Platon’un Devlet’ini Okurken

25 Temmuz 2018 Çarşamba

Derler ki hangi tadı almak istiyorsan o tadı alabileceğin bir meyveye benzer demokrasi. Niyet ne tarafa, o tarafa doğru yürü, kimse sana “bu demokrasi değil” demeyecektir. Eski Yunan’da Platon’un, Sokrates’i konuşturduğu eserinde, Atina’nın yurttaşları için öngördükleri demokrasiyi öyle güzel anlatır ki, sınıflı toplumun kökenlerini anlamak istiyorsan, hiç üşenme, “Devlet”i oku.

***

İnsanların zihninden kimi “zararlı” fikirlerin çıkartılmasının gönüllü, gönülsüz yöntemleri üzerine söylediklerini oku; korkunun, hazzın kentin koruyucusu olması gerekenlerin eğitilmesindeki rolünü, etkisini oku ya da daha önemlisi, Platon ya da Socrates’in, “meşru” yalanlar aracılığı ile halk sınıflarına bugüne kadar eşit oldukları söylenmişti ya, artık eşit olmadıklarını söyleme zamanı geldiğinde devletin biçimden biçime geçişini nasıl anlattığını oku.

***

Kavgacı Sparta modelini, mülk sahibi olmaya dayanan zenginlerin yönetimi oligarşiyi, onu deviren demokrasiyi, sonunda en kötü yönetim biçimi olan tiranlığın, halktan vazgeçemediğini ama aynı zamanda ondan korkusunu ne güzel anlatır Platon ya da Socrates. Tiranlığın karakterini resmederken, önce en yakınlarını nasıl yok ettiğini de anlatmaz mı? Sonra “güvenilir kişiler” bulunur; hayranlar tiranı öve öve bitiremezler, masraflar arttıkça artar; oralardan sıçrayıp zamanımıza gelecek değilim, ama borçlanmalardan, hacizlerden söz eden Socrates değil de ben miyim?

***

Kapitalizmde demokrasiyi gerilere, adeta şimdi bize pek demode gelen eski Yunan demokrasisinden daha gerilere götürmek isteyenler de artık Socrates’in anlattığı gibi “meşru” da olsa yalan söylemek istemiyor, devletin değişen karakterini kalın kafamıza sokmak istiyorlar. Şema tamamlandı, yasama - yürütme - yargı tekleşti, şimdi içini doldurma zamanıdır, anlıyoruz kararnamelerden.

***

Bu kadar laf niye; son kararnameyi anlatsaydık, kısaca hepsini birden söylemiş olmaz mıydık. Ne diyor son Devlet Denetleme Kurulu kararnamesi: DDK, “tüm kamu kurum ve kuruluşlarında, sermayesinin yarısından fazlasının bu kuruluşlara ait olduğu bu kurum ve kuruluşların katıldığı her türlü kuruluşta, kamu kurumu niteliği taşıyan meslek kuruluşlarında, her düzeydeki işçi-işveren meslek kuruluşlarında, kamuya yararlı derneklerde, vakıflarda” nedir, etkili ve yetkilidir. Eksik bir kurum kuruluş kaldı mı? Hayır kalmadı. Nokta.

***

Ne yapabiliyor DDK? O kurum ve kuruluşlarda, sendikalarda, vakıflarda yöneticileri görevden alabiliyor, idari ceza verebiliyor, yargılanmalarını sağlayabiliyor. Daha ne olsun. Socrates ya da Platon Yunan devletinde eğitimin, öğretimin, gerçeği kavratmanın ya da karartmanın yollarını çekinerek tartışıyorlardı. Şimdi çekinmeye gerek kalmamıştır. “Açık sözlü” olabilmenin koşulu nedir? Socrates başka adlar veriyor olabilir, “güçlü” bir devletimiz var bizim de artık.

***

Kararnameyi okumayı bıraktım. Nasılsa artık kanun hükmündedir, uygulanacaktır; ben yine döneyim, Platon’un Devlet kitabına. Tam da oligarşik devlet biçiminden demokratik devlet biçimine geçişi anlatıyordu ki Socrates, dalmışım. Rüyada mıyım; baktım Ahmet bağırıyor, Erkan koşuyor, Barış arada kalmış; AKP’li vekiller kuşatmışlar, Ahmet’i nasıl susturmaya çalıştıklarının görüntüleri düştü TV kanallarına. Nereden nereye geçiyorlardı karıştırdım iyice ben de, oligarşiden demokrasiye miydi, demokrasiden hangisine geçişi anlatıyordu Socrates ya da Platon, yoksa tersi miydi?
Uyanmışım, hangisiydi iyi olan? Açtım gözümü karanlık gecede. Amaan ne fark eder, neyse ne!..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları