Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Resesyonun Ardı Deflasyon mu?
Geçen hafta “Göz Ucuyla”ya “Deflasyon tehlikesi büyürken...” başlığını atarken böyle bir tanı için erken mi diye epey düşünmüştüm. Haftası geçmeden TÜSİAD’dan resesyon uyarısı ve iç talebin canlandırılması istemi gelince, erkenci olmadığımı gördüm.
Malum, resesyon dediğiniz; ekonominin durgunluğa girmesi. Yani, büyümenin yavaşlaması, yatırımların azalması… Derken yurtdışı ve yurtiçi sipa-rişlerin iptali... Kısacası, talebin daralması sonucu satışların azalması.
İşveren gözlüğüyle baktığınızda: Daralan talep nedeniyle satışlar düştüğünden kâr oranları da hızla gerilemeye başlamakta. İşveren de en kolaycı çözüm olan emek faktörünü küçülterek durgunluğa dayanmaya çalışmakta. Böylelikle hem vergi indirimi, teşvik, düşük faizli kredi gibi destekleri çabuklaştırmak için hükümetler üzerinde baskı oluşturma olanağını yakalamakta! Hem de globalizmle gelen esnek üretim ve yönetim biçimleri için gerekli zemine grev benzeri karşı duruşlarla karşılaşmadan kavuşmuş oluyorlar.
General Motors’un, Ford’un yaptığı gibi önce çalışanların işten çıkartılması, kâr oranlarını korumak için devletten bekledikleri desteği bulamadıklarında da en büyük silahları olan fabrikaları kapatma kozunu oynamaları, bunun global boyuttaki son örnekleri!
Resesyon nedeniyle fiyatların yarın düşeceği beklentisinin giderek artması, deflasyon riskini hiç de küçümsememek gerektiğini göstermekte. TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ’ın iç talebin canlandırılması gereğinin altını defalarca çizmesinin temelinde de aynı kaygının yattığı kesin.
Öte yandan iç talebin canlanması, fiyatlar kadar para politikasına da bağlı. Yani, faiz oranlarındaki gerileme bireyleri tasarruf yerine tüketime yönlendirebilir. Ne var ki, para politikalarının iç talep üzerinde canlandırıcı etki yapabilmesi:
• geleceğe dair belirsizliklerin ortadan kalkmasına;
• piyasanın şeffaf, yani yatırımcının farklı yatırım seçenekleri arasında karar verirken temiz bilgiye sahip olmasına;
• hükümet üyelerinin en azından cumhurbaşkanı ile başbakanın ekonomik söylemlerinde tutarlılık ve bütünlük sergilemelerine;
• dayanıklı mal ve hizmet fiyatlarının ve satış şartlarının tüketiciyi satın almaya özendirmesine bağlı.
Faiz oranlarındaki gerilemenin iç talebi nasıl tetikleyeceğinin en önemli göstergelerinden biri, tabii ki tüketici güven endeksi. Gelin görün ki kasımda endeks yüzde 7.22 azalarak 68.88’e geriledi. Gelecek dönemde yarı dayanıklı tüketim mallarına yönelik harcama yapma düşüncesini gösteren endeks yüzde 3.29 azalarak 92.46’ya… Gelecek dönemde dayanıklı tüketim malı satın alma ihtimali de yüzde 6.67 azalarak 14.87’ye gerilemiş durumda.
Kısacası, Merkez Bankası’nın 1.25 puanlık son faiz indiriminin iç talebi canlandırmasını beklememek gerek.
Kaldı ki, ekonomideki yavaşlamanın iç talep üzerindeki etkisini ve… 2009’un nasıl seyredeceğini yakalayabilmek için 2008’in gerçekleşen verilerine şöyle bir bakmak bile yeterli. Örneğin:
• Büyüme hızı 2008’in üçüncü çeyreğinde yüzde 0.5’e indi. Reel sektörün “sıfır” büyüme beklentisi böylelikle gerçekleşmemiş oldu, ama… Sıfır ya da negatif büyüme hızlarına henüz ulaşılmamış olması, resesyon riskini yine de ortadan kaldırmamakta. Zira, üçüncü çeyrekte kamu harcamaları ve yatırımları beklenenin üstünde arttı. Kamu harcamalarının yüzde 18.4, kamu yatırımlarının da yüzde 22.2 oranında artması, büyümedeki hızlı gerilemeyi frenledi.
• Sanayi üretim endeksinde 3 aydır süren gerileme imalat sanayiine ekimde yüzde 10.3 olarak yansıdı. İmalat sanayiinin sadece 1 ayda yüzde 10.3 gerilemesi, büyümedeki yavaşlamanın süreklilik kazanma olasılığını arttırdı! Hükümetin hâlâ bunu 2009 bütçesine yansıtmaması ise, muhtemeldir, bizim kadar IMF’nin de cevabını beklediği sorular arasında yer almakta!
• Merkez Bankası’nın yatırım anketine göre imalat sanayii yatırımları da 2007’ye göre cari fiyatlarla yüzde 34.3 azalmış.. 2009’da gerçekleşmesi beklenen yatırım harcamalarının artış oranı da şimdiden yüzde 10.6 düşmüş durumda. Bu da istihdam arttırıcı söylemlerin iyi niyetten öteye geçmeyeceğini; istihdam artmadığı sürece iç talebin canlanamayacağını göstermekte!
Uzun lafın kısası, reel sektörün özellikle de büyük ölçekli üretici ve ihracatçılar resesyon uyarısı yaparken AKP’nin demodelikten kurtulup “kriz değdi-değmedi” tartışmalarını rafa kaldırma zamanı çoktan geçti! Ama, gelin de bunu Başbakan’a anlatın!
www.turkelminibas.net
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
En Çok Okunan Haberler
- Op. Dr. Dericioğlu başında poşetle ölü bulundu
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- 500 bin TL'nin aylık getirisi belli oldu
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- Marmaray'da seferler durduruldu!
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Suriye'de herkesin konuştuğu ölüm listesi
- Apple'dan 'şifre' talebine yanıt!
- Erdoğan'dan işgale 'isimsiz' tepki
- Suriye'nin yeni başbakanından ilk açıklama