Normalin arkasındaki kriz

21 Temmuz 2015 Salı

ABD’nin Chattanooge kentinde, spor otomobilinden açtığı ateşlerde dört deniz piyadesini ve bir polisi öldüren, Muhammet Yusuf Abdulaziznormal” bir genç adamdı. Luftansa yolcu uçağını dağa çarptırarak intihar eden Andreas Lubitz gibi... Biri Müslüman, diğeri Hıristiyan iki genç adamın “normalliği” aslında zamanımızın kapitalist yaşam tarzının bireyinin krizini gizliyor...

‘Dünya denen hapishane’
Üç yıl önce elektrik mühendisliği diplomasını aldığında, Amerikan bayrağı önünde resim çektiren Muhammet de Andreas Lubitz gibi, “normal” bir yaşam sürdürüyordu. Genç bir insandı, bazen Mustang otomobilinde esrar içiyor, güreş kulübüne gidiyor, yarışmalara katılıyordu. Halen işsizdi, bekârdı. Arkadaşlarına göre şakacı biriydi, annesine göre uzun süredir depresyondaydı. Sonra birden, anavatanı Ürdün’ü ziyaret etmeye karar verdi.
Bu ziyaretlerde bir şeyler değişmeye, Muhammet, bloguna “Dünya denen hapishane” diye başlayan notlar koymaya, “kardeşlerim arzularınız sizi kandırmasın, yaşam acıdır ve kısadır, kendinizi Allah’a sunma şansı gelip geçiverir”, “sevdiklerinizin tatlı sözleri sizi yolunuzdan saptırmasın, onlar da bu dünyanın tutsaklarıdır” gibi öğütler vermeye başladı.
Muhammet, kapitalist dünyada yaşamına anlam kazandıracak bir “ilke” ararken yolunu kaybetmiş; belki de Ürdün’e giderek köklerine dönmeyi, özünü bulmayı arzulamış; sonra bu dünyayı düzeltmeye çalışmak yerine, yadsımayı, şehadet yoluyla terk etmeyi öneren bir aklın esiri olmuştu. Şimdi bu haliyle, oldukça karmaşık bir felsefi savın betimlemeye çalıştığı bir durumun adeta trajik örneği gibiydi...

İki ölümcül paradigma
Kapitalizm, tek “mümkün” yaşam tarzı olarak kendini dayattığından bu yana, postmodernizmneoliberalizm- küreselleşme dünyasında yetişmekte olan kuşakların öznelliği birbiriyle çatışan iki ölümcül paradigma altında şekilleniyor (“Subject of Art” Alain Badiou, Symptom, No: 6, Bahar 2005). Belki bu ikileme, Amores Perros filmindeki (2000) eski felsefe profesörü komünist gerilla, şimdi sokakta yaşayan bir kiralık katilin, filmin son dakikalarında kızına gönderdiği mesajdaki “Biz başaramadık ondan böyle oldu” sözlerini anımsayarak bir boyut daha ekleyebiliriz? Ama, gelin daha fazla dağılmadan devam edelim.
Bu iki paradigmadan biri, indirgemeci materyalist ve monisttir. Buna göre özne ve bedeni birbirinden ayrılamaz. Özne ve beden özdeştir. Bedenin sınırı ölümdür. Öznenin yaşam deneyinin sınırı bedenin hazlarının sınırını zorlamak, hazların ötesinde, acıyı da içeren hazları (Jouissance) aramaktır. Bu öznenin en aşkın etkinliği yaşam içinde kalarak yaşamın sınırı olan ölümle deney yapmaktır.
İkinci paradigma idealisttir. Bu paradigmaya göre bedenle, özne birbirinden ayrılabilir. Bedenin bu yaşamda koyduğu sınırlar, “ölüm”, başka bir “yaşama” doğru aşılabilir. Bu paradigma hazları reddeder; bunları aşarak, hatta bunları feda ederek öznelliğini bedeninden ayırıp bir başka yere “dünyaya” götürebileceğine, kurtarabileceğine inanır. Burada beden bu ayrılmanın yalnızca bir aracıdır. Bu paradigmada özne, ölümde yeni bir yaşamın deneyimini amaçlar...
Birinci paradigma kapitalizmin tüm yaşam pratiğini hazcı tüketime hapsetmeye çalışan kriz döneminin, tüketimi finansallaşmayla maksimize etme gereksinimiyle de uyumludur: Haz al, daha fazla para kazan, hazzını maksimize et. Para ve malları kutsal nesneler düzeyine yükseltilmiştir. İkinci paradigma bu hazcı, maddeci dünyadan bedeni feda ederek kurtulmanın paradigmasıdır.
Birincisi hazlarını bu dünyanın baskı, sömürü, iklim krizi, insanlığın geleceği gibi sorunlarının öne koyar; bu yüzden o, bu sorunlar karşısında iktidarsızdır. İkincisi bu sorunlara ilgi bile duymaz. Özetle her iki paradigma da insanlığın yaşam dünyası için yararsız, hatta ölümcüldür.
Ama bir üçüncü paradigma mümkündür: Hayır, özne bedenine indirgenemez! Evet, bu dünyadan kurtulmak gerekir! Bedenin ve öznenin dışında “hakikatler” (özgürlük, adalet, eşitlik vb.) vardır. Özne, bu “hakikatlere” göre hem bedenini hem de yaşam dünyasını yeniden yapabilir; yaparken de bu krizini aşabilir! Yaşam bu dünyadadır. Başka bir dünya mümkündür!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları