Sudayri depremi

04 Mayıs 2015 Pazartesi

Ortadoğu’nun petrodolarlı gücü, İslamın kutsal mekânlarının bekçisi ve radikal akımların membaı Suudi Arabistan’da ‘siyasi deprem’ yaşanıyor. Kral Abdullah’ın 23 Ocak’taki ölümünün ardından tahta çıkan selefi Kral Salman, Ortadoğu’da stratejik etkileri derin olacak bir yeniden yapılanmaya girişti. Görünüşte taht sıralamasında değişiklik gibi duran bu durum hem yeni yönelimin hem de genç kuşağın kraliyetin geleceğine ‘el koymasının’ tezahürü.

Restorasyon
Kral Salman geçen hafta bir kararname ile selefi Kral Abdullah’dan ‘yadigâr’ olan ve ocakta 1. veliaht ve başbakan yardımcısı ilan ettiği ‘yarım kan kardeşi’ 69 yaşındaki Prens Mukrin’i safdışı bıraktı. Yerine 55 yaşındaki yeğeni Muhammed bin Nayef’i 1. veliaht, 30’lu yaşlarındaki kendi oğlu Muhammed bin Selman’ı
2. veliaht ilan etti. Böylece ilk kez kurucu kral Abdülaziz bin Suud’un oğulları değil torun kuşağının liderlik yolu açıldı. Salman, kraliyette oğulların doğduğu anneler ve kabilelerine göre isimlendirilen iki rakip kanattan, Abdullah’ın mensubu olduğu Şimmerilere karşı kendi mensubu olduğu Sudayrilerin hâkimiyetini güçlendirdi. Kurucu liderin Nejd bölgesinden gelen en favori eşi Hassa bint Ahmed el Sudayri’nin soyundan gelen oğullar ve kardeşleri içeren Sudayriler 1970’lerden beri genel olarak avantajsız konumdaydı. Şimdi Sudayri restorasyonuna girişildi.

Kurumsal dizayn
Yaklaşık 22 bin üyesi olan Suudi aşiretinin yeni liderliği, kurucu lider Abdülaziz ibn Suud’un hayattaki oğulları, torunları ve babaları ölmüş olanlardan oluşan ve Kral Abdullah’ın 2007’de kurduğu ‘İttifaklar Konseyi’nin onayıyla formelleşti. Kral, selefine bağlı isimleri karar mekanizmalarından uzaklaştırdı, Abdullah’ın kurduğu yapıyı değiştirdi.
Kenara atılan Mukrin, Sudayrilerden değil, annesi Yemenli. Rivayet o ki, eski bir savaş jeti pilotu olarak Yemen hava operasyonuna pek olumlu bakmıyordu. Başkent Riyad’ı, kutsal mekânlar ve petrol tesislerini korumakla görevli olup şu sıralar Yemen sınırını tutan Ulusal Muhafızların başı ve Kral Abdullah’ın 63 yaşındaki oğlu Prens Mikab’ın da eli zayıfladı. Kral Salman, oğlunu öne çıkartırken üçüncü kuşaktan çok daha deneyimli prensleri kenara koydu.
Yapısal anlamda da Abdullah’ın kurduğu 17 konseyi kaldırıp yerine Siyaset ve Güvenlik İşleri ve EkonomiPlanlama ve Sosyal İşler adı altında iki konsey oluşturdu. İlkinin başında El Kaide ile mücadelesiyle parlamış Nayef, ikincisinin başında yine oğlu Muhammed bin Salman bulunacak. Yine Nayef’in elinde Irak ve Suriye dosyaları, oğul Salman’ın elinde Yemen var.
Merhum kral Abdullah Vahhabi kraliyeti ölçütlerinde ‘reformcu’ iken Kral Salman ulemaya daha yakın bir muhafazakâr. Tercihleri yapısını yansıtıyor.
Prens Nayef en basit protestoları en sert yöntemlerle cezalandıran, yabancı medyaya konuşanları bile hapse attıran bir isim. Amerika’da Oregon’da siyaset bilimi okumuş, FBI ve Scotland Yard’da terörle mücadele kurslarından geçmiş. 1990’lardan beri güvenlikten sorumlu makamlarda ve deneyimli. Kontrgerilla programının mimarı. En ciddisi 2009’daki toplam 4 El Kaide suikastından kurtuldu. Soğukkanlı ve gösterişsiz bir kişilik. ABD ve Batı dostu görülüyor. 2013’te Washington’da Obama ile görüşmüştü. Kendisini Erdoğan’a geçen ayki İran ziyareti öncesinde yaptığı sürpriz ziyaretten anımsıyoruz.

Suud eğitimli oğul
Oğul Muhammed bin Salman Batı değil Suudi Arabistan eğitimli. Kral Suud Üniversitesi’nde okumuş. Ülkede bir dizi gençlik örgütünün başı olarak kendini ‘yeni kuşağın’ temsilcisi olarak sunuyor. Genç ve deneyimsiz olmasına rağmen tutkulu kişiliği Batılılarda kuşku yaratıyor. Savunma bakanı olarak Yemen operasyonundan sorumlu. Hatta operasyonun başında Pentagon stili ‘operasyon odası’ fotoğraflarıyla dikkatleri çekmişti.

Aramco’nun başı
Oğul Salman aynı zamanda babasının dünyanın en büyük devlete ait petrol şirketlerinden olan Aramco’yu Petrol Bakanlığı’ndan bağımsızlaştırarak kurduğu Yüksek Konsey’in başına getirildi. Böylece Kral Abdullah’ın ‘adamlarından’ Petrol Bakanı Ali el Naimi’nin eli zayıflarken, Aramco’yu ‘Suudi Aramco’ yerine ‘Sudayri Aramco’ diye ananlar eksik değil.

Obama sonrası...
Riyad’ın ABD ile ilişkileri son yıllarda epey sarsılmıştı. Obama 2011 Arap isyanlarındaki rolüyle İhvan’a alerjik Kral Abdullah’ı kızdırmış, Suriye’de kimyasal silah komplosuna gelmemiş, İran’la nükleer müzakereler ve uzlaşma arayarak Riyad’ı küplere bindirmişti. Tüm bunlara karşı girişilen Yemen hamlesinden de Obama’nın hazzettiği söylenemez. ABD Yemen’de Suud’a lojistik destek sunsa da ‘siyasi çözüm’ vurgusunu eksik etmiyor. Krallığın Obama sonrasına baktığı aşikâr. Bunun için 1975’ten beri Dışişleri Bakanlığı’nı yürüten Prens Faysal’ın yerine ABD’yle iyi ilişkiler tesis etmiş hele de neocon kanatla yakınlığı bilinen Washington Büyükelçisi Adil el Cubeyr seçildi. Sıradışı bir tercih, zira bu mevki ilk defa hanedanlık dışı birisine teslim ediliyor. Onu da Yemen savaşını Washington’dan dünyaya duyurmasıyla tanıyoruz. Atanması hem torunlar döneminde jeopolitik liderlik ihtiyacına hem de Obama’nın 2 yıl sonraki gidişine hazırlık olarak yorumlanmalı.
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD’de darbe tehdidi 7 Eylül 2018
Zaharçenko darbesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları