Yine İran Rejimi ‘Devrimini’ Kutluyor

17 Şubat 2014 Pazartesi

“Önümüzdeki belediye seçimleri Türkiye’de siyasal İslamın yükselme ve toplumu dönüştürme süreci açısından, çok kritik hatta yaşamsal bir işleve sahip olacak gibi görünüyor. Ne yazık, Türkiye’de liberal çevrelerden, siyasal yelpazenin soluna kadar geniş bir çevrede büyük çoğunluk bu gerçeğin ayırdında değil. Yaşam tarzları, özgürlük anlayışları dini bir rejim altında yaşamalarına kesinlikle uygun olmayan kesimlerin hâlâ karşı karşıya oldukları tehlikeyi yadsımaya devam ediyor olmaları gerçekten trajik.”(http://globalpolitikultur. blogspot.co.uk/2009/04/30-ylndairan- devrimi-dersleri.html) Bu beş yıl önceydi.
Türkiye, 2009 belediye seçimlerine giderken İran rejimi de 30. yılını kutluyordu. Türkiye yine belediye seçimlerine giderken İran’da rejim iktidara gelişinin 35. yılını kutluyor. Beş yılda köprülerin altından çok su aktı.
Beş yıl önce AKP’yi, siyasal İslamı destekleyen çevrelerde bugün şaşkınlık, pişmanlık, korku egemen. Bugün özgürlüklere yönelik saldırıların, beş yıldır siyasal İslama karşı çıkanların kafasına sopa gibi vurdukları 28 Şubat şeyinden bile daha ağır olduğunu söylüyorlar. Belediye seçimleri bu kez çok daha kritik, sonuçları kesinlikle genel seçimlerde yankılanacak. Ve bu yerel seçimlere, totaliter eğilimleri artık iyice ortaya çıkan, iktidardan bırakın gitmeyi, bu olasılığı düşünmeyi bile hazmedemeyen bir yönetim altında gidiliyor.
Beş yıl önce İran, Batı’nın gözünde küreselleşme dışında kalmış, “haydut” devletlerden biriydi. Bugün, İran “dünya düzenine” geri dönmeye, “normalleşmeye”, Batı da onu kucaklamaya hazırlanıyor. İran halkının özgürlükleri, siyasi seçenekleri son yıllarda yavaş da olsa artıyor. Yeni Devlet Başkanı Ruhani, “Aşırılıklar sona erdi” diyor (Christian Science Monitor 11/02/014). AKP rejimi hakkındaysa Batı’da iyi bir şey duymak artık çok zor.
Gelin biz “şaşkınları, pişmanları, korkanları” kendi hallerine bırakıp İran’daki 35. yıl kutlamalarına bakalım.
Karşıdevrimin 35. yılı
İran molla rejimi “devrimin 35. yılını” kutluyor. Dünyada genel kabul gören söylem bu. Kanaat teorinin süzgecinden geçmemiş önermelere dayanır. Bu yüzden kanaat, “CIA destekli, Şah rejimi devrildi. Yerine bir İslam Cumhuriyeti kuruldu. Öyleyse bu bir İslam devrimiydi” diyor.
Sistemli analize, teoriye dayanan düşünce ise bize bu kanaatin yanlış olduğunu söylüyor. Geçen hafta The Real News Network’a konuşan Prof. Hamid Dabashi’nin (Columbia Üniversitesi) anımsattığı gibi aslında 1979’da birden fazla “devrim” vardı. Çünkü “Şah’ı deviren kitle hareketlerine sosyalistler, antiemperyalist ulusalcılar kendi özgün projeleriyle katıldılar.”
Bu saptama gerçeğe biraz daha yakın ama gerçeğin önemli bir yanını gizliyor. Yukarda kaynağını verdiğim yazımda bu süreci ayrıntılı biçimde aktarmıştım. İran’da Şah’ın yıkılmasına yol açan süreci, entelektüellerin, sanatçıların, orta sınıfların özgürlük talep eden protesto gösterileri başlattı. Bu isyan Şah rejiminin baskılarına karşın giderek güçlendi. Bir aşamada işçi hareketinin de katılmasıyla isyan, devrime dönüşmeye başladı. Bu devrimin içinde Komünist Partisi, Halkın Fedaileri, bazı anarşist gruplar, sosyal demokratlar, liberal demokratlar, ulusalcı-antiemperyalist çevreler vardı. Mollalar bu harekete, en son aşamada kır muhafazakârlığını harekete geçirerek katıldılar. Orduyla anlaştılar. “Antiemperyalizm” maskesi sosyalistlerin, ulusalcıların direncini kırdı. Liberaller demokratikleşme yalanlarına inandılar, meydanı Şii hiyerarşisine bıraktılar. Asef Bayat’ın “Revolution without a movement” makalesinde gösterdiği gibi Şiilerin siyasal İslam hareketi, devrimden önce toplumsal bir tabana sahip değildi, bundan sonra şekillendi, hızla toplumu ele geçirdi, dini temellerde yeniden inşa etmeye başladı. Geçen hafta Christian Science Monitor’a konuşan muhafazakâr politikacı Hamidrıza Taraghi’nin deyişiyle 35 yıl boyunca, “daha büyük türbeler, camiler, katılımı artan dini olaylarla İran’ın dini kapasitesi on kat arttı ve halkın ruhu yüceltildi.” Kısacası, kanaatin aksine, 1979 “İran devrimi” aslında “bir karşıdevrim” olarak sonuçlandı. Bugün kutlanan bu karşıdevrimin 35. yılı.
Bir ayda 53 idam
Bu karşıdevrim 35. yılını kutlarken artık “emperyalizmle” barışmaya başlıyor, hâlâ muhalif yazarları, sanatçıları, “düzen bozucu” olarak niteleyerek susturmaya, tutuklamaya, hatta asmaya devam ediyor. Karşıdevrimin 35. yılı kutlama haberleri gelirken İran rejimi Arap azınlığından, şair Haşim Şabani’yi idam ediyordu. Şabani, ulusal baskıyı protesto eden, rejimi eleştiren, Arapça şiirler yazdığı için, “Tanrı’nın düşmanı” olmakla suçlanmış (Al Jazeera, 10/02; The Independent, 13/02). Rejimin ocak ayının başından bu yana astıklarının sayısı 50’yi geçiyor.
Batılı politikacılar, İran’da, nükleer silahlar konusunda anlaşmaya oturan, ülkeyi Batı sermayesine açmaya kararlı reformist bir devlet başkanı olduğu varsayımıyla, bu tür olayları görmezden geliyor. Robert Fisk, Batı’nın geçmişte de reformist olduğuna inandığı için umut bağladığı Rafsancani’nin (yolsuzlukları ayyuka çıkmıştı) devlet başkanlığı sırasında, her dönemden daha fazla entelektüelin, sanatçının idam edildiğini anımsatıyor.
İran’ın zenginliklerine Batı’nın ağzının suyunun akmaya başladığını, İran kapitalizminin nasıl sabırsızlandığını son IMF raporuna, The New York Times ve Wall Street Journal’ın bu raporu veriş tarzlarına bakarak görmek olanaklı.
Batı medyasında gelişen hikâye özetle şöyle: Ruhani’nin etkisiyle İran’ın Batı’yla ilişkileri gelişiyor, Cenevre görüşmelerinden olumlu sonuçlar alınınca hafifleyen yaptırımlar İran ekonomisinin canlanmasına yardım ediyor.
IMF, İran ekonomisinin 2014 ve 2015’te yüzde 2 dolayında bir büyüme sergileyeceğini düşünüyor. Wall Street Journal IMF raporunu, İran ekonomisi, parası stabilize olmaya başladı yorumuyla aktarıyor. İranlı bir işadamı olan Sohrabi Sherefi, “uzun bir aradan sonra yeniden, Avrupalı şirketlerden ticaret fuarlarına katılmaya davet eden telefonlar e-posta mesajları almaya başlamış”, Tahranlı ekonomist ve mali analist Rocky Ansari’de “Artık Pandora’nın kutusu açıldı” diyormuş (WSJ, 12/02).
İran’da siyasal İslam bir karşıdevrimle toplumu öyle bir hızla yeniden yapılandırdı, “halkın ruhunu” yeniden şekillendirdi ki, muhalefetin yeniden başını kaldırması için 30 yıldan fazla beklemek gerekti. Bu iktidar halkın refahını artıramadı, ülkeyi geliştiremedi, yeniden uluslararası sisteme dönmeye karar verinceye kadar da ekonomide bir hareketlenme yaşanmadı. Siyasal İslam, 35 yıl sonra hâlâ baskıyla terörle de olsa iktidarda kalmaya devam ediyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları