Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
ABD Paketi Krizin Ateşini Söndürmez, Erteler!
Kriz bizi yakar mı? Ya da 700 milyar dolarlık paketten bize ne düşer diye hâlâ düşünüyorsanız bir gazete bayiine gidin ve… The Economist’in kapağını muhakkak görün.
Kapaktaki fraklı, papyonlu adam kendinden çok emin parmağını uzatmış ve… “I want your money” diyor. Şimdi diyeceksiniz, adam ABD’nin Hazine Bakanı, parasını istediği de Amerikan halkı!.. Bizim bankadaki paramızla ne ilgisi var.
İşte şimdi yanıldınız. Paulson, gelişmiş/azgelişmiş demeden tüm dünyanın parasını istiyor. Çünkü, dünyanın en büyük ekonomisinde finansal kriz derinleştikçe:
• ABD iç piyasasında talep daralıyor. Talep daraldıkça reel sektör daralıyor.
• Reel sektör daralınca ABD’nin ithalatı azalıyor.
• Globalizmin nimetlerinin başında gelen kısa vadeli sermaye hareketlerini besleyen kaynaklar daralıyor.
• ABD bankalarının satın aldığı ipoteğe varlıklar likit hale getirilmezse, bu varlıkları pazarlayan dünyanın her yanına dağılmış bankaların hepsini devlet kontrolüne alarak kurtarmak güçleşecek!
• ABD bankaları hedge fonlara yatırdıkları bu varlıkların karşılıklarını ödeyemezlerse sadece ABD yatırımcısı zarar görmeyecek!
• ABD bankalarının likit sorunu çözülmedikçe, bu kâğıtlara sahip AB bankalarının likidite sıkıntıları da artmaya devam edecek!
Hal böyle olunca… 700 milyar dolarlık paketin finansal krize topyekûn çözüm yaratmasını beklememek lazım. Paketin etkisi, ancak finansal yangının yayılmasını kısa sürede erteleyici olacaktır. Kaldı ki yukarıdaki nedenler, paketin:
• Artık likiditesi kalmadığı için bilançoları zehirleyen varlıkların temizlenmesi;
• Krizin reel sektörü tümüyle etkisi altına alarak global durgunluğa neden olmasını önlemek
olmak üzere iki temel işleve sahip olduğunu net bir şekilde ortaya koymakta.
Ne var ki, bunlar kısa sürede hal olacak sorunlar değil. Zira, krizin merkezinde kredilerin geri dönmemesi sorunu var. Çünkü kriz, “yapılandırılmış yatırım araçları”nın likiditesinin kalmamasından kaynaklandı. Yapılandırılmış yatırım araçlarının başında da ipoteğe dayalı senetler gelmekte. Yani, mortgage sisteminin finansal kaynağı var.
Malum, bugün dünyayı sarsan ama siyasi büyüklerimizin Türkiye’yi etkilemeyeceğini(!) sandığı krizin temelinde mortgage sisteminin yarattığı varlığa dayalı senetler var. 2000’li yılların başını, 2001’i hatırlayın. ABD’de faizler düşük olduğu için konut piyasasına talep artmış, talep arttıkça konut piyasasında fiyatlar da yükselmişti. Mortgage kredileriyle artan talep özellikle orta ve düşük gelirli ABD halkında bir peri masalı etkisi yaratmıştı.
Tabii ki, mortgage firmaları ipotek kredilerini ellerinde tutmadı. Yeniden yapılandırarak bunları bankalara sattı. Peri masalının sihiri de zaten tam bu noktada bitti. ABD bankaları özkaynak yetersizliğinden kıvranırken yeniden yapılandırılan bu krediler ilaç gibi geldi. Global piyasada finansal krizi engellemenin yeni araçları olarak algılandı.
Oysa, o tarihlerde bu köşede sürekli vurgulandığı gibi, hedge fonları takip etmek gerekiyordu!..
Türkiye bankacılığı \t\tbu krize dayanır mı?
Türkiye bankalarının tüm bu gelişmelerden etkilenmemesi tabii ki beklenemez. Özellikle de bankaların yüzde 50’sinin yabancıların kontrolüne geçtiği şu dönemde! Örneğin ING’nin yüzde 100’ü, HSBC’nin yüzde 100’ü, Fortis’in yüzde 93.3’ü, Finans Bank’ın yüzde 99.8’inin yabancıların olması, krizden nasıl etkileneceklerini göstermek için yeterli değil mi?
Dahası, bunların hemen hepsi ortaklık ve satın alma yoluyla geldi. Deutche Bank gibilerini bir yana bırakırsak hiçbirinin Türkiye bankacılığında köklü bir geçmişi yok! Yani? Geldikleri gibi her zaman gitmeye hazır bankalar bunlar.
Kaldı ki, bu dönem, yeni atılımların değil, mevcut pozisyonların korunma dönemi. Dolayısıyla, bankacılık sektörü de bu gerçek doğrultusunda kendini yeniden yapılandıracak.
Tabii bir de hiç aklımızdan çıkarmamamız gereken bir gerçek de: Türkiye’nin özel kesim borçlanmasının yüksek olduğu bir ülke olması. Özel kesimin finansal kriz vurgununun bu denli keskin olduğu bir dönemde başta AB’dekiler olmak üzere bankalardan kredi temin etmeleri artık mümkün değil.
Köken ülkelerinde kurtarılan bankalar hızla küçülmeyi seçeceğinden bizdeki karşılıkları da aynı şekilde küçülecek. Küçülmenin ilk etkisi de tabii ki istihdamda gözlenecek. Finans sektöründe yaşanacak istihdam daralması, iskambil kuleleri etkisiyle bu kesimde yüksek ücretlerle çalışanların harcama yaptığı sektörlere olan talebin daralması şeklinde kendini gösterecek.
Bayram sonrası için biraz fazla karanlık bir fotoğraf oldu, ama… Ne yaparsınız ki, ABD Hazine Bakanı’nın gözü cebinizdeki parada!
İstanbul’un düşman işgalinden kurtuluşu, uluslararası finans merkezi olacak İstanbullulara kutlu olsun!
www.turkelminibas.net
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti