Krizin İki Cephesi

12 Ağustos 2018 Pazar

Bu kriz öncekilerden derindir. Gören gözler krizin TL’nin değer yitirmesinden ibaret olmadığını, gerçek nedenin, sistemin çözümsüzlüğü, rejimin yandaş sermayeye kaynak aktarma gayreti, çürük bir dış politika ile iç politika dizayn etme hevesi ve despotizm olduğunu görüyorlar. Sistemin çözümsüzlüğünün yalnızca yerel değil, uluslararası karakterini görememek de işin cabasıdır.

***

“Krizi ciddiye almıyoruz” havaları nedendir peki? Birinci neden, krizin yükünün halka, halk sınıflarına yüklenebileceği, önemli bir itirazın da gelmeyeceği kanısıdır. Denediler, görece tehlikesiz buluyorlar. İkinci neden, çaresizlikleridir; çaresizlik içi boş, kof kendine güvenle birleşiyor. İktidar tehlikede değilse, “bu da geçer yahu” tevekkülüyle kriz “inancın koruyucu ellerine” teslim edilebiliyor.

***

Üçüncü gerekçe dış güçlerin, ABD’nin krize müdahale ettiği, yönettiğidir. Büyük ölçüde gerçeklik payı taşıyan bu iddia iktidara “emperyalist ABD’ye kahramanca direnen Müslüman mücahid” havası atma fırsatı veriyor. Ne var ki gizlenemeyen gerçek, bu kahramanlığın içinin boş olmasıdır. Yana yakıla borç para peşindedirler, ilişkilerin düzelmesi için bütün kapalı kapıların arkasını denemektedirler.

***

Yaptığımızın bir durum saptaması olduğunu söyleme gereksinimi duyuyoruz; çünkü sağda solda öyle “kahramanlar” var ki, durum saptamasını sağ sapma, liberallik gibi göstermeye pek hevesliler. Korkut Boratav Hoca’nın yaptığı açıklamaları, iktidarın çaresizliğini, halk sınıflarına yüklenecek yükü dile getirmesini, devrimcilere düşen görevleri anlatmasını bile anlamak istemeyen, saptırmayı pek seven “sosyal medya silahşörlerine” karşı bir önlem yalnızca.

***

Krizin Amerikalı rahiple ilgisi de önemsizdir. 16 yıldır, kendi yandaş sermayesini sisteme, kapitalizme uydurma çabasının, betonculuğun sanayiye üstün kılınmasının kaçınılmaz sonucudur. Bu çelişkiyi değil çatışmayı yönetmekte hep zorlandılar. Hâlâ da zorlanıyorlar. İşçi emekçi sınıfların hakkını hukukunu hiçe saymak, grevi sözlüklerden silme sözü vermek bile barışmalarına yetmedi. Çünkü...

***

Çünkü Türk sermayesi dışarıya göbeğinden bağlıdır. İlişkileri tümüyle uluslararasıdır. Krize de oradan bakarlar. Hiçbir şey söylemeyen toplantılardan sonra kahkahalar atarak iktidar övgüsüne girişmelerine bakmayınız, iktidar desteği ile uluslararası bağımlılık arasında çaresiz kalmışlardır. Yüklü cezaların, borçların, dolara bağlı kredi ödemelerinin yakın zamanda kapıyı çalacağını bilmenin sıkıntısı boğuyor onları.

***

Krizin bir de ikinci cephesi var. Kriz halk sınıfları için gerçek bir yıkım anlamı taşıyor. Yükün halka yüklenmesinin bin bir yolunu hazırlama çabası hız kazanacaktır ama daha şimdiden ücretler, maaşlar, emekli maaşları erimiş, pazar şahlanmış durumdadır. Ayakta kalabilmek zorlaşmıştır.

***

Krizle baş edebilmenin yolu teslim olmamaktan, gelecek darbeye karşı güçlü bir itirazı örgütleyebilmekten geçer. Sendikalar, siyasi hareketler, partiler “durumun vahim olduğunu” söylemekle yetinemezler. Güncel görevler, halk için kurtuluş yolunu gösteren devletçi, kamucu bir programda birleşmeli, bu program ivedi olarak açıklanmalı, açıklananlar hızla tartışılmalıdır.

***

Krizin doğal felaket gibi karşılanmasını isteyen iktidar, halka tevekkül çağrısı yapacak, hamasete güç verecek, gerçeklerle hiçbir ilgisi olmayan yabancıların oyunlarına kahramanca direndiği iddialarını yayacak, “aynı gemideyiz” masalını yineleyip duracaklardır.
Sol da öyleyse ikircikli davranmamalı, kararlı bir şekilde “hayır sizin geminiz başkadır, bizim çözümümüz de sizinkinden farklı olacaktır” diyebilmelidir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları