Şaşırıyoruz… ve Şaşırmamaya Alışıyoruz
Sadık Çelik
Son Köşe Yazıları

Şaşırıyoruz… ve Şaşırmamaya Alışıyoruz

19.12.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Her sabah yeni bir şaşkınlığın eşiğinde uyanıyoruz. Geceden sabaha, akşam haberlerinden gece yarısı bildirimlerine kadar, hayatımız neredeyse aralıksız bir şaşkınlık akışına dönüştü. O kadar çok “Bu da mı olur?” dedik ki artık şaşırmanın kendisi bile eskisi kadar güçlü bir duygu değil; tepkilerimizin yükü hafifledi, dudaklarımız daha az aralanıyor, kalbimiz daha az hızlanıyor. Çok fazla şaşkınlık biriktikçe, şaşırma eşiğimiz düşüyor.

Ne zaman “Bundan ötesi olmaz” desek, ülkede herkesin yakından izlediği bir figür daha beklenmedik bir şekilde gündemin dışına düşüyor. Bu da bize aslında olayların büyüklüğünden ziyade, görünür olanla görünmeyen arasındaki mesafenin nasıl açıldığını hatırlatıyor. Bir şeylerin uzun süredir sessizce biriktiğini, ama o birikimin hep en son aşamada duyulur olduğunu.

Şaşırıyoruz

“Medyanın prensi” yakıştırması yapılan bir ismin bir gecede sahneden çekilmesi de tam bu sessiz birikimin yansıması gibi. Yıllardır iktidara en yakın çevrelerin ilk başvurduğu, en kritik açıklamaları ekrana taşıyan bir figürün bugün böyle bir tabloyla anılması, ister istemez daha kapsamlı bir sorgulamayı davet ediyor insanı. Bu kadar bilginin, temasın ve görünürlüğün merkezinde duran birinin çevresinde akan dikkat yoğunluğunu düşündüğümüzde, hiçbir sinyalin daha önce sezilmemiş, istihbarat alınmamış olması gerçekçi gelmiyor. Bu nedenle dışarıdan “ani” görünen bu düşüş, muhtemelen çok daha uzun süredir devam eden bir çözülmenin sadece görünür hale gelmiş son adımıdır.

Mesele aslında yalnızca bir kişinin hikâyesi değildir. Bu tür olaylarda asıl dikkat çeken şey, yaşananın kendisinden çok, bizim buna nasıl tepki verdiğimizdir. Bir zamanlar büyük bir sarsıntı yaratacak bir olayın bugün daha sınırlı bir şaşkınlıkla karşılanması, duyarlılığımızdaki aşınmayı daha görünür kılıyor. Çok fazla kırılma yaşadıkça, sarsılma eşiğimiz de ister istemez düşüyor.

Devamında, eğlence ve medya dünyasında art arda gelen gözaltı haberleri… Bir biçimde şöhret olmaları dışında birbiriyle çok da ilgisi olmayan pek çok ismin aynı “uyuşturucu soruşturması” başlığı altında anılması bugün büyük bir dalga gibi görünse de, muhtemelen kısa süre içinde bunun da diğerleri gibi hafifleyip gündemin hızına karışacağını biliyoruz. 

Tabii bir yandan da tüm bu dalgaların, toplumun gözünü başka yerlerden uzaklaştırmak için bilinçli olarak büyütüldüğüne inanan geniş bir kesim var. Sanki belirli görüntüler öne çıkarılsın, böylece bazı sesler duyulmasın, asıl konuşulması gerekenler gündemin dışına itilsin diye her gün yeni bir sis perdesi kuruluyormuş gibi... Bu hissiyat, yaşananlardan çok, ülkenin ortak zihninde biriken güvensizliğin ne kadar derinleştiğini gösteriyor.

Şaşırıyoruz. 

Siyasette yaşananlara duyduğumuz şaşkınlık giderek tuhaf bir hal alıyor. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin yıllardır kendi siyasal geleneği içinde kesin hatlarla konumladığı bir meseleye bugün “Huzur içinde terörsüz Türkiye” başlığıyla alan açması, tam da bu ruh hâlinin bir örneği.

Burada mesele bir liderin fikir değiştirmesinden çok daha fazlası; siyasetin bir ilke etrafında değil, sürekli değişen bir ihtiyaç etrafında dönüyor olması. Dün kesin çizgilerle reddedilen bir ihtimalin bugün mümkün addedilmesi, demokratik olgunlukla değil, pragmatizmin uç noktalarıyla açıklanabilecek bir durum.

Bu tür dönüşümlerde asıl soru, “Neden oldu?”dan çok, “Nasıl bu kadar kolay oldu?” sorusudur. Eğer bir söylem bir günde tersine dönebiliyorsa, o söylemin dayandığı zemin en başından beri ne kadar sağlamdı? İlkesizlik, fikir değiştirmenin değil, fikrin bağlamdan bağımsız hiçbir ağırlığının kalmamasının işareti değil midir?

Şaşırıyoruz.

Meclis’te stajyer kız çocuklarına yönelik istismar iddiaları gündeme geldiğinde… Burada söz konusu olan yalnızca bir suç ihtimali değil; bir toplumun en çok güvendiği, hatta güvenmek zorunda olduğu bir mekânın, devletin kalbinin koruyamadığı bir masumiyet. 

Devlet dediğimiz yapı, çoğu zaman büyük söylemlerle tanımlanır; oysa asıl sınavını sessiz ve küçük anlarda verir. Bir çocuğun güvenliği, bir kurumun onurudur. Çocukların eğitim amacıyla gönderildiği bir kurumda böyle bir gölgenin bile düşmesi, “olayın olup olmadığı” tartışmasından bağımsız olarak, derin bir sarsıntı yaratmalıydı aslında. 

Heyhat, nerede… 

Bir toplumda en kırılganı koruyamayan kurum, zamanla kendi meşruiyetini aşındırır. Çünkü bir kez güven sarsıldığında, hiçbir açıklama, hiçbir cezai süreç o boşluğu hemen dolduramaz.

Bugün en acı olan, bu onurun zedelenmiş olması değil; toplumun buna karşı bile ancak sınırlı bir şaşkınlık gösterebilmesi. Bir ülke, kötülüğe değil; kötülüğün mümkün olduğuna alışmaya başladığında en temel dengeleri sessizce bozulur.

Şaşırıyoruz. 

Neye şaşıracağımızı şaşırdığımız, aynı zamanda da şaşırma duygumuzu yavaş yavaş yitirdiğimiz alanlardan biri de gündelik hayatın sessiz köşelerinde karşımıza çıkıyor. Ankara’nın göbeğinde, banyosu olmayan daracık otel odalarında yaşamaya çalışan emeklilerin haberleri mesela… 

Bir zamanlar bu manzara toplumda büyük bir sarsıntı yaratırdı; bugünse çoğu insanın zihninde yalnızca kısa bir “ürkek şaşkınlık” halinde belirip kayboluyor.

Yıllarca çalışmış, hayatını bu ülkenin çarklarına vermiş insanların yaşlılıklarını ortak tuvalete mahkûm bir hayatla geçirmek zorunda kalması yalnızca yoksulluk değil; toplumsal onurun kırılmasıdır. Bir neslin yalnızlığı, bir düzenin adaletsizliği ve hepimizin olağanlaştırmaya başladığı bir çöküş meselesidir bu.

Bir toplumun gerçek yüzü, her zaman en kırılganına nasıl davrandığında görünür. Çocukları koruyamayan bir kurum nasıl gölgeleniyorsa, yaşlılarına insanca bir yaşam sunamayan düzen de kendi ahlaki merkezini, vicdani zeminini öyle kaybeder.

Şaşırıyoruz.

