Özgür Mumcu

Duvarları Yıkmak

17 Eylül 2014 Çarşamba

Biliyorsunuz Cumhurbaşkanı kendine yakın medya mensuplarıyla basına kapalı görüştü. Dışarı sızan haberlere göre, her konuda ne kadar haklı olduğunu anlattı. Belli ki iyi bir teknik direktör gibi oyuncularına taktiklerini verdi. İyi oynamayanları payladı, güzel futbolunu gollerle süsleyenleri de takdir etti.
Bu havuz medyası mensupları da gizli ve ayrıcalıklı bir örgütün üyelerine has bir gururla doldular.
Kolay mı? Cumhurbaşkanıyla bir istihbaratçı gibi devletin zirvesinde milli güvenlik meselelerini ele aldılar. Fikirlerini söylediler, talimatlarını aldılar. Gazeteci olarak girdikleri odadan devlet adamı olarak çıktılar.
Çok hayati bir görevleri var. İktidarın bütün algı operasyonlarını sorunsuz bir koordinasyonla yürütmeleri lazım. Daha evvel acemi bir koroydular ve şarkı söylemeleri için cemaat medyasının ses vermesini bekliyorlardı.
Şimdi o sesten mahrum kalınca biraz yalpaladılar. Cumhurbaşkanı’nın ufak bir “balans ayarı” vermesi doğal karşılanmalı.
Cumhurbaşkanı aynı şeyi yüz ayrı yerde söyleyecek, havuz medyası o söylenenleri manşetleriyle pekiştirecek. Köşe yazarları da Erdoğan’ın ne şahane olduğunu anlatan analizleriyle buna destek verecek.
Cumhurbaşkanı halka seslenmek isterse de dizilecekler reisin karşısına, önceden ezber ettikleri soruları sıralayacaklar.
Beyefendi’yi onun dahi aklına gelmeyecek şekilde övecekler.
Artık pek izlemiyorum ancak izlediğim böyle bir televizyon röportajı karikatüründe Erdoğan’a yöneltilen en sert eleştiri “Son zamanlarda biraz kilo aldınız” olmuştu.
Bu gazeteciler fahri hükümet üyesi, fahri parti il başkanı.
Tepeden ayağa mükemmelen işletilmeye çalışılan bir propaganda makinesinin dişlileri.
O sebeple yapılan bir ankete göre AKP seçmeninin büyük çoğunluğu yolsuzluk iddialarının montaj olduğuna inanıyor. İnanıyor zira Erdoğan her yerde bunun böyle olduğunu söyledi. Kendi işadamlarına kurdurduğu medyası da onun söylediklerini sürekli pompaladı.
Yine bir ankete göre havuz medyasını takip edenlerin önemli bir kısmı AKP seçmeni.
Erdoğan bir alternatif gerçeklik yarattı. Devasa bir medya gücünü de bu alternatif gerçekliği inşa etmek için seferber etti. Bugün iktidarın yalan söylemekten çekinmesini gerektirecek hiçbir sebep yok.
O söylenen yalan medya tazyikiyle hakikate dönüştürülüp servis edilecek. Giderek medyada çoğunluğu ele geçiren havuz sistemi de önce seçmeni sonra da kendini bu yalanın hakikat olduğuna inandıracak. Kurulan bu çarpık algıyı takiben gelsin analizler gitsin yorumlar.
İki Türkiye var.
Birinde iktidar ve onun sözünden çıkmayan gazeteciler kendi çıkarlarına yarayan alternatif bir gerçeklik yarattı ve kitleleri onun içine hapsetmeye çalışıyor.
Diğer Türkiye ise dağınık, yalanların ne olduğunu anlıyor ancak hakikatlere ulaşmak için çok çaba sarf etmesi gerekiyor.
İşte havuz dışında kalan ve gücü giderek azalan medyanın tarihi sorumluluğu burada devreye giriyor.
Bu yalan ve propaganda üzerine kurulu alternatif gerçekliğin duvarlarını kırıp, yalanlarla esir alınmış kitleleri serbest bırakması gerek.
Bu da ancak iyi habercilik ve baskılara direnmekle olur.
Emin olun en sert görünen, ancak sadece aynı ezberi Erdoğan’ın zaten gözden çıkardığı kitlelere tekrarlayan gazete ve televizyonlar iktidarın zerre umurunda değil.
Ancak ne zaman muhalif bir medya organı geniş kitlelere erişme potansiyeli gösterir ve yalan üzerine kurulu bu düzenin surlarını sarsarsa iktidar o zaman endişelenir.
Doğrudan baskı kuramadığı yayının karşısına da sözüm ona muhalif unsurları sürmeye çalışır.
Cumhuriyet’e yapılan akıl almaz cemaatçi suçlamasını bir de bu gözle değerlendirmekte fayda var.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları