Hava, seyirci, zemin, kadro, taktik… Bu listenin hepsinde, hep ‘DOĞRU’ kutularına çek atıyor Galatasaray. Bunun sahaya yansıması da gayet güzel oluyor. Oyunu kendi istediği gibi kurgulayabiliyor. Kaderine razı değil, onu yazmaya kararlı hamleler yapıyor. Panik yok, düzensizlik yok, hata neredeyse hiç yok. Oyuna gayet soğukkanlı hükmediyor, sonucunda da 9. dakikada Rodrigues’in mükemmel vuruşu ile golü buluyor. Bu dakikaya kadar, kendi kalesi önünde neredeyse 5-5 dizilişinde bir oyun sergileyen Lokomotiv Moskova, golle beraber açılmaya ve Galatasaray sahasına gelmeye başlıyor. O zaman da doğruların arasından, zaaflar sıyrılmaya ve sırıtmaya başlıyor Galatasaray adına. Rakip, ceza sahasına çok hızlı gelebiliyor mesela; geldiğinde, tehlike ile savunma bir anda burun buruna kalabiliyor; korner atışlarının hemen hepsi çizgiden çevrilen tehlikeler yaratıyor. Sadece daha önceki tüm maçlarına göre, çok daha soğukkanlı davranmayı başarıyor Galatasaray. İkinci yarıda, konuk takımdan ciddi girişimler geliyor gol uğruna ancak Muslera izin vermiyor. Galatasaray adına ise ‘Oyun olumlu ama gol nasıl olacak?’ derken; 67’de verilen serbest vuruşu Eren Derdiyok kusursuz bir vuruşla ağlara yolluyor. Kalan dakikalarda, Galatasaray biraz daha savunmaya ağırlık verse de, genel dengesini bozmuyor. Bu serin duruş, son düdükten hemen önce rakibi hataya zorluyor. Emre’nin düşürülmesiyle verilen penaltıyı Selçuk gole çeviriyor. Bu tabloda, Galatasaray doğrularına hakim kaldığı sürece, yol dos‘doğru’ çıkışı gösteriyor…
Yazarın Son Yazıları
Galatasaray’ın, ilk düdükten son düdüğe; performansını düşürmeden yüksek tempolu, baskılı ve organize bir futbol sergilediği doğru.
Belki maç başlamadan önce, Galatasaray’ın Avrupa yorgunu olması ve birinci kalecinin sakat olması avantaj gibi gözükmüştür Antalyaspor teknik heyetine.
Galatasaray, maçın ilk 45’te, Samsunspor ligin büyüklerinden rahatça puan koparan, dişli takımlardan biri değilmiş, hatta hiç yokmuş gibi oynuyor.
İstanbul derbilerinden, heyecan, çekişme, güzel futbol beklemeyeli çok oldu... En fazla, “Olay çıkmasa bari” temennisinde bulunabiliyor insan. Maç en azından bu beklentiyi karşılıyor.
Eksik ve tuttuk…
Galatasaray için maç, klişe bir pembe dizi gibi başlıyor…
İki Galatasaray var, Kocelispor deplasmanında. İlk yarıda “Ne de olsa sınıf birincisiyim. Çalışmadan geçerim” rahatlığıyla çıkıyor sahaya. Çabalamıyor, konsantre olmuyor…
Tıpkı, arılar gibi, iki takım da vızır vızır...
Yorgun Galatasaray, önce vasat bir oyun sergilerken pozisyon yaratma işini tek kişiye; maçın en hırslısı Osimhen’e bırakıyor.
Galatasaray maça, yelkeni rüzgâr dolan bir cruiser gibi başlıyor, ilk on dakika böyle devam ediyor.
Milli maçlar sonrası yorgun ya da Şampiyonlar Ligi öncesi heyecanlı; Galatasaray, normaline göre durgun bir futbol oynuyor.
Yorgun Galatasaray ve rakibini iyi çalışmış bir Beşiktaş...
Sırasıyla Yunus (23), Icardi (45+1) ve Torreira’nın (65) golleri, istikrarlı bir baskının değil yakalanan fırsatlara eklenen kişisel becerilerin ürünü.
Heyecanlı ve tedirgin G.Saray maça bocalayarak başlıyor.
Olimpiyat Stadı’nın lanetinden midir, verilen aranın rehavetinden mi bilinmez...
Galatasaray, evinde konuk ettiği Çaykur Rizespor karşısında “dalgalı” bir futbol sergiliyor...
Galatasaray, geçen sene olduğu gibi bu yıl da “her maça bir kahraman” trendini sürdürüyor. Topla oynama oranının yüzde 70’e varması yanıltıcı olmasın.
4 dilimi var G.Saray-Karagümrük maçının.
Gaziantep ile Galatasaray’ın karşı karşıya geldiği sezonun ilk maçının açmazı şu:
Erden Timur, Galatasaray’da yeni bir görev üstlenmeyeceğini açıkladığında, tüm camia endişeyle beklemişti yeni sezonu: Bu futbolcuları kim motive edecek?
Galatasaray, yaşadığı ‘sevinçli telaş’la biraz bocalasa da 26’da Osimhen’in golüyle rahatlıyor.
Yolundan şaşmadı
Birlikte
Tam takım devam
Yürüyeduruyor
‘Çok’ ile ‘hiç yok’
Koltuğunda rahat
Kadıköy hatırası
3 puanın günahı
Taşikardisiz 3 puan
Uyuyan dev
Kim kurtuldu?
Langırt
Yokluğu yara
Mesele
Nasıl olacak?
Tutuk ama istikrarlı
Uyanış
Kilit son maça
Azı dişi!