İslamiyete bir kardinal

07 Ağustos 2016 Pazar

Tam yirmi üç gündür, Fethullah’la yatıp Gülen’le kalkıyoruz.
Ergenekon, Balyoz gibi düzmece davaların mağduru birkaç emekli asker ile hukukçu dışında, televizyonlarda boy gösteren ve zevattan çok zerzevat diyebileceğimiz bir ahali; yıllardır sahnelenen oyunu yeni keşfetmiş, seyircilere yana yakıla Feto tiyatrosunun içyüzünü, aktörlerin performansını falan anlatıyor!
Sizi bilmem, ama bana bu yeni uyanmışlıktan, vay demek böyleymişlikten gına geldi. Sizin de sıkıldığınızdan eminim, ama madem F tipine mahkûmuz, çünkü darbe travmasını atlatamadık, başka konu düşünemiyoruz; bir komplo teorisi de ben üreteyim, sizi biraz eğlendireyim...
Yıl 2006.
Ergenekon ve Balyoz gibi kumpas kurgular öncesiydi. Masum insanlar tutuklanmaya başlamamıştı. Vatan gazetesinde 5 Haziran’dan öteye F tipi örgütlenmeyi konu alan üç yazı yazdım. 9 Haziran 2006’da yayımlanan yazım “Bize de mi da Vinci kodu?” başlığını taşıyor ve Fethullah Gