Emek dolu üç hayat
Zeynep Miraç
Son Köşe Yazıları

Emek dolu üç hayat

20.03.2016 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

“Üç akademisyen tutuklandı”... Çok kez gördük bu başlığı. Üç sözcük. İçinde üç insanı, emek dolu üç hayatı saklayan. Esra Mungan, Muzaffer Kaya, Kıvanç Ersoy; Barış İçin Akademisyenler oluşumunun “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildirisini imzaladıkları için cezaevindeler.

DOÇ. DR. ESRA MUNGAN

EŞİTLİKTEN YANA

Doç. Dr. Esra Mungan 1968 doğumlu. Mimarlık profesörü İhsan Mungan’ın kızı, Mardinli Mungan ailesinin bir ferdi.

1986’da Alman Lisesi’ni ve 1990’da Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nü bitirdi, Washington DC’ye, American University’e yüksek lisans yapmaya gitti. Tez konusu davranış ve nörobilimdi. Doktorasını da burada, hafıza çalışmaları alanında tamamladı. Döner dönmez Boğaziçi Üniversitesi’nde çalışmaya başladı. Dört yıllık özel sektör arasından bu yana da bu üniversitede. Müzik belleği, bellek yargıları, evrim ve davranış dersleri veriyor. Güler yüzü, enerjisi ve ilgi alanlarıyla sevilen bir hoca.

 

Sinema tutkunu

En büyük meraklarından biri sinema. Henüz lise öğrencisiyken seyrettiği Bertolucci’nin “1900” filmi ve dünya sineması hâlâ hafızasında canlı. Tıpkı yıkılan Emek Sineması gibi. Ne yapsa izlerim dediği yönetmenler Sokurov ve Zvyagintsev. Köklü Rus sinema kültürü onu derinden etkilemiş. Ofisinin duvarları film afişleriyle dolu.

Şehri bisikletle kat etmesiyle ve buz gibi havalarda dahi tişörtle gezmesiyle tanınıyor. ABD’de geçirdiği yıllardan kalma bir alışkanlık bu. Binalar o kadar ısıtılıyordu ki, o da kar yağarken dahi incecik bir tişörtle geziyordu. Kimse dönüp bakmıyordu bile. Türkiye’ye döndüğünde ise bu alışkanlığını hayret dolu bakışlar eşliğinde sürdürdü. Zamanla alışkanlık değişse de nâmı bugünlere kadar geldi.

ABD’den getirdiği bir diğer ‘tuhaf’ alışkanlık ise bisikletti. Neredeyse on yıl boyunca yaz kış bisikletle gidip geldi okula. İstanbul’un trafiği içinde bisiklete binen bir kadın olarak da nam saldı. Ta ki bel fıtığı teşhisi konana kadar!

 

İntihal hafiyeliği

Öğrencilerinin onunla birlikte heyecanlanıp onunla birlikte merak etmelerini istiyor. Öğrenci-hoca ilişkisini eşit bir ilişkiye çevirmeye gayret ediyor. Onlara ‘siz’ diye hitap ediyor, elindeki not kozunu baskı kurmak için kullanmıyor.

Bunda Boğaziçi Üniversitesi’nin hiyerarşik olmayan kültürünün de etkisi olduğunu düşünüyor. 2010 yılında Time Out İstanbul dergisine verdiği söyleşide Boğaziçi Üniversitesi’ni “bağımsızlık” ve “güven” sözcükleriyle tarif ederken, altı yıl sonra barış bildirisine imza atmaktan tutuklanacağını ve cadı avının kol gezdiği bir ortamda üniversitesinin ona sapasağlam sahip çıkacağını bilmiyordu.

Sınav okumaktan pek hoşlanmadığını itiraf etmişti o söyleşide. Zaman zaman makale okumanın da sıkıcı olduğunu... Çünkü o makalelerde “‘beş şıktan doğru şıkkı bulma’ zihniyeti üstüne kurulu eğitim düzenimizde, yapısı düzgün yazı yazma formasyonunun eksikliğini” hissediyordu. Bir de intihal hafiyeliği yapmak zorunda kalıyordu ki bu en fenasıydı.

 

Haksız mıydı?

2009’da Hürriyet’ten Nuran Çakmakçı’ya verdiği söyleşide “evrensel ahlakın, yani kimsenin hakkını yememe, dürüst olma gibi aslında çok temel değerlerin eğitim sistemimizde hiçbir şekilde verilmediğini düşünüyorum” demişti. Haksız mıydı?

