dolusu tarih anlatımından daha fazla şey söyler bizlere…