Deprem korkusuyla adaletsizlik arasında, yalanlarla ihanetler arasında parçalanmadan nasıl yaşayacağız derken dolu dolu geçen, insana ufuk açan, insanı çoğaltan, zenginleştiren iki gün yaşadık.
O iki günü düşleyen, düşünen, tasarlayan, gerçekleştiren Metis Yayınevi ile Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü ve onlarla emek veren, katkıda bulunan herkese teşekkürler.
Murathan Mungan Sempozyumu’ndan söz ediyorum.
EDEBİYATTA 50 YIL
Murathan Mungan şair, oyun yazarı, romancı, öykücü, senarist, editör, denemeci, eleştirmen, şarkı sözü yazarı, çevirmen, editör dramaturg... 90’ın üzerinde kitabı var. İşi gücü sadece ve sadece edebiyat. Bu yıl 70 yaşında. Edebiyatta 50. yıldönümü.
Sempozyumun bir bilim yuvasında yapılması önemliydi bence. Deprem nedeniyle İstanbul’da üniversiteler bile kapatılmış olsa da okurlar salonu doldurmuştu. (Hükümet tüm eğitimi sonlandırsa çok rahat edecek ama işte bir türlü olmuyor!)
Açılışta, Metis’in dinamosu Müge Sökmen, Murathan Mungan’ın “dürüst, cesur, ilkeli ve art niyetsiz tavrına; yazı namusuna sahip çıkmasına; memleketteki muhalefetin bütün unsurlarına hitap edebilen; insanları eşit, adil ve özgür bir gelecek arzusunda birleştiren, mücadele azmi veren yanına” dikkatleri çekiyordu.
“Yapıtlarıyla kuşaktan kuşağa bize hep başka dünyalar keşfettirdiği, hayal gücümüzü güçlendirdiği, azmimizi ve heveslerimizi canlı tuttuğu için” Murathan Mungan’a teşekkür ediyordu.
Her oturumu sorular cevaplar izliyordu. Genç bir izleyici heyecandan titreyen sesiyle, “15 yaşımdan beri sizi okuyorum. Siz ne çok çocuk yetiştirdiniz, hepimizi etkilediniz. Üzerimde annem babam kadar hakkınız var” diyordu yazara. Bir de baktım soluğumuzu tutmuşuz ama gözyaşlarımızı tutamaz olmuşuz! Sempozyumda ağlanır mı? Bir sürü insan ağladık! İşte böylesine sahici ve duyarlı bir havada geçti iki gün.
ŞİİRDEN TİYATROYA
Sempozyum, Mungan’ın şiiri üzerine sunumlarla başlayıp öykücülüğü, romancılığı, anlatıları, denemeleri, sayısız dile çevririleri ile sürdü, tiyatrosu üzerine bir oturumla sona erdi.
Son oturumun moderatörüydüm. Murathan Mungan tiyatrosunu şu satırbaşlarıyla özetledim:
- Sadece izlenecek değil, farklı katmanları keşfederek okunacak oyunlar yazmıştı.
- Topraklarına kök salmış insanları, inançları, töreleriyle ama ekonomik, politik toplumsal gerçeklerle ele alıyor, dünyadaki tiyatro birikimiyle harmanlıyordu.
- Her metinde dil ve yapı ustalığıyla, farklı disiplinleri bir araya getirip yerelle evrenseli bütünlüyordu.
- Oyunları en özgün, en otantik olan, aynı zamanda en moderndi.
- İmge zenginliği, çok katmanlı simgeler, metaforlar, sesler, renkler, işaretlerle müthiş bir lirizm ve şiirsellik kazanıyordu.
Ayşenil Şamlıoğlu’nun ona ilişkin sahne deneyimlerini anlattığı; Nazan Kesal ve genç oyuncu Atahan Keskin’in “Taziye” oyunundan bir bölüm yorumlamasıyla sempozyum sonlandı ve söz sırası Murathan Mungan’a geldi.
ALKIŞLAR VE TOKATLAR
Murathan Mungan’ın bir saate yayılan konuşmasını herhalde Metis yayımlayacaktır. Ben bunca sahici, samimi, içten ve de vicdani konuşmaya az rastladım!
Konuşmasına “Hakkı yenmiş, hakkı tanınmamış, hapse atılmış, açlığa mahkûm edilmiş, Nâzım Hikmet’ten Suat Derviş’e” tüm yazarları anarak başladı.
Sonra hayatıyla yazarlığı arasındaki bütünlükte ilerledi. “Adanmışlık” kavramı ve “hem sevgi hem saygı kazanmanın” üzerinde durdu.
Mardin’den yola çıkan ve yazar olmadan önce iyi bir okur olmayı öğrenen çocuk.
Önce İstanbul’a yetişme, sonra dünyaya yetişme çabası. Herkes 10 kilometre hızla koşarken onun yüz kilometre hızla koşma gerekliliği...
Tüm öykülerine sınıf bilincini yerleştirmesi...
“Şöhret olmanın zararlarını erken keşfettim. Alkışlarla tokatları aynı anda aldım. Bunlar bana gerçeklik duygusu verdi."
“Beni hiç sevmeyenler bile, mecbur olduklarında ‘Ama çok çalışkan’ diyorlar. Evet çok çalışkanım. Tevazu göstermeyeceğim. Yetenekliyim de. Ne yazmam gerektiği kadar, nasıl yazmam gerektiğine de çok kafa yordum."
“Nasıl bir insansam öyle yaşadım. Ne yaptımsa kendime sadakatle yaptım. Kendime ihanet etmedim. Bizde ana baba sözü vardır: ‘Kendine yakıştırıyorsan yap’ denir."
“İnada çok inanıyorum. Kendimden vazgeçmeme, heyecanımı, yazma tutkumu yitirmeme, hep daha iyisini daha iyisini yapma inadım ve inancım...”
İyi ki varsın Murathan Mungan.