Bazı şaşkınlıklar trajikomik bir yerden çarpıyor insanı. Yalova’da ATM’leri parçalayan bir adamın, para çekmek isteyen vatandaşın “İki dakika sonra kırarsın” ricası üzerine usulca kenara çekilip beklemesi mesela… Akıl alır tarafı yok belki ama ülkenin ruh hâlini özetleyen bir tarafı var. Bu sahnenin tuhaflığı yalnızca mizahında değil; akıl dışı bir davranışın bile belli bir düzen duygusuna yaslanabilmesinde. Demek ki normalin çözüldüğü yerde bazen anormallik bile kendi iç tutarlılığını kuruyabiliyor.

Sonra Ankara’da bir mahallenin muhtarının uyuşturucu ticareti şüphesiyle gözaltına alınması… Mahallenin “devletle ilk temas noktası” sayılan isminin, mahalleliyi cenazede, düğünde toparlayan kişinin… Haber, trajikomik bir tuhaflık duygusu bırakıyor insanda.

*** 

Sadece biz değil, dünyanın geri kalanı da şaşırıyor ve eşzamanlı olarak da şaşırmaya alışıyor. Artık küresel siyasette de öngörülebilirlik neredeyse tamamen ortadan kalkmış durumda. Amerika’da bir zamanlar devlet ciddiyetinin sembolü sayılan kürsülerde, bugün bir liderin gazetecilere pervasızca hakaret etmesi bile olağan karşılanıyor. Donald Trump’ın her seferinde sınırları biraz daha zorlayan dili, artık bir skandal değil; medya döngüsünün rutin parçalarından biri. Rusya’da Putin de benzer şekilde… İktidarların toplumu yavaş yavaş bir akıl tutulmasına alıştırarak yönetmesi, meselenin sadece bize özgü olmadığını gösteriyor. Sanki bütün dünyada, halkların duyarlılığını günbegün eriten uzun bir süreç işliyor gibi.

Benzer bir şaşkınlık yitimini şiddet sahnelerinde de görüyoruz. Avustralya gibi dünyanın en güvenli ülkelerinden sayılan bir yerde gerçekleşen Bondi Plajı saldırısı, bir dönem tahayyülü bile zor olan bir gerçeği hatırlattı: Şiddet artık istisna değil, dünyanın her köşesinde her an belirebilen bir gölge. Bir zamanlar bu tür olaylar dünyayı günlerce sarsardı; bugünse birkaç saat içinde yeni gündemlerin arasında kayboluyor. Sarsıntılar değişmiyor, ama insanların sarsılma kapasitesi azalıyor.

Bütün bu tablo; medyanın prensinin tacının bir gecede düşüşü, Meclis’te çocukların gölgesinin bile güvende olmaması, emeklilerin banyosuz odalara sıkışmış yaşlılığı, siyasetin ilkesiz zikzakları, dünyanın dört bir yanındaki kaba dil ve kör şiddet bize tek tek skandalları değil, aynı anda işleyen bir çözülmeyi gösteriyor. Adım adım daralan demokratik alan, derinleşen yoksulluk, dışarıda artan yalnızlık ve içeride yavaş yavaş kuruyan kültürel iklim aynı resmin parçaları.

***

Bizdekilerle birlikte dünyanın farklı yerlerinde yaşanan tüm bu örnekler başka bir çağ gerçeğine de işaret ediyor. Modern toplumlar giderek daha hızlı, daha yoğun ve daha sert bir bilgi akışına maruz kaldıkça, duygusal eşiğimiz de aynı hızla düşüyor. Şaşırmak yerine geçiştirmek, irkilmek yerine kayıtsızlaşmak daha kolay geliyor. Kötülük büyümüyor belki ama etkisi küçülüyor; çünkü algımız genişliyor ama hassasiyetimiz daralıyor. Küresel bir kayıtsızlık…

Bu sessizlik, hiçbir felaketin büyüklüğünü azaltmıyor; yalnızca insanın isyan etme kapasitesini törpülüyor.

İnsan şaşırmayı bıraktığında ya umudu bırakmıştır ya da zalimliğe alışmıştır. Bazen de en tehlikeli kırılma, bu iki hâlin birbirine karıştığı o sessiz eşikte yaşanır.

Aklını korumak, vicdanını diri tutmak, onurundan ödün vermemek… Bu ülkede bunların her biri bir davranış değil, bir direnç biçimine dönüştü. Gerçek cesaret artık yüksek sesle haykırmakta değil; sessizce doğruda kalabilmekte saklı. Belki de en büyük cesaret, şaşırma yetisini kaybetmemektir. Zira şaşırabilen insan, henüz insanlığını yitirmemiş demektir.

MARAŞ’IN KARANLIĞINA KARŞI HAFIZA

Bugün Maraş Katliamı’nın yıldönümünde geçmişe bakmak, örgütlü nefretin, planlanmış şiddetin ve toplumsal bölünmenin yarattığı derin yarayı unutmamak demektir. İnsanlığın önündeki en büyük felaket, örgütlenmiş cehalet ve ötekileştirmedir. Bu acı olayın anısını canlı tutmak, sadece katledilenlerin değil, insanlığın vicdanını da korumak demektir.

Yazarın Son Yazıları

Şaşırıyoruz… ve Şaşırmamaya Alışıyoruz

Her sabah yeni bir şaşkınlığın eşiğinde uyanıyoruz.

Devamını Oku
19.12.2025
Bu ülke gerçekten kimin?

Bu ülke, gerçekten hepimizin mi?

Devamını Oku
11.12.2025
Kötülüğün yeni yurdu

Psikoloji, hukuk, dinler ve gündelik ahlakın ortak ezberinde kötülük, bireyin içindeki karanlıkla açıklanır.

Devamını Oku
04.12.2025
Kasım Üzerine: Dökülmenin ve Hatırlamanın Zamanı

Kasım, takvimin yalnız ayı.

Devamını Oku
20.11.2025
Sadakat Çağında Muhalif Kalmak

Bir toplumun neye güven duyar? Akla mı, yoksa itaate mi?

Devamını Oku
13.11.2025
Bir Tapınağın Hikâyesi: Mekânlar Değişiyor, İnsan Hep Aynı Savaşın İçinde

Denizden 150 metre yukarıda, Akropolis’in kayalık tepesinde yükselen sütunlar…

Devamını Oku
06.11.2025
Cumhuriyetin aynasında bugün

Türkiye’de uzun zamandır yeni bir fikir doğmuyor.

Devamını Oku
31.10.2025
Bir ahlak meselesi… Temiz eller, kirli zihinler

Ahlak; herkesin ağzında dolaşan fakat kimsenin pek de hayatına almadığı kelime.

Devamını Oku
24.10.2025
Bir Mahpusluk Halidir Bu Memleket

Bir ülkeyi anlamak için hapishanelerine, yani adaletin son durağına bakabilirsiniz.

Devamını Oku
16.10.2025
Öfkenin İkliminde Yaşamak: Adaletin Suskun, Zorbanın Gür Olduğu Bir Ülke

Toplum adeta bir gerilim teline dönmüş durumda; dokunan yanıyor, çekilen tınlıyor, kimse sesin kime ait olduğunu ayırt edemiyor.

Devamını Oku
10.10.2025
Gücün yakıcılığı, çekiciliği ve kontrol edilebilirliğinin önemi

Güç, insanlık tarihinin en eski büyüsüdür: Çekici olduğu kadar sınayıcıdır da insana kendini tanrı sanma yanılsaması verir...

Devamını Oku
02.10.2025
Kayıp Meslekler, Kırık Hayatlar

İnsan yalnızca yaşayan, tüketen bir beden değildir; aynı zamanda anlam üreten, topluma katkı sunan bir varlıktır.

Devamını Oku
25.09.2025
Manşetlerin Gölgesinde “Hayat”

Her gün televizyonda, gazetelerde, sosyal medyada büyük sözler, manşetler, olağanüstü gelişmeler, son dakika olaylar…

Devamını Oku
18.09.2025
Eylül Manzarası: Eşitsizlikten Umuda Eğitim

“Çok çalışırsan her şeyi başarırsın”.

Devamını Oku
04.09.2025
Tarım, Toplum ve Gelecek: Bir Yeniden Kuruluş Çağrısı

Tarım, Toplum ve Gelecek: Bir Yeniden Kuruluş Çağrısı

Devamını Oku
21.08.2025
Aşktan Öte Dertler…

İnsanoğlunun istila ettiği bu yeryüzü, artık sadece coğrafyaların değil, dertlerin de haritası.

Devamını Oku
14.08.2025
Kendine mahkum, aşka ve suça kör

Var olmak için nefes almak yetmez; insan bir yere ait hissetmek ister, bağ kurmak.

Devamını Oku
07.08.2025
Her yaz aynı alevlere uyanmak kader değil!

Dünyanın nefes almayı unuttuğu yıllar…

Devamını Oku
31.07.2025
LGS ve Eğitimin Hal-i Pürmelali, Siyasi Ahlakın Evrildiği Yer ve Bahçeli’nin Temsil Önerisinin Anlattıkları

Bu yıl LGS’de 500 tam puan alan 719 öğrenciyle rekor kırıldı. Geçtiğimiz yıl bu sayı 352’ydi. Sınav zor; ama başarı fazla…

Devamını Oku
24.07.2025
Speed ve Galata: Sistem Hatası Veriyor - Kulenin Tepesinden Bakınca Görünen; Liyakatsizlik

İstanbul’un siluetine yüzyıllardır tanıklık eden Galata Kulesi…

Devamını Oku
17.07.2025
Dev aynasındaki bireyler ve hakikatin yerine geçenler

Dev aynasındaki bireyler ve hakikatin yerine geçenler

Devamını Oku
10.07.2025
Ütopyanın Maskesi, Distopyanın Gölgesi

Bir hayal ve bir kâbus: Ütopya ve distopya. Genellikle “var olmayan dünyalar” diye tanımlanırlar.

Devamını Oku
03.07.2025
İsrail-İran Savaşı Ekseninde Çivisi Çıkan Dünya

İnsanlığın kolektif aklı çöküyor gibi uzunca bir zamandır...

Devamını Oku
19.06.2025
Görmenin ve anlamanın göreceli olduğu bir dünyada hakikati kim belirler?

Batı felsefesi binlerce yıldır görmeyi yüceltir. Duyular arasında en "akıllı", en "ruha yakın" olan hep görme sayılmıştır. Platon, Timaios’ta, “Görüşümüz gerçekten de bize en büyük yararı sağlamıştır,” der. Çünkü ona göre göz, zihnin kapısıdır; ruhun dışarıyı yokladığı bir uzantı.

Devamını Oku
12.06.2025
Kendi Celladına Aşık Olmak: Gücün Büyüsüne Kapılan Toplumlar

Toplumlar bazen göz göre göre karanlığa yürür. Hatta yürümekle kalmaz, o karanlığa âşık olurlar. Tıpkı bazı bireylerin kendine zarar veren ilişkilerde ısrarla kalması gibi.

Devamını Oku
29.05.2025
Dans Vebası: İnsanlığın Ayaklarıyla Çığlık Atışı

1518 yazı. Strasbourg’un taş sokaklarında bir kadın, Frau Troffea, kimseye aldırmadan dans etmeye başladı. Ne müzik vardı ne şenlik. Zaten yüzünde de neşeye dair tek bir iz yoktu.

Devamını Oku
22.05.2025
İstanbul’u imar adaleti kurtaracak (Değiştirilmesi Gereken Boğaziçi İmar Yasası ve Kentsel Dönüşüm)

İstanbul'u imar adaleti kurtacak (DEĞİŞTİRİLMESİ GEREKEN BOĞAZİÇİ İMAR YASASI VE KENTSEL DÖNÜŞÜM)

Devamını Oku
01.05.2025
Ülkenin Gerçek Beka Sorunu: Umudu Tükenen Toplumlarda Nüfus Kaçınılmaz Olarak Yaşlanır

Ülkenin Gerçek Beka Sorunu: Umudu Tükenen Toplumlarda Nüfus Kaçınılmaz Olarak Yaşlanır

Devamını Oku
24.04.2025
Sadece Ahmet Değil: Bu Ülkede İyilik Konu Edildi, Kötülük Sıradanlaştı

Sadece Ahmet Değil: Bu Ülkede İyilik Konu Edildi, Kötülük Sıradanlaştı

Devamını Oku
17.04.2025
Beyin Göçü Savaşları veya Zekânın Büyük Kaçışı: Türkiye Neden Tutamıyor?

Beyin Göçü Savaşları veya Zekânın Büyük Kaçışı: Türkiye Neden Tutamıyor?

Devamını Oku
20.03.2025
Suriye'de Alevi katliamı; göz ardı edilen kan ve gözyaşı ve diğer yaşananlar

Suriye'de Alevi katliamı; göz ardı edilen kan ve gözyaşı ve diğer yaşananlar

Devamını Oku
13.03.2025
Kritik Trump-Zelenski Zirvesinin Perde Arkası: Güç Oyunları, Bir Kez Daha Kürt Açılımı ve Edip Akbayram’ın Ardından…

Kritik Trump-Zelenski Zirvesinin Perde Arkası: Güç Oyunları, Bir Kez Daha Kürt Açılımı ve Edip Akbayram’ın Ardından…

Devamını Oku
06.03.2025
Boşvermişlik Yangınları: Teğmenlerin İhracından Otel Trajedisine Bir Toplumsal Duyarsızlığın Anatomisi

Boşvermişlik Yangınları: Teğmenlerin İhracından Otel Trajedisine Bir Toplumsal Duyarsızlığın Anatomisi

Devamını Oku
06.02.2025
Toplumun Karanlık Kavşakları: Bir mimarın son durak hikâyesi, trafik çilesi ve asfalt üzerinde insanlık cinneti

Toplumun Karanlık Kavşakları: Bir mimarın son durak hikâyesi, trafik çilesi ve asfalt üzerinde insanlık cinneti

Devamını Oku
26.12.2024
Hakikat yorgunu bir toplum: Beyin çürümesi, haksızlıklar, hukuksuzluklar, adaletsizlikler

Hakikat Yorgunu Bir Toplum: Beyin Çürümesi, Haksızlıklar, Hukuksuzluklar, Adaletsizlikler

Devamını Oku
18.12.2024
Suriye’nin Küllerinden Yükselen Kaos: İnsan Hakları Günü’nde Yeni Haritalar, Yeni Sınavlar

Suriye’nin Küllerinden Yükselen Kaos: İnsan Hakları Günü’nde Yeni Haritalar, Yeni Sınavlar

Devamını Oku
17.12.2024
Suriye’nin küllerinden yükselen kaos: İnsan Hakları Günü’nde yeni haritalar, yeni sınavlar

Suriye’nin küllerinden yükselen kaos: İnsan Hakları Günü’nde yeni haritalar, yeni sınavlar

Devamını Oku
10.12.2024
Machiavelli'nin Gölgesinde Modern Siyasetin Zalim Oyunları; Türkiye’den Suriye’ye

Machiavelli'nin Gölgesinde Modern Siyasetin Zalim Oyunları; Türkiye’den Suriye’ye

Devamını Oku
04.12.2024
Öncesi ve sonrasıyla Kılıçdaroğlu’nun tarihi savunması

Öncesi ve sonrasıyla Kılıçdaroğlu’nun tarihi savunması

Devamını Oku
26.11.2024
Yalnız değilsiniz: Dost uzanan eller uzak olmasın…

Yalnız değilsiniz: Dost uzanan eller uzak olmasın…

Devamını Oku
20.11.2024