Sezonun ilk büyük derbisi. Heyecan dorukta. Tribünler tıklım tıklım. Zemin pırıl pırıl. Ama futbolcular doğaldır ki çok gergin. Zaten oyun da karşılıklı bol pas hatalarıyla ve bol faulle başlıyor. Bu yüzden yerde yatan yatana. İlk tehlikeli pozisyon 15’te Aatif’la Fenerbahçe’den geliyor. Ama Karius başarılı.
Medel cezalı olduğundan Şenol Hoca, Atiba’yı takıma koymuş aylar sonra. Sahada en büyük sürpriz bu. Bu yüzden performansını herkes merak ediyor. Böylece Beşiktaş’ta orta alan Oğuzhan-Atiba ve Tolgay’dan oluşmuş. Kanatlarda Quaresma ve Lens değişerek oynuyor. Santrfor ise Babel. Yani santrfor sorununu Babel’le çözmüş gibi Güneş. Dakikalar ilerleyince Babel ortaya oyun biraz açılıyor, boş alanlar ve zorlanmadan yapılan pas hataları karşılıklı ataklara yol açıyor.
Bu kez 20’de Babel’le Beşiktaş tehlikeli oluyor. Ama Hasan Ali’nin 35’te bulduğu pozisyon en önemlisi. Çünkü direkten dönüyor top. Görünen, Fenerbahçe’nin beklenenden daha uyumlu olduğu, Beşiktaş’ın ise özellikle çıkarken çok top kaptırdığı şeklinde. İnanılmaz; saç baş yolduran cinsten pas hataları yapıyor Beşiktaşlı futbolcular. Sadece stresle açıklanabilir mi bu? Ama işte kaliteli oyuncu farkı belirleyici oluyor; forvet hattında sürekli yer değiştiren Babel ilk yarı biterken 40’ta ceza sahası önünde bulduğu topa sağıyla çok sert ve isabetli vuruyor ve Siyah - Beyazlılar kötü oynadıkları oyunda öne geçiveriyor. İkinci yarıya daha moralli başlıyor Kartal. Paslarda isabet oranı artıyor. Ev sahibi de Elmas ve Valbuena’yı oyuna alarak kontra atak gücünü artırıyor. Beşiktaş paslı atak yaparken Fenerbahçe daha çok kontra atak kolluyor artık. Bu kez Beşiktaş’ın etkili olduğu dakikalar. Ama golü bulan Fenerbahçe oluyor. Kısa boyuna rağmen Ayew kafasıyla skoru dengeleniyor. Bu arada Slimani’nin 86’da Vida’ya sert hareketi VAR’ın ilgisini çekmiyor. Ve ikinci yarı Beşiktaş’ın daha derli toplu gözüktüğü maçta iki takım da kazanmayı tam hak etmiyor. Puanlar paylaşıldı. Not: Sarı kartla Caner’i seyircinin önüne atan ve toplu küfre hedef yapan Aydınus, maç sonunda da ikinci sarıyla VAR’gısız infazda bulunmuş. Aferin ona.
Yenilmediler üzülmediler
Yazarın Son Yazıları
Sakat, cezalı ve milli takımlara gidenler nedeniyle Beşiktaş’ta Demir Ege, Kartal ve Taylan ilk on birde.
Yine değişen bir şey yok; ne maç yönetimlerinde, ne hakem atamalarında ne de kulüp yöneticilerinin tavırlarında.
Böyle skor korunamaz, korunamıyor da zaten. Skor eşitleniyor: 3-3. Uzatmalarda Beşiktaş’ı Allah koruyor. Sonuçta ben de skoru belirleyen VAR ile ilgili Trabzonlu TFF Başkanı’ndan bir açıklama bekliyorum.
TFF Başkanı Hacıosmanoğlu yaptığı açıklamalarla bize ne demek istedi?
Beşiktaş’ın ilk on birinde 6-7 oyuncu belli artık. Ama ben mesela Milli Takım kalecisi Mert’in, Sergen Yalçın’la birlikte neden itibar kaybına uğradığını anlamıyorum.
Pazartesi akşamı ne izledik biz?
Baştan söyleyeyim.
Baksanıza adalete olan inancımızın her gün daha da azaldığı şu kirlenmiş futbol ortamını birileri bahis üzerinden temizleme kararı almış.
Önde presle rakip alanda topu tutabilme, savunmadan güvenli çıkışlar, kanatların iyi çalışması Beşiktaş’ın artılarıydı
Beşiktaş’ın son mali kongresi kulüpte işlerin hangi noktalara vardığının bir göstergesi maalesef.
Beşiktaş baskılı ve enerjik başlıyor ve 2 golle öne geçiyor. Ama VAR’ın işgüzarlığıyla, hakemin sarı kartı kırmızıya dönüyor, Orkun gereksiz hareketi yüzünden atılıyor ve Kartal 10 kişi kalıyor.
Bu ligin şaibeli olduğunu zaten hep biliyorduk.
Maçın hemen başında Toure’nn soldan top sürerek ceza alanına girişi, Cerny’nin yerden topu uzatışı ve Cengiz’in net vuruşuyla Beşiktaş Kasımpaşa karşısında öne geçiyor.
Ne sebeple olursa olsun maç ertelenmesine karşıyım.
Süper Lig’i yayıncı kuruluş mu yönetiyor?
Zafer sarhoşluğu içindeyiz.
Maç yazımda “Fırsat kaçtı” başlığını atmıştım.
Fırsat kaçtı
Galatasaray derbinin favorisiydi. Ama belli ki Liverpool maçının yorgunluğu vardı.
Bitmeyen çilemiz bizim bu; tribünlerin küfürlü sloganlar nedeniyle sürekli ceza yemesi.
MHK’nin görevi iyi hakem yetiştirmek ve o iyi hakemleri adaletli bir şekilde maçlara vermek değil midir?
Garabetler ülkesiyiz; anımsarsanız 2004’te tekrarlanan Çaykur Rize-Fenerbahçe maçı ocak transferleri de kullanılarak oynanmıştı.
Beşiktaş-Başakşehir maçından çıktım koşa koşa eve geldim.
Bakın Erkek Milli Basketbol Takımımızın oyuncusu Kenan Sipahi, Avrupa Şampiyonası’nda yarı finale çıkma başarısı gösterildikten sonra “Biz saha içinde ve saha dışında birlikte zaman harcamaktan çok zevk alıyoruz” diyor.
Sürekli dön dolaş aynı noktaya geliyoruz.
Bravo bildiniz, Ole Gunnar Solskjaer Beşiktaş’ı şampiyon yapamadı.
Karşınızda çok zayıf bir takım da olsa siz oyun kuramaz, topu rakibe verirseniz istediğiniz kadar savunmacıyla sahaya çıkın o rakip istediğini yapar, öyle olur böyle olur golü de bulur.
Eldeki kadroya bakıp Solskjaer üçlü savunmaya geçmiş.
Transfer değil emek!
Beşiktaş şu anki takım performansıyla kimi rahat yenebilir sorusunun yanıtı yok maalesef.
Gerçekçi olmak gerekirse Beşiktaş’ın bugün mucizeye ihtiyacı olacak.
Beşiktaş maçın başında kaptırılan topla şanssız bir gol yiyor.
Bu kadar kötü bir zamanlama olabilirdi ancak. Malum; Beşiktaş bu akşam Shakhtar Donetsk ile tarihi bir maça çıkacak.
Daha önceki yazımda, forma aşkının olduğu, aidiyete dayalı o eski yılların çok gerilerde kaldığından, artık her şeyin değerinin para ile ölçüldüğünden bahsetmiş ve bir futbolsever olarak üzüntümü dile getirmiştim.
Fikstür çekiminin üstünden daha bir hafta bile geçmedi. Ama kimse içerdiği haksızlıklar üzerine konuşmuyor.
Güleyim mi ağlayayım mı bilemedim. Beşiktaş’ta çok isabetli gözüken iki transfer yapılmış, hele Abraham gibi çok renkli bir santrfor gelmiş ama hâlâ laf edenler var.
Cemal Süreya demiş ki: “Bir takım ol Mesela Beşiktaş gibi De ki, Şerefim bitene kadar Seveceğim seni” Üstat bu sözleriyle şerefiyle kazanmayı her şeyin üstünde tutan sporseverlere tercüman olmuş. Futbola felsefi açıdan bakan ve belki de futbolun en politik figürü olan “filozof” unvanlı eski Brezilyalı futbolcu Dr. Socrates ise şu ünlü sözleri sarf etmişti: “Futbol sadece bir oyun değildir, o bir kültürdür, o bir direniş şeklidir.”
Hedefleri büyük tutmak başka bir şey, boş hayaller yayıp peşine takılmak ise bambaşka bir şey.
Futbolda en fazla sevdiğimiz, heyecanlandığımız transfer döneminin içindeyiz. Resmi olarak başlamasa da.
En sonunda anladım ki istediğin kadar güzel anlat “anlama” anlatılamıyor. Bu bir kapasite ya da vizyon meselesi.