Avukatların bile zor girdiği merkez
Pınar Öğünç
Son Köşe Yazıları

Avukatların bile zor girdiği merkez

11.12.2015 02:24
Güncellenme:
Takip Et:

Kumkapı, bulunduğu tarihi yarımadanın kadim ruhunu yansıtmakla birlikte, örneğin kıraathanelerinde “wi-fi” yazabilen, turistlerin rotasında bir mahalle. Şu dünyanın en tuhaf görüntüsü olabilir: Diyelim Ayasofya'yı gezip seyyar satıcıdan kafasına fes alan bir grup turist Kumkapı'daki bir binanın tel örgülerinden bağıran insanların fotoğrafını çekiyor... Bilmedikleri dillerde yardım çağıranlar...

Bu bina İl Göç İdaresi Müdürlüğü Geri Gönderme Merkezi. İçeride “sorunlu” göçmenler, varsa haklarında yürütülen soruşturmayı, sınırdışı edilmeyi bekliyor. Afrikalılar var, Suriyeliler, Afganlar, Türkmenistanlılar, Özbekler, Iraklılar. Sayılarını tam bilemiyoruz, anlatılan çok ama örneğin cezaevlerine her saat girme hakkı bulunan avukatlar buraya istedikleri gibi giremiyor. Değil ki ziyaretçi. Cezaevini andıran ama cezaevlerinden dahi daha muğlak uygulamalardan söz edilen yerler...

Tam karşısındaki lokantada dokuz yıldır çalışan Salim Bakkal, “Bütün gün bağırış eksilmiyor. Esnaf şikayet etmiş geçenlerde” diyor, “son zamanlarda daha da arttı bağırışlar”. Zaten geçen hafta içeride bir isyan çıktı, göçmenler yataklarını yaktılar. Yine.

Türkmenistanlı Cemile yukarı kadınlar koğuşuna, 24 yaşındaki kardeşine bağırıyor. İkisi de gündelik temizlik işlerinde çalışıyorlar. Cemile'nin sigortası varmış ama vize süresi geçen kardeşi üç gün nezarette tutulup iki gün önce buraya getirilmiş. Haber alabilmek için gelmiş.

Kucağında beş aylık Muhammed, Iraklı Bilan da bekliyor ama kocası Kani'yi camdan görme şansı yok. Erbil yakınlarında kasap dükkânı varmış Kani'nin, iş umuduyla Türkiye'ye gelmişler, Fatih'te arkadaşlarının yanında kalıyorlar. Daha 20'lerinin başındaki Bilan'ın geliri yok, “Muhammed'e bende süt var” diyor. Kani 10 gündür içeride ve ne olacağını hiç bilmiyor, buruk buruk gülüyor.

Yanlarına yaklaştığım bir grup Ganalı ürküyor konuşmaya. Kara derileri panikten büyümüş gözlerinin beyazını daha da büyük gösteriyor. Arkadaşlarını bekliyorlarmış, âkıbetini bilmedikleri arkadaşlarını.

İnsan onuruna aykırı

Geri Gönderme Merkezi'nin önünde Halkların Köprüsü Derneği, İstanbul Tabip Odası, Müşterekler, Toplumsal Afet Platformu, Okmeydanı Yardımlaşma Derneği, Tarlabaşı Göçmen Dayanışma Mutfağı imzalı bir basın açıklaması okunuyor. Toplasanız yirmi kişi var, çünkü mülteciler, “kaçak” durumundaki göçmenler öyle çok kişinin derdi değil. Etraftaki polis sayısı daha fazla. Ellerindeki dövizlerde “Mülteci uygulamasında temel ilke insan onuru” yazıyor, “idari şeffaflık” talep ediyorlar.

İçerideki koşullara dair şunlar geliyor kulağımıza: Dar alanlarda dip dibe yatırılıyorlar. Bit, pire var; tuvaletlerde hijyen hayati derecede sorunlu. Havalandırmaya çıkartıldıkları bahçe daha çok otopark olarak kullanıldığından ancak yangın ve ilaçlama hallerinde gökyüzünü görüyorlar. Hatta “Bahçeye çıkmak istemiyorum” diye kâğıt imzalatıldığını söyleyen var. Zaten şimdiye kadar Meclis komisyonundan uluslararası örgütlere kadar yapılan hiçbir raporlamada geri gönderme merkezleri insan onuruna yakışır koşullarda bulunmadı. Geçen yıl Van'daki Geri Gönderme Merkezi'nde polisten yediği dayak sonucu öldüğü iddia edilen Afgan çocuk Lütfullah Tacik dosyası da yargı aşamasında; böyle bir karanlık alan da mevcut.

Basın açıklamasını okuyan avukat Gülsüm Karacan daha sonra, yasaların, sözleşmelerin varlığına rağmen şeffaflık ve keyfiyet sorunlarınadan, geri gönderme süreçlerinin konuyla ilgili ulusal ve uluslararası sivil toplum örgütlerine açılması gerekliliğinden söz ediyor. “Bize kötü muamele yapılıyor diyorlar. İçeri girmediğimiz, takip edemediğimiz sürece buna inanmak zorundayız çünkü aksini gösterecek şeffaflık yok. Kapalı bir kutu...” diyor. Karacan, bir süre önce yürürlüğe giren Geri Kabul Anlaşması'na dikkat çekiyor: “Şartlar daha da ağırlaşabilir çünkü kirli bir anlaşma yapıldı. Çanakkale'de 1500 kişi birden toplanıyor, Sultanahmet, Süleymaniye civarında evler basılıp toplanan insanların Osmaniye'ye gönderildiği söyleniyor. Ülkelerine dönmek istediklerine dair zorla muvakafatname imzalatılıp yollandığı iddia ediliyor. Var olan yasaya bile aykırı bunlar. CMK uygulaması gibi Baroların denetiminde bir yönteme geçilebilir. Zorunlu müdafiilik şart. Aksi halde mülteciler yasal olarak idareyle ihtilaf haline düştüğünde hak arama sürecinin şeffaf olması imkânsız”.

'Kimse nedensiz kaçmaz'

Basın açıklaması sırasında bir erkek bağırıyor birden, kafalar o yana dönüyor: “Sırf sizin içerdekileri desteklediğiniz anlaşılmasın diye camlara yaklaşmalarına izin vermiyorlar şu an. Şimdi konuştum içerdeki arkadaşımla”.

Türkmenistanlı arkadaşı tekstilde çalışıyormuş, Şişli'deki evlerinin sabaha karşı basıldığını, bir aydan fazladır tutulduğunu söylüyor. Zuhra'nın fuhuş yaptığı iddia ediliyormuş, dediğine göre bu iddia güçlensin diye 41 olan yaşı kayıtlarda küçültülmüş. “Sınırdışı edebilmek için erkeklere uyuşturucu, kadınlara fuhuş işi çıkarıyorlar” diyor.



Birkaç kişiden çevrede bir dilekçe için 2-3 bin dolar isteyen, insanların müşkül halini suistimal eden avukatlar bulunduğunu duyuyoruz. Görüştüklerimizse iki dava açtıklarında Baro tarifesinin asgari sınırıyla ücretin zaten bu civarda olduğunu söylüyor. Hatta bir avukat “Üst sınıra dair belirleme yoktur, istersem biriyle bir milyon dolara da anlaşabilirim” diyor. Bir diğeri, mülteci hakları için çalışanların içerde gerçekten suçlular da bulunduğunu göz ardı ettiğini söylüyor. Bir başka avukat, Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı Yabancılar Şubesi'yken İç İşleri Bakanlığı'na bağlı İl Göç İdaresi Müdürlüğü'ne devredilmesinin suistimali artırdığı iddiasında. Kendini polis olarak tanıtan, korkutarak para, kadınlardan ilişki talep eden memurlar olduğunu söylüyor. Geçen haftaki isyandan sonra birden merkezin yarısının salınmasını ise, çok yakındaki “bakanlık denetimi için temizlik” olarak nitelendiriyor.



Etrafta kimle konuşsak ne varlığını, ne yokluğunu kanıtlayabileceğimiz iddialar seriyor önümüze. Aslında her biri basın açıklamasında vurgulanan eksilikten kaynaklanıyor: İdari şeffaflık. Bir de atılan şu sloganı unutmamak gerekiyor: “Kimse nedensiz kaçmaz. Hepimiz göçmeniz”.

Yazarın Son Yazıları

Bugünün ‘esası’ savunmada

Bugünün ‘esası’ savunmada

Devamını Oku
28.07.2017
Hayır rüzgârında 1 Mayıs

Hayır rüzgârında 1 Mayıs

Devamını Oku
02.05.2017
Bir tava bir kepçe

YSK’nin mühürsüz pusula kararına, şaibe iddialarına karşı Beşiktaş’ta buluşanların sayısı on bine yaklaşıyordu. Kimdi bu insanlar, ne istiyordu?

Devamını Oku
19.04.2017
‘Hayır’a baskı tarihe geçecek

.

Devamını Oku
17.04.2017
Kadınlar haykırıyor: Hayat bizim senin mi sandın?

Kadınlar birçok kentte ‘Hayır’ demek için sokaklardaydı. ‘Kadınların direnişi o sarayı mühürleyecek’ yazısı dikkat çekiyordu bir pankartta.

Devamını Oku
14.04.2017
Hitler'li iki tespit

Hitler'li iki tespit

Devamını Oku
04.04.2017
Evet ve hayır diye iki seçenek varsa, bu ne?

DİB, sahadan tecrübe paylaşıyor. Hayırcıların başına gelenler, Evet’in tasviri aslında.

Devamını Oku
01.04.2017
Aliyev’den Türkiye’ye başkanlık uyarıları: Yapmaz demeyin her şeyi yaparlar

Azerbaycan’da muhalif fikirleri yüzünden cezaevinde iki yıl tutulan insan hakları avukatı İntigam Aliyev, acısını çektikleri başkanlık sistemini anlatıyor, uyarıyor: “Başkanlıkları kendi arşınınızla ölçmeyin”

Devamını Oku
20.03.2017
Paker: Psikososyal dengemiz bozuldu

Derin bir toplumsal kriz yaşıyoruz

Devamını Oku
15.03.2017
Ahmet'inki bir tehdit değil sadece durum tespiti

Ahmet'inki bir tehdit değil sadece durum tespiti

Devamını Oku
22.02.2017
Kadın, göçmen, Müslüman ve Trump’a kafa tutuyor

Kasımda Minnesota Temsilciler Meclisi’ne seçilen ilk Müslüman olan Somali kökenli İlhan Omar İstanbul’daydı. Trump’ın başkanlığıyla Omar’ın işi zorlaştı ama koltuğu daha da manalı hale geldi.

Devamını Oku
05.02.2017
'Tek medya, tek akademi, tek hukuk'

'Tek medya, tek akademi, tek hukuk'

Devamını Oku
03.02.2017
‘Bu koşullarda meşru bir referandum olmaz’

Tarihinin en güçlü temsiliyle Türkiye’ye gelen PEN heyeti, ifade özgürlüğü çerçevesinde hem siyasilerle hem mağdurlarla görüştü, başkanlık referandumuna dair uyarılarda bulundu.

Devamını Oku
28.01.2017
‘Kutsal olan devlet değil, insandır’

‘Kutsal olan devlet değil, insandır’

Devamını Oku
20.01.2017
Savaşa, yoksulluğa ve israfa karşı sofra

Savaşa, yoksulluğa ve israfa karşı sofra

Devamını Oku
04.12.2016
‘Her yıkılmış ev bizim için mezar’

Avukat Ramazan Demir, 8 ay sonra sokağa çıkma yasağı kaldırılan Şırnak’ta evini, kardeşinin test kitabından buldu. Demir, yıkımı “Yıkımın büyüklüğü karşısında sen ufacık kalıyorsun. Şırnak’ta 92’yi yaşadık. Ama bu seferki başka bir şeydi” diye anlattı.

Devamını Oku
28.11.2016
Özgür Gündem nöbetçi yayın yönetmenleri yine adliyede... Suçları dayanışma!

Çağlayan’dak i Adalet Sarayı’nda dün Özgür Gündem’le dayanışma amacıyla bir günlük genel yayın yönetmenliğini üstlenmiş gazeteciler vardı. Necmiye Alpay, Yıldırım Türker, Hasan Cemal, Jülide Kural, Murat Uyurkulak, Faruk Balıkçı ve birçok gazeteci daha.

Devamını Oku
25.11.2016
Bertrand: Gazeteci taraf seçmek zorunda değil

Geçen cuma Gaziantep’te gözaltına alındıktan sonra sınır dışı edilen Fransız gazeteci Olivier Bertrand, ‘Kafkaesk’ dediği o üç günü anlattı.

Devamını Oku
18.11.2016
'Otoriteryanizm yükseliyor'

Trump’ın başkan seçilmesi tartışmaları devam ediyor. Doç. Dr. Evren Balta insan haklarının, özgürlüklerin baş tacı edildiği 90’lar döneminin kapandığını söylüyor. Balta “Trump lider olarak bunların hiçbiriyle ilgilenmediğini söylüyor. Trump gibi liderlerin, Türkiye’de Erdoğan’ın, Macaristan’da Orban’ın yaptığı en önemli şeylerden biri kurumsuzlaştırma” diyor.

Devamını Oku
13.11.2016
Delirmiyorsak o da inattan

Delirmiyorsak o da inattan

Devamını Oku
05.11.2016
‘OHAL hatırası’

‘OHAL hatirası’

Devamını Oku
03.11.2016
Denizde orman kanunları

Su ürünleri mühendisi Mehmet Özdinar’ın TÜİK için balıkçılardan veri toplarken ölümü, gözleri vahşi kapitalizm belgeseline benzeyen balıkçılık sektörüne, büyük balıkçıların hırsına ve rekabet arttıkça ortaya çıkan şiddete çevirdi.

Devamını Oku
31.10.2016
Devletin ‘üvey’ çocukları

Devletin ‘üvey’ çocukları

Devamını Oku
15.10.2016
'AKP, kendini OHAL’e kaptırdı'

'AKP, kendini OHAL’e kaptırdı'

Devamını Oku
01.10.2016
‘Ellerimiz yakalarında’

‘Ellerimiz yakalarında’

Devamını Oku
25.09.2016
‘İşimi bitireyim sonra öldürün’

‘Öldürün ama işimi bitireyim ondan sonra’

Devamını Oku
24.09.2016
Göbeklitepe'ye yazık

Göbeklitepe'ye yazık

Devamını Oku
28.08.2016
El yakmadan yazılmaz

El yakmadan yazılmaz

Devamını Oku
23.08.2016
Bu önlemlerle kâr özelleştiriliyor, zarar toplumsallaştırılıyor

İktisatçı Doç. Dr. Ümit Akçay, AKP’yi iktidarda tutan en önemli faktörlerden birinin her şeye rağmen ekonomik büyümenin sürmesi olduğunu söylüyor. Akçay, “Büyüme durduğunda olabilecekleri kimse bilmiyor. O nedenle “ne pahasına olursa olsun büyüme” ruhu hâkim” diyor.

Devamını Oku
19.08.2016
'Batı jetlerin sesini yeni duydu'

'Batı jetlerin sesini yeni duydu'

Devamını Oku
24.07.2016
Darbeciye işkence demokrasi getirmez

Darbecilerin cezalandırılması gerektiğini söyleyen TİHV Genel Sekreteri Bakkalcı, insanlık onurunun korunmasına yönelik değerlerin polemik konusu yapılamayacağını söyledi.

Devamını Oku
23.07.2016
Taksim'de bir 'şölen'

OHAL ilanı, Taksim Meydanı’ndaki Demokrasi Şöleni’nde canlı dinlendi. Sonra kornalarla sabaha kadar sürecek ‘olağanüstü’ bir kutlama başladı.

Devamını Oku
22.07.2016
Hepiniz aynı tanktasınız

Hepiniz aynı tanktasınız

Devamını Oku
16.07.2016
‘Kimse farklı olduğu için azap çekmesin’

‘Kimse farklı olduğu için azap çekmesin’

Devamını Oku
10.07.2016
'Taksim’in içine etmek mümkün'

Prof. Sayın’ın Bilgi Üniversitesi’yle ilişiğinin kesilmesini protesto ederek istifa eden Prof. Neumann, Batı’nın Erdoğan’ı sultan olarak göstermeyi sevdiğini, Erdoğan’ın da kendini Osmanlı motifleriyle sunduğunu söyledi

Devamını Oku
07.07.2016
‘Sadece özgürlük istiyoruz’

‘Sadece özgürlük istiyoruz’

Devamını Oku
20.06.2016
Fuarda biten umutlar

Fuarda biten umutlar

Devamını Oku
11.06.2016
Örgütlü kötülüğün davası

Kadıköy’de öldürülen Bahadır Grammeşin’in kardeşi Başak, bugünkü duruşma öncesi Cumhuriyet’e konuştu.

Devamını Oku
08.06.2016
“Asıl evlerimizin halini görünce delireceğiz”

“Asıl evlerimizin halini görünce delireceğiz”

Devamını Oku
29.05.2016
‘İnadına o evde yaşayacağım’

Yüksekova’da yatak odalarına bir özel harekâtçının “Yüksekova’da aşk başka yaşanıyor” yazdığı Uzunköprü çifti Cumhuriyet’e “Bu neyin kinidir çözemiyoruz” dedi.

Devamını Oku
27.05.2016