Tutuklandıktan sonra gönderdiği mesajda yine ‘evrensel’ olanın altını çiziyordu:

“Tüm yıldırmalara ve baskılara rağmen barış arzulayan bizler sözümüzün arkasında durmaya devam ediyoruz. Bizler ve barış etrafında kenetlenmiş herkes ve hepimiz insan haklarına saygılı, kendi hukukuna ve ülkesinin uymakla yükümlü olduğu evrensel hukuk ilkelerine bağlı, tam demokratik, bağımsız, eşitlikten ve özgürlükten yana, kimsenin kimseyi ezmediği, çeşitlilik içinde birlikte bir yaşamın olduğu bir Türkiye için mücadelemiz yılmadan devam edecektir”.

YRD. DOÇ. DR. MUZAFFER KAYA

EZİLENLERİN YANINDAKİ AKADEMİSYEN

Muzaffer Kaya 1973 Okmeydanı doğumlu. Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Politikaları Uygulama ve Geliştirme Merkezi Koordinatörü Dr. Meral Apak ile evli, dört yaşındaki Can’ın babası. 1960’ların sonlarında Sivas’tan İstanbul’a göçmüş Kürt-Alevi bir ailenin ortanca çocuğu. İşçi emeklisi anne baba için önemli olan çocuklarının okumasıydı. Muzaffer Kaya’yı önce Heybeliada Deniz Lisesi’ne gönderdiler, oradan da Tuzla’daki Deniz Harp Okulu’na. Makine mühendisliği okuyordu. Çok başarılıydı, ordunun gözdesi olacaktı ki hayatının seyri değişti. Edebiyatla...

 

İş arıyordu

Okudu, okudu, okudu. Ve sonunda kendi tarihinin farkına vardı. Harp Okulu’ndan ayrılmaya karar verdi. Kolay değildi sıkı örülmüş bu ağın içinden çıkmak. Zoru seçti. Girdiği üniversite sınavında Boğaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nü kazandı. Yüksek lisansını Yıldız Teknik Üniversitesi’nde siyaset bilimi üzerinde yaptı. Tezinde sanayi ve kent sosyolojisi açısından Zeytinburnu’nu inceledi. Çağlar Keyder ile çalıştığı doktorasında ise Çerkezköy’e odaklandı. Küçücük bir köyün nasıl sanayi kenti haline geldiğini inceledi. Boğaziçi Üniversitesi’nde üç yıl Cumhuriyet tarihi okuttu. Sosyal medyada ondan “ezilenlerin akademisyeni”, “unutamadığım hocalarımdan” sözleriyle bahsediliyor. Boğaziçi’nin ardından Işık Üniversitesi’nde yakın siyasi tarih dersi verdi. Ardından yeni kurulan Nişantaşı Üniversitesi’nin Sosyal Hizmet Bölümü’ne geçti. Sosyoloji ve sosyal hizmet teorisi dersleri veriyordu.

Bir yılı doldurmamıştı ki barış bildirisini imzalaması nedeniyle işten çıkarılan yedi öğretim görevlisinden biri oldu. Şubattan bu yana hem iş arıyor, hem de akademisyenlerin mücadelesinde aktif rol alıyordu.

 

Adalet ve dayanışma

Yakından tanıyanlar onu sakin, soğukkanlı ve adaletli sözcükleriyle tarif ediyorlar. Çalışmalarını sosyoloji, tarih ve sosyal hizmet alanlarında çokdisiplinli olarak sürdürmeyi hedefliyor. Bunun yanı sıra Osmanlı’dan günümüze kadar gelen sol politik tarih konusunda birikimi derin.

Kentleşmeyi analiz etmek, yoksul mahallelerdeki eşitsizliğe akademik analizle ve anlamlı pratiklerle müdahale etmek amacı... Uzun zamandır yoksul mahallelerde açık dersler yapıyor; sosyal hizmet ve insan hakları konusunda dayanışmayı güçlendirmeye çalışıyor.

Şimdi Metris Cezaevi’nin bir koğuşunda Muzaffer Kaya. Belki de zihninden en sevdiği şairin dizelerini geçiriyor: “Barış demiştir ve güvercin tıkmışlardır boğazına / Bu yüzden edep kuralı gözetmez Anadolu ermişi / Bu yüzden kimi zaman zordur ayırmak / Üstünü başını yırtmış ağıtlardan şiiri”...

DOÇ. DR. KIVANÇ ERSOY

EN GENÇ DOÇENT

Mimar Sinan Matematik Bölümü öğretim görevlisi Doç. Dr. Kıvanç Ersoy 1980 doğumlu. Yarın doğum günü, 36. yaşını beş yaşındaki oğlundan uzakta, Metris Cezaevi’nde kutlayacak. 2002’de bitirdiği ODTÜ Matematik Bölümü’nde yüksek lisans ve doktorasını tamamladı. Doçent unvanı aldığında 35’inde bile değildi. Öğrencileri “kötü not vermeye kıyamayan” hocalarının tutuklanmasını şaşkınlıkla karşıladılar.

Tutuklandıktan sonra okuluna gönderdiği mesajla derslerine sahip çıkılmasını istedi, tez danışmanı olduğu öğrenciler için endişelendi... Çalışma alanı gruplar teorisi. Bu alanda yurtdışında tanınan bir matematikçi. Brezilya’da, İtalya’da, Kanada’da meslektaşlarıyla bir araya geldi. Her yıl Antalya Cebir Günleri’ni düzenleyen komitede yer alıyor, bölümünün seminerlerini organize ediyor. Sosyalizme inanan, Türkiye’nin barış içinde yaşamasını, demokrasinin oturmasını isteyen biri olarak elini taşın altına koymaktan çekinmedi. Bildirinin ardından gelen tepkilerden, suçlamalardan rahatsız olmuştu. Ama gözaltı ve tutukluluk beklediği bir karşılık değildi.

 

Matematiğe tutkun

Politikayla, felsefeyle, edebiyatla ilgili ama matematiğe tutkun, zamanının çoğunu matematikle geçiriyor. Cezaevine konduktan sonra ilk iş matematik kitapları istedi. Önümüzdeki hafta Boğaziçi Üniversitesi’ndeki bir çalıştaya katılacak, nisanda İtalya’ya bir konferansa gidecekti. Aynı zamanda Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası İstanbul 6 No’lu Üniversiteler Şubesi Hukuk Sekreteri. Cezaevinden gönderdiği ilk mektupta “Bilmenizi isteriz ki bizim ne bilincimiz, ne onurumuz, ne kararlı duruşumuz bu hücrelere sığar” diyordu, “Bizler ve barış, demokrasi, insan hakları için yürüyen herkes bize layık görülen bu ‘cezayı’ da onur olarak taşımasını iyi biliriz”. Dileyelim ki hücrelere sığması gerekmesin, bir an önce özgürlüklerine kavuşsunlar.

Yazarın Son Yazıları

Türkiye'ye yeniden inanmak için umut Nesin gibilerle var!

Patlayan bombaların, kaybedilen canların, ambargo konan özgürlüklerin arasında bir umut varsa eğer; Ali Nesin gibiler sayesinde var.

Devamını Oku
02.07.2016
Kendine müslüman

Türkiye’nin turnusol kâğıdı

Devamını Oku
25.06.2016
Üç başbakan çıkaran okul

Üç başbakan çıkaran okul

Devamını Oku
18.06.2016
Her devrin tuhafı

Her devrin tuhafı

Devamını Oku
12.06.2016
'İyi ki evlendik'

'İyi ki evlendik'

Devamını Oku
05.06.2016
Ne sırlar ne de bıyık kurtardı

Ne sırlar ne de bıyık kurtardı

Devamını Oku
29.05.2016
Havuzun ‘bitanesi’

AKP’nin kurduğu ilk hükümetten geriye kalan tek isim Binali Yıldırım, nihayet partisinin genel başkanlığına ulaştı. Şimdi AKP’nin kurduğu 8. hükümetin başbakanı olmasına bir adım kaldı. Ne demişler, tekkeyi bekleyen çorbayı içer.

Devamını Oku
20.05.2016
Arda nereye koşuyor?

Arda nereye koşuyor?

Devamını Oku
15.05.2016
Uzaklardan bir mektup... Hepiniz paltomdan çıktınız

Uzaklardan bir mektup... Hepiniz paltomdan çıktınız

Devamını Oku
08.05.2016
Sessiz ve sabırlı ip cambazı

Kimileri saygı duysa kimileri hor görse de, Angela Mer kel’in “dünyanın en güçlü kadını” olduğu konusunda hemen herkes hemfikir.

Devamını Oku
01.05.2016
Artık 'liderlik' istiyor

Artık 'liderlik' istiyor

Devamını Oku
24.04.2016
Onlar kovulmayı hiç düşünmediler

Onlar kovulmayı hiç düşünmediler

Devamını Oku
17.04.2016
Harcında siyaset var

Harcında siyaset var

Devamını Oku
10.04.2016
'O ses Türkiye' değil artık!

'O ses Türkiye' değil artık!

Devamını Oku
03.04.2016
Emek dolu üç hayat

Emek dolu üç hayat

Devamını Oku
20.03.2016
'Saray'a bir üçlük

'Saray'a bir üçlük

Devamını Oku
13.03.2016
Ne olacak bu AKM'nin hali?

Ne olacak bu AKM'nin hali?

Devamını Oku
06.03.2016
Kitaplarla dolu bambaşka bir dünyası var

Kitaplarla dolu bambaşka bir dünyası var

Devamını Oku
28.02.2016
CHP'ye karşı CHP'li

CHP'ye karşı CHP'li

Devamını Oku
21.02.2016
Hanedandan Picasso'ya

Hanedandan Picasso'ya

Devamını Oku
14.02.2016
Her şeyin bir fiyatı mı var?

Her şeyin bir fiyatı mı var?

Devamını Oku
07.02.2016
Gürül gürül bir aktör

Gürül gürül bir aktör

Devamını Oku
31.01.2016
'Okuyan' bir gazeteci

'Okuyan' bir gazeteci

Devamını Oku
24.01.2016
Devletle özgür aklın kavgası

Devletle özgür aklın kavgası

Devamını Oku
17.01.2016
Heykeli 'yıkılacak' adam

Heykeli 'yıkılacak' adam

Devamını Oku
10.01.2016
Barışı artık kim çağıracak?

Barışı artık kim çağıracak?

Devamını Oku
27.12.2015
Aziz Nesin duymasın!

Aziz Nesin duymasın!

Devamını Oku
20.12.2015
Artçıları bir türlü bitmeyen hoca

Ordu, silahlı kuvvetler Celal Şengör’ün anahtar sözcükleri...“Ben bir bilim adamından önce bir askerim” diyecek kadar. Lise yıllarında akranları yazarlara, çizerlere hayranken o bir Hitler tutkunuydu.

Devamını Oku
13.12.2015
Tutsak iki kalem

Tutsak iki kalem

Devamını Oku
06.12.2015
Sovyet kimlikli 21. yüzyıl çarı

Sovyet kimlikli 21. yüzyıl çarı

Devamını Oku
29.11.2015
Kimse bilmiyor Devlet nerede?

Kimse bilmiyor Devlet nerede?

Devamını Oku
08.11.2015
Boşver diyemiyor

Boşver diyemiyor

Devamını Oku
01.11.2015
Devrim'den Toros'a araba sevdası

Devrim'den Toros'a araba sevdası

Devamını Oku
25.10.2015
Her şey ondan bekleniyor

Her şey ondan bekleniyor

Devamını Oku
18.10.2015
Yeni Türkiye'nin yeni sembolü

Yeni Türkiye'nin yeni sembolü

Devamını Oku
11.10.2015
Hitler'in bebeği bu badireyi atlatır mı?

Hitler'in bebeği bu badireyi atlatır mı?

Devamını Oku
04.10.2015
Dil acılaşınca akıl sürçer

Dil acılaşınca akıl sürçer

Devamını Oku
26.09.2015
Zekâ ve izan artık buralarda oturmuyor

Gezi Direnişi sosyal medya üslubu açısından da milat oldu. Erdoğan öfkelendi, AKP’liler saldırdı: Twitter, Facebook, Instagram; ortaçağda giyotinlerin kurulduğu meydanlara dönüştü. Gezi Direnişi’ne bir şekilde katılıp sosyal medyadaki linç üzerine en büyük Erdoğan sevdalısı haline dönüşenler de oldu. Gezi’de yenilen gazın hatırı 40 gün sürmüştü...

Devamını Oku
25.09.2015
'Yeni Türkiye' linç seviyor

'Yeni Türkiye' linç seviyor

Devamını Oku
24.09.2015
İmkansızı başardı

Henüz 40’ında bir bilim adamı, Doç. Dr. Mete Atatüre “imkânsız” kabul edileni başardı. Ölçülmez denilen ışık seviyesinin gürültü ölçümünü gerçekleştirdi.

Devamını Oku
13.09.2015