Yeni ‘Model’ Ülke

03 Kasım 2014 Pazartesi

AKP Türkiyesi’ni unutun. Ortadoğu’nun, Arap dünyasının hatta Müslüman dünyanın örnek alması gereken yeni ülke, her şeyi çok bilen liberal-muhafazakâr “kanaat önderlerine” göre şimdi Tunus.

‘Seküler partilerin zaferi’...
Tunus’ta yapılan genel seçimlerde, seküler, İslamcı karşıtı bir platformla yarışan Nida partisi, meclisi oluşturacak 217 milletvekilinden 85’ini çıkararak birinci parti oldu. Müslüman Kardeşler akımının Tunus ayağı Ennahda 69 temsilci çıkararak ikinci parti oldu. Geriye kalan 63 iskemleyi seküler, liberal ve sol eğilimli partiler paylaştılar. Seküler bir partinin Müslüman bir ülkede, “Müslüman Kardeşler” hareketinin partisini ikinci sıraya iterek tek başına hükümet kurma konumuna gelmesi, bölgede, dünyada iyimser duygular yarattı.
CNN’ye göre, “Tunus seçimleri Arap demokrasisi için umutları küresel çapta artırdı”. Lübnan’da çıkan liberal The Daily Star gazetesinde Rami Khouri’nin geçen çarşamba yayımlanan yorumuna bakılırsa, Tunus seçimleri “Arap dünyasının modern tarihindeki en önemli olayıdır”.
New York Times’ın başyazısına göre, “Müslüman dünyasının Tunus’tan öğreneceği çok şey var” (30/10/21014)... Fareed Zakaria, Huntington’un “eğer bir ülkede iktidar, barışçı biçimde, üst üste iki genel seçimle iki kez değişebiliyorsa, demokrasi orada konsolide olmuştur” ölçütünden hareketle, Mısır’ın aksine, “Tunus’ta demokrasinin artık kök saldığını” savunuyordu (Washington Post 30/10). Bir yoruma göre, “Tunus Amerika’nın Arap dünyasındaki tek, gerçekten demokratik müttefiki olabilir” (The Daily Signal). The Economist, seçim sonuçları için “seküler güçler kazandı”, “İslamcılığın, cihatçı terörün, iç savaşların elindeki bir bölgede istisnai bir gelişme” diyordu.
Tunus gazeteleri de iyimser. Realité’nin bir yorumuna göre, “İkinci Cumhuriyet doğdu”; Arap dünyasında demokrasi güçlendi” (Tunis Times), bu “Bir Tunus mucizesi” (L’Economist Maghrébin). Asharq Al Awsat gibi Suudi yanlısı, Al Ahram gibi Mısır gazeteleri de Müslüman Kardeşler’in Tunus ayağının seçimleri kazanamamış olmasının keyfini çıkarıyorlar.
Bu iyi duyguları şöyle bir anlatı destekliyor: Devrimden sonra 2011’de ilk seçimleri kazanan Ennahda, iki yıl koalisyon ortaklarıyla yönetti; sonra toplumsal muhalefetin baskıları karşısında istifa ederek yönetimi bir erken seçim hükümetine devretti. Tunuslu siyasi liderler, 2013’te, liberal, kadın haklarına saygılı, sivil toplumun gereksinimlerini göz önüne alan yeni bir anayasa hazırladılar, bu anayasayı halkoyundan geçirdiler, sonra 2014’te hemen tüm uluslararası gözlemcilerin, “şeffaf, düzenli, dürüst” olarak nitelediği bir genel seçim gerçekleştirdiler.

Aslında çok kırılgan
Bu mükemmele yakın “demokratikleşme” resminin aslında çok kırılgan bir temeli var.
Örneğin Ennahda hükümeti istifa ederek yerini bir seçim hükümetine, demokrasi aşkından değil, toplumsal muhalefetin baskısı karşısında haftalarca ayak diredikten sonra, artık kalamayacağını anladığı için bıraktı.
Seçimlere doğru Ennahda yeniden uzlaşmacı, ılımlı, demokrasi yanlısı bir imaj yaratmaya çalışırken Yassin Essid, L’Economiste Magrébine gazetesindeki “Unutucu hafıza” başlıklı yorumuna, kurbağanın sırtında suyu geçerken, verdiği sözün aksine iğnesini batıran akrebin öyküsüyle başlıyor, siyasal İslam için, “Bunların da fıtratında var. Buraya gelirken yaşadıklarımızı unutmayalım” diyordu.
Bunlar “en çok kendilerinin yararlandığı bir demokratik çoğulculukta, ılımlı İslam görüntülerini bir tören elbisesi gibi sergiliyorlar, ama kendi ideolojilerini egemen kılma amacından asla sapmıyorlar”. Essid, “Gelin” diyor, “ilk İslamcı hükümet kurulduğunda, Başbakan H. Jabali’nin VI. Halife’nin gelişine ilişkin açıklamalarını, bu hükümetle birlikte yükselerek vatandaşların özgürlüklerini, hatta bedensel sağlıklarını tehdit eden dinci dalgayı anımsayalım: Kadınlar aşağılandı, genç kızlar taciz edildi, imamlar işlerinden kovuldu, camilere el kondu, öğrenciler, öğretim üyeleri hakarete uğradı, darp edildi; devlet binaları yakılıp yıkıldı, ulusal bayrak yırtıldı, yerine siyah Selefi bayrağı dikildi. Bu sırada karşımızda bunları anlamak istemeyen, mahkûm etmeyen, önlem almayan, ‘Abartmayın, anlayışla karşılayın, yılların baskısına bir tepkidir diyen bir hükümet vardı.”... “Tebliğ veren ziyaretçileri, gençlerin cihada gitmeye teşvik edilmesini, Belaid ve Brahmi’nin (iki sosyal demokrat meclis üyesi, sendika lideri - E.Y.) katledilmesini anımsayalım.” ... “Ekonomik bataklığı, hızla artan işsizliği...” Essid, Ennahda, yükselen işçi hareketi, toplumsal muhalefet, sivil toplum örgütlerinin baskısı karşısında istifa etmek zorunda kaldıktan sonra “yerine gelen teknokrat hükümet, olanların bir bilançosunu çıkarmadı, geçmişin hesabını sormadı”. İslamcılara bir daha asla güvenmeyelim”... diyor yazısında.
Gerçekten de toplam seçmenin yüzde otuzunun desteğini alan Ennahda, görüşlerini değiştirdiğine ilişkin hiçbir belirti sergilemiyor. Ennahda liderinin seçimin hemen arkasından “Bugün Tunus’ta ortam hiçbir partinin tek başına hükümet kurmasına uygun değil, bir ulusal birlik hükümeti kuralım çağrısı” da bir an evvel iktidara geri dönme isteğini yansıtıyor.
Diğer taraftan, gençlerin büyük bir kısmının sandık başına gitmemiş olması, işsizliğinin yüzde 35 düzeyinde seyretmesi, hükümeti kuracak olan Nida partisini büyük sosyal sorunların beklediğini gösteriyor.
Nida, salt İslamcılığa karşı oldukları için bir arada durabilen partilerin, sendikaların, iş çevrelerinin, ilk krizde kolaylıkla dağılabilecek bir koalisyonu. Bunlar, ortak bir program oluşturamadıkları için, Nida henüz liderliklerini bir kongreyle seçmeyi başaramadı. Ancak, eski rejimden kalma kadroları, Burgiba taklidi yapan 85 yaşındaki lideri, neo-liberal bir ekonomik modeli benimsemiş, denk bütçe ile yabancı sermaye girişine, dış finansmana, hatta finans sektörünün motor gücüne umudunu bağlamış görünüyorlar.
Kısacası Nida ve seküler blokun kısa dönemde halkın refahı yükseltecek, işsizliği, toplumsal gerginlikleri azaltabilecek bir gündemi yok. Buna karşılık Ennahda’nın kemikleşmiş, homojen, ekonomik siyasi krizlerin etkilerine dayanıklı bir oy tabanı var.
Bunlara, Tunus’un ISİS’e (IŞİD), dünyada en çok (belki Türkiye’den sonra) militan göndermiş ülke olduğunu ekledik mi, bu “demokratikleşme resminin” gerçeği biraz daha görünür oluyor.
İslam dünyasına ilk “örnek ülke” Türkiye, şimdi bölgede pek itibarlı değil. Batılı müttefikleri Türkiye “demokratikleşiyor” söylemini çoktan terk etti. Yöneticileri “onurlu yalnızlık” fantezileriyle seçmenlerini avutmaya, siyasal İslam, tek adam iktidarını konsolide etmeye çalışıyor. Şimdi sıra Tunus’ta...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları