Deniz Yıldırım

F-35 ve yeni askeri kamplaşma

15 Haziran 2019 Cumartesi

Biz daha çok S-400 boyutunu konuşuyoruz; ancak S-400 ile birlikte anılan F-35 savaş uçakları, yeni Amerikan stratejisini anlamak açısından epey önemli.
F-35 savaş uçakları, ABD’li savunma endüstrisi tekeli Lockheed Martin (LM) tarafından üretiliyor. Amaç eskiyen F-16 teknolojisinin yerine yeni nesil bir savaş uçağı geliştirip ABD merkezli ittifak sisteminin hava hâkimiyetini 21. yüzyılda da pekiştirmek.
ABD’de savunma idaresi (Pentagon) ile savunma endüstrisi arasındaki kaynaşma Soğuk Savaş döneminde iyice pekişmişti. Bugün artık yadsınamaz bir gerçek. LM ise bu alanda tekel. Şirketin kendi sitesindeki faaliyet raporuna göre 2018’deki 53.8 milyar dolarlık satışın yüzde 70’i Amerikan hükümetine yapılmış. Sadece Amerikan ordusunun verdiği F-35 siparişi sayısı ise şimdiden 2 bin 500’ü geçmiş.
F-35’lerin kimi parçalarının üretimine veya bakım işlerine farklı ülkelerin savunma sanayiilerini de katan bir yol izliyor LM tekeli. Bu programa Türkiye de dahil. Türkiye F-35 uçaklarının bazı parçalarını üretiyor; böylece yerli savunma endüstrisi de, toplamda yaklaşık 12.5 milyar dolar gelir getirmesi beklenen bir işe, yeni istihdam yaratıp iç piyasayı da canlandıracak, başka uluslararası işlerin yüklenilmesinde de referans olacak bir hamleyle girmiş oluyor. Türkiye’deki yeni iktidar blokunda savunma endüstrisi ciddi bir yer kaplıyor; F-35 üstünden Amerika ile bu tür bir ortaklaşmaysa yeni pazarları, yani sektörün büyümesini güvence altına alıyor.

ABD’nin F-35 üstünden hedeflerini üç başlıkta özetlemek mümkün
Öncelikle jeopolitik açıdan ABD’nin yeni dünya düzenine dair ortaya koyduğu tehdit ve güvenlik algılarına üretici ya da alıcı ülkeleri ortak ediyor. Özellikle de Rusya ve Çin’e karşı. F-35’lerin radar sistemlerine yakalanmasını engelleyen bir teknolojiye sahip olduğu, 21. yüzyılda hava hâkimiyetini garanti altına alacağı tezi etrafında yeni bir güvenlik ittifakı tesis ediyor. Bu da Amerikan emperyalizminin askeri hegemonyasını yeniden üretiyor.
İkincisi: durgunlaşan ekonomiyi canlandıran, yan sektörlerle birlikte üretimi ve istihdamı olumlu etkileyen önemli bir sektör askeri endüstri. Trump’ın iç ekonomiyi canlandırma planıyla da doğrudan uyum gösteriyor F-35 programı. Yani tekellere can suyu, iç pazara da ferahlama olanağı sağlıyor.
Ve üçüncüsü: Evet, en büyük alıcı ABD olsa da, ortak tehdit algısını paylaşan devletlere büyük miktarda dış satışı da güvence altına alıyor F-35 üretimi. Böylece Avustralya’dan Japonya’ya, Güney Kore’den İngiltere’ye, İsrail’den Belçika’ya kadar uzanan bir alanda yüzlerce F-35 uçağı satıyor ya da sipariş alıyor ABD. Trump daha bu hafta Beyaz Saray üstünde F-35 gösterisi yaptırdı; Polonya devlet başkanının 30’dan fazla F-35 almasını sağladı mesela.

F-35 sadece F-35 değil
Ortalama bir F-35 uçağının 90-100 milyon ABD Doları olduğunu hatırlatalım. Yani F-35 önümüzdeki süreçte ABD’nin en önemli gelir getirici ihraç maddesine dönüşme yolunda. ABD, bu projenin 2070’e kadar, üretim ve bakım işleri de dahil toplamda 1.5 trilyon dolarlık bir pazar yaratmasını bekliyor.
Diğer taraftan F-35’e itirazlar Avrupa cephesinde Almanya-Fransa ittifakını da pekiştiriyor. Hem Almanya hem de Fransa, Belçika’nın ABD’den F-35 almasını “stratejik açıdan Avrupa çıkarlarına uygun düşmeyen davranış” olarak gördüklerini, bu kararın Avrupa’nın ABD’ye askeri bağımlılığını sürdürmeye yarayacağını ilan etti. Almanya F-35 almayacağını duyurdu; Fransa ile ortak bir savaş uçağı üretimi projesini de başlattı.
Dolayısıyla cepheleşmeyi şöyle görebiliriz F-35 üzerinden: Bir yanda Amerikan şemsiyesi altında, Rusya ve Çin’i çevreleme stratejisini birinci sıraya yazan İngiltere, Polonya, Avustralya, Güney Kore, İsrail, Japonya gibi devletler var. Yani F-35 alan, S-400 almayanlar. Diğer yanda Atlantik ittifakını sorgulamaya ve kendi bağımsız, orta yolcu hattını çizmeye çalışan kara Avrupası güçlerinin girişimi var; başını Almanya ve Fransa’nın çektiği. Yani ne F-35 ne de S-400 alanlar.
Üçüncü cephedeyse S-400 savunma sistemi almaya yönelen ülkeler var. Bu blokun askeri olarak başını üretici ülke Rusya çekiyor. S-400’leri Doğu Avrupa’daki sınır bölgelerine; Karadeniz’de Kırım’a, Akdeniz’de de Suriye’deki Tartus Üssü’ne konuşlandırmış durumda. Bir diğer alıcısı ise Çin. Şimdi Hindistan da Rusya ile S-400 alım anlaşması yaptı ve birkaç haftadır ABD’nin yoğun basıncı altında. Özetle F-35 ile S-400 bölünmesi üstünden bir yeni “Demir Perde” çekiliyor.
Türkiye’nin bu cepheleşmedeki yeri mi? Kendine has; çünkü bu yeni jeopolitik yarılmada her ikisini de almak, iki cephede de yer tutmak istiyor. Çarşamba buradan devam.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Cumhuriyet’e veda 4 Haziran 2022

Günün Köşe Yazıları