Cumhuriyet Yeniden...

29 Ekim 2014 Çarşamba

Hemen sınırın öte yakasında kanlı bir savaş sürüyor, top sesleri sınırın bu yakasındaki köylerden kasabalardan duyuluyor, havan mermileri arada bir bu tarafa, evlere, tarlalara düşüyor.
Ne oluyor orada? Bir süre öncesine kadar görece sakindi. Ne zaman ki Batı, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki rejimleri yıkmaya, yerlerine petrolü garanti altına alacak daha “demokratik” rejimleri ikame etmeye karar verdi, işte o zaman savaşın vahşi çığlığı duyulmaya, kulakları sağır etmeye, insan ortadan kaybolup gitmeye başladı. Şimdi artık oralarda savaşanlar, savaştan kaçanlar, sığınanlar ve sığınamayanlar var. Çocuklar, kadınlar bu savaşın çaresiz kurbanlarıdır.
Savaşın şimdilik kazananı ise çağ dışı bir ilkelliktir. Tarihin eski sayfalarından fırladı çıktı; karşımızdadır ve utanmaz bir pervasızlıkla, “İslam Devleti mücahidi, Ezidi kadınları ister cariye olarak haremine alabilir, isterse satabilir” diye konuşuyor. Dahası var; “Allah’a şirk koşanların hiçbir hakka sahip olmadıklarını, Ezidi kadın ve çocukların IŞİD savaşçıları arasında şeriata göre bölüştürüldüğünü” söylüyor. “Vakit geçmeden köleliğin yeniden kurulması gerektiğini” savunuyor. Bütün bunlar bir karalama kampanyasının ürünü uydurmalar değil, IŞİD’in İngilizce internet dergisi Dabiq’te açıkça ilan edilmiş ilkelliklerdir.

***

Bütün bunlar bize sahip olduklarımızı korumanın zorluğunu, durumun istikrarsızlığını, ulusal ve uluslararası statükonun güven vermediğini söylüyor. Sahip olduğumuz ve şimdi tehlikede, tehdit altında olduğunu söylediğimiz Cumhuriyetimizi korumanın gittikçe zorlaştığını anlatıyor. Gelişmeler, IŞİD’in vahşi ideolojisini neredeyse kutsayan anlayışın bizim sokaklarımızda da dolaşmaya başladığını gösteriyor. Daha da vahimi, iktidarın, sahip olduğu ideoloji nedeniyle sınırın öte yakasındaki bu ilkellikle arasına kesin bir çizgi çekmemekte ısrarlı oluşudur. Cumhuriyetimizin karşı karşıya kaldığı tehlike ve tehdit, yalnızca sınır ötesinden değil, asıl olarak bu yakadakilerin o yakayla ideolojik hısımlıklarından kaynaklanıyor.

***

Peki biz bu tehlikeyi ve tehdidi savuşturabilir, cumhuriyetimizi kurtarabilir miyiz? Cumhuriyetin kendi statükosunu kıramadığı, bu nedenle laik demokratik cumhuriyetin ağır bir yara aldığı ortada. Demokratikleşmeyi ağırdan alan, laikliği savunmanın güvenli ve halka dayanan bir yolunu bulamayan Cumhuriyetin pek çok temel ilkesi yozlaştırılmıştır. Daha da vahimi, ülkenin yönetimi, demokratik cumhuriyet ilkesine düşman bir ideolojinin hâkimiyeti altındadır. Bu cumhuriyet artık önceki dönemlerin statükosu savunularak kurtarılamaz. Kurtuluş ve Kuruluş’un kurduğu yapı bundan böyle ancak aşılarak kurtarılabilir. Savunma konumu cumhuriyeti kurtarmak için yeterli olmayacaktır. Birinci Cumhuriyetimiz 12 Mart ve 12 Eylül’de aldığı yaraları iyileştiremeden, bir çıkış yolu bulamadan birikmiş ideolojik kinini iktidara taşımayı başaran bir ekip tarafından işgal edildi. Şimdi biz yaralı bir “İkinci Cumhuriyet” dönemini yaşıyoruz. “İkinci Cumhuriyet” iddiasının patent sahipleri tarihsel gelişme doğrultusunda aşılmasını değil, yıkılmasını savundukları cumhuriyetin başına gelenler karşısında şimdi hayretler içinde, “ama biz bunu istememiştik ki” feryadındalar. Ne yazık ki iş işten geçmiştir.

***

Şimdi iş Türkiye’nin solcularının, sosyalistlerinin, aklı başında demokratlarının üzerindedir. Cumhuriyet, artık geçmiş dönemlerin statükosunu savunarak değil, ilkelliği, ilkellikle akraba ideolojileri kesin bir yenilgiye uğratacak kararlılıkla, kendi statükomuzu aşarak kazanılabilecektir. Bu savaş savunma konumlarından kazanılamaz. Saldırgana karşı en iyi strateji ve taktik kararlı bir mücadeledir. Bu mücadele kazanılamazsa sınırın öte yakasındaki tarih dışı ilkellik sınırdan içeri girecek, içerideki ağır tahribatın üzerine çıkacak, tüm ülkeyi Kurtuluş ve Kuruluş yıllarının öncesine, koyu bir karanlığa mahkûm edecektir.
Saldırıdan kurtulmak gerilemekle, küçük kazanımlarla avunmakla değil, gerçekten laik, gerçekten demokratik, gerçekten bağımsız, ufku açık bir cumhuriyeti yeniden kurmak amacında birleşmekle mümkündür.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları