Direnç ve umut

25 Eylül 2018 Salı

Bu başlıkla yazdığım ikinci yazı bu. İlkini 2012’nin sonunda yeni bir yıla girerken Cumhuriyet Pazar Dergi’deki Dünyalı Yazılar adlı köşemde yazmıştım. Ondan kısa bir süre sonra gazedeteki yazılarım sona ermişti. Şimdi yeniden Cumhuriyet’in yazarlarından biriyim ve mutluyum!
Mutluyum; çünkü aydınlanmanın gazetesi Cumhuriyet, aynı zamanda mesleki açıdan bir okuldur benim için. Mutluyum; çünkü adını Mustafa Kemal Atatürk’ün koyduğu Cumhuriyet, onun izindeki yoluna devam ediyor.
Mutluyum; çünkü gazeteden ayrıldığımda en çok üzülen iki insandan birini bu kez sevindirebildim. Hayatı boyunca Cumhuriyet okuru olan babam, gazetede tekrar yazacağımı duyunca, az önce söz ettiğim “Direnç ve Umut” başlıklı birinci yazımın fotoğrafını bana gönderdi. Beğendiği köşe yazılarının kupürünü saklar, onu da saklamış. Aradan geçen zamanda ben o yazıyı unutmuştum; o gönderince tekrar okudum. Kendi yazımdan alıntı yapmış olacağım ama garip bir şekilde yaşadığımız döneme çok uydu. Türkiye’nin 2012 yılı sonunda içinde bulunduğu kaotik ortamı özetleyip 2013’e biraz olsun umutla bakmak istediğim o yazımın son paragrafında şu satırlar var:
2013’e girerken Türkiye’de yaşayan insanların bunca haksızlık ve baskı karşısında mutlu olmaları olanaklı mıdır? Kötümser bir yazı olduğunun farkındayım ama gerçek bu. Ancak ne demişler; çıkmadık candan umut kesilmez. Daha aydınlık, daha güzel günler için yılmadan adaletin peşinden koşacak, ezilenin yanında durma direncini gösterecek insanlar da var bu ülkede. Umudu hiç kaybetmeyeceğiz.
Babam, belli ki, bana, benim yazımla “Umudu hiç kaybetme, diren!” diyordu. Bugünkü yazımın duygusal bir merhaba olduğunun farkındayım ama doğup büyüdüğünüz eve dönünce yaşadığınız hisleri bilirsiniz; gazeteye yeniden “Merhaba!” deyişim, öyle bir his uyandırdı içimde.
Adını Direnç ve Umut koyduğum bu köşede haftada iki kere Türkiye ve dünyaya dair izlenimlerimi yazacağım. Sorulmayanları sormak, kimi toplumsal normları sorgulamak istiyorum. Ezilenlerin, ötelenenlerin ve dışlananların yanında durup kalemimi adalet için kullanırken, insanlar kadar hayvanların da sesi olacağım; antitürcü yaklaşımımın gereği olarak daima insana, hayvana ve yeryüzüne özgürlük ilkesini, herkesin yaşama hakkını savunacağım. Bunu yapabilirsem, belki ayakta kalmak için direnç gösterenler adına bir parça umut yaratabilirim diye heyecan duyuyorum.
Kelimeleri bir araya getirerek duygu ve düşüncelerini aktarma çabası, her yazar için tarifsiz bir maceradır. Bugünkü Türkiye’de bu çabanın anlamı her zamankinden daha fazla. Cehaletin, gericiliğin, yağmanın, yolsuzluğun, emekçi düşmanlığının, korkunun, iktidar baskısının, kadına ve hayvana şiddetin tavan yaptığı; kapitalizmin toplumun damarlarını tıkadığı kutuplaşmış bir ülkede, bu maceraya, bir yazarın nefes alma çabasını okurlarla paylaşma öyküsü de diyebilirsiniz...
Türkiye’nin bu karanlık döneminde Cumhuriyet gazetesinde, bağımsız ve laik Türkiye için mücadele edeceğiz; dirençle ve umutla gerçeğin peşinde olacağız.
Aydınlanma devrimlerine dirençle ve umutla sahip çıkacağız.
Yeniden merhaba!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları