GDO’lu tavuklar, antibiyotikli inekler

04 Mayıs 2022 Çarşamba

Yoğun siyasi gündemde arada kaynayan çok önemli bir haber vardı. 

“Tarım Bakanlığı’ndan GDO’lu dört soya ve mısır çeşidine daha onay” başlıklı haber, bazı genetiği değiştirilmiş soya ve mısır çeşitlerinin hayvan yemlerinde kullanımının onaylandığını bildiriyordu.

Bu düzenlemeyi isteyen kimdi? Beyaz Et Sanayicileri ve Damızlıkçıları Birliği Derneği (BESD-BİR). 

Bu derneğin başvurusu üzerine Bakanlık harekete geçmiş ve genetiği değiştirilmiş MON87751 ve DAS-81419-2 soya çeşidi ile ürünlerinin yanı sıra, MON87411 ve MZIR098 mısır çeşidi ve ürünlerinin hayvan yemlerinde kullanılmasına onay vermiş.

Bu ürünlerin insan tüketimi için satışı ve kullanımı yasak; sadece hayvan yemlerinde, yem ya da yem hammaddesi olarak kullanılması gerekiyor. 

Aldatmaca tam da bu noktada başlıyor. Bu şekilde korunduğunu sanan insanlar, hayvansal tüketime devam ettiğinde bu ürünlere maruz kalıyor. Çünkü hayvan bedeni sömürülerek elde edilen her üründe GDO serbest. 

Bu haberle birlikte insan haklarını savunan, temiz gıda için mücadele eden herkes haklı olarak tepki gösterecek. Ancak birilerinin de bu soruna yol açan temel nedeni söylemesi gerekiyor: 

Hayvanları birer eşya gibi insan eliyle yapay dölleme yoluyla üretip bir ürün olarak pazarlamanın sonucu bu!

İnsan gibi bilinç sahibi, duyguları olan canlıları “ürün” haline getirirseniz, onu daha fazla satıp daha çok kazanmak isteyenler onu daha fazla üretmenin bir yolunu bulur. Sonunda kâr hırsı öyle bir hale gelir ki “ürün” denilen hayvanları yaşamak için tüketmek zorunda olduğunuz yalanına inandığınız gibi, daha fazla üretim için bulunan yolların size zararının olmayacağına da inanırsınız. 

***

İnsanlığın ve gezegenin zararına olan hayvansal tüketim, etik açıdan sorgulanmadığı sürece hepimizin başına türlü çoraplar örüleceği kesindir. 

Market raflarında paketlenmiş halde dizilen hayvansal ürünler, gerçekte parçalanmış, kafaları koparılarak tüyleri yolunmuş halde satılan hayvan bedenleridir ya da onlardan elde edilmiştir. İç organları çıkarılmadığında ve tüyleri yolunmadığında kokuşup leş haline geleceklerinden parçalanırlar. 

Bu işlemler için geliştirilen makineleri hiç gördünüz mü bilmiyorum ama milyonlarca hayvanın seri bir şekilde öldürülüp parçalandığı tesislere girseniz, kurulan özel düzenekleri görünce dehşete kapılabilir, kendi türünüzün ne kadar korkunç olabileceği gerçeği ile karşılaşırsınız. 

Ancak sıradan bir vatandaş olarak bu tesislere gidip yapılanları görmek isteseniz bile sizi içeri almazlar; çünkü o görüntülerin ortaya çıkması istenmez. Müşteriler, vahşet ile karşılaşırsa müşteri olmaktan vazgeçebilir.

***

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, orman yangınlarında yanarak can veren tavuklara “beyaz et” dediğinde, “Nasıl bu kadar vicdansız olabiliyor?!” diye tepki gösteren çok sayıda insan vardı. Özellikle onların, hayvancılık tesislerini görmeleri gerekir. 

Belki o zaman “yanarak ölmek” ile “kafası koparılarak öldürülmeyi”, canı alınanlar açısından da değerlendirebilir ve “et” ya da hayvansal tüketim talebinin yarattığı sonucu anlayabilirler. 

Yeri gelmişken söyleyeyim... Genetiği değiştirilmiş ürünlerden daha çok sorun yaratacak olan ise hayvancılıkta antibiyotik kullanımıdır. Sürekli antibiyotik kullanımı, mikroorganizmalara karşı direnç yaratır, hayvansal gıdalarda kalıntı oluşturur ve insan hekimliğinde de patojen mikroorganizmalara karşı direnç geliştirir.

Öyleyse bir kez daha tekrarlayayım: İnsan türünün beslenme ve tüketim alışkanlıklarını sorgulayıp mutfakta ve tarımda devrim yapmasının zamanı çoktan geldi!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Istakoz 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları