Hikmet Çetinkaya

Yasaklar Ülkesinin Çocukları...

27 Aralık 2014 Cumartesi

Nasıl bir vicdan, nasıl bir duygu, nasıl bir adalet, nasıl bir hukuk?
Yarı aydınlık bir günün içindeyim ve bu sorulara yanıt arıyorum.
Konya’da, Devrim Şehidi Kubilay’ı anma töreninde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret ettiği savıyla gözaltına alınan ve ardından tutuklanan 16 yaşındaki lise öğrencisi M.E.A’nın annesi Nazmiye A’nın çığlığını duyuyorum:
“Oğlum silahlı katil değil!”
Cumartesi Anneleri, ölümler, kayıplar, Berkin’ler, Uğur’lar, Ceylan’lar, Emine’ler, Ayşe’ler, Ceren’ler, Necla’lar...
Zindanlara tıkılan tüm çocuklar...
Yıllar önce gözaltına alınıp tutuklanan Manisalı liseli çocuklar...
Annelerin çığlığı yankılanıyor yeniden:
“Kıymayın yavrularımıza, onlar daha çocuk!”
O yıllarda o çocuklara kıydılar, terör örgütünden yargıladılar, hapis yatırdılar.
Neredeyse 20 yıl geçmiş aradan...
Sopalarla, tekmelerle çocuklarımızı, gençlerimizi öldürdüler Gezi Direnişi’nde...
Yere düşen genci nasıl dövmüşlerdi...
Polis ve esnaf el ele!
Polisin savunmasını anımsadınız mı duruşmada?
Şöyle demişti:
“Gezi Parkı darbeyse ben de darbeyi bastırmakla görevliydim. İşimi yaptım. Pişman değilim, vicdanım rahat...”

***

Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki çocuklarımızı, gençlerimizi öldürenlerin de onları tutuklu yargılayanların da vicdanları rahat!
Soner Yalçın, Ahmet Şık, Nedim Şener, iki Barış ve daha birçok kişi yargılanırken de özel yetkili mahkeme savcılarının, yargıçlarının vicdanları rahattı.
,Hrant Dink’in tetikçisinin, koskoca devletimizin istihbarat birimlerinin, emniyet müdürlerinin, valilerin de vicdanı rahattı.
Siyasal erkin başı, devletimizin başbakanı ne diyordu:
“Kahraman polisim, kahraman savcım!”
Anımsayın Ergenekon’u, Balyoz’u, KCK’yi, Odatv, Poyrazköy, Fuhuş ve Askeri Casusluk davalarını...
Dinlemeleri, fişlemeleri, yatak odalarına girmeleri...
Şimdi ortada bir fotoğraf:
“Hepsini Cemaat yaptı!”
Sanki her buyruk Pensilvanya’dan geldi...
RTE’ye karşı ne söylemişti Deniz Baykal, daha sonra da Kemal Kılıçdaroğlu:
“Ben Ergenekon’un avukatıyım!”
Başbakan öfkelenmiş, yanıtı hemen vermişti:
“Ben de Ergenekon’un savcısıyım...”
Dinlemeyi, fişlemeyi, özel hayatı...
Hepsini ama hepsini Cemaatçi polisler, savcılar ve yargıçlar yaptı...
Doğru!
En büyük günah siyasal iktidarın değil mi?
AKP-Cemaat...
Birlikte, el ele, kol kola...
Yağmur, kar, soğuk vız geldi onlara...
Şimdi düşman kardeşler...
Yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet!
En çarpıcı söz:
“Ne istediler de vermedik!”

***

Türkiye’de bağımsız yargı, adalette eşitlik ve dürüstlük hiçbir zaman olmadı...
80’li yıllarda İzmir’in Karataş Lisesi’nde M.Ç. adlı 17 yaşında bir lise öğrencisi duvara orak çekiç resmi çizmişti.
Okul müdürü polise ihbar etti:
“Okulumuzda bir komünist öğrenci var!”
Polis gözaltına aldı, çocuk Buca Cezaevi’nde uzun süre yattı.
Okul hayatı bitmişti...
Çocuk, teyzesinin yanında kalıyordu. Anne baba ayrılmıştı. Bir fırsatını bulup Almanya’ya kaçtı.
Oysa çocuk, orak çekiç resmini okuldan atılıp, yeniden Almanya’ya dönmek için çizmişti.
Türkiye’de bugün aynı sistem var! Aynı kafa! O kafanın içinde aynı düşünce! Türkiye’de her kesimden insanın, gencin, çocuğun, ananın, babanın başına bu gelebilir...
Kimileri istihbarat elemanı mı yoksa gazeteci mi diye kuşkulananlardanım televizyon programlarını izlerken...
İftira, yalan gırla gidiyor!

***

Yasaklar ülkesinde yaşıyoruz...
Konya’da 16 yaşında bir lise öğrencisi tutuklanıyor...
Tutuklanan genç, harçlığını çıkarmak için geceleri kafede çalışıyor, sabah kalkıp okuluna gidiyor...
Yoksul bir ailenin çocuğu!
Bakan çocukları ise sıfırlanıyor, kasalar, kutular...
Dolarlar, Avro’lar...
Damat beye faiziyle geri verilen milyonlar!
Neyse ki Devrim Şehidi Kubilay’ı anarken yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret ettiği savıyla okuldan alınarak tutuklanan 16 yaşındaki lise öğrencisi M.E.A. dün serbest bırakıldı...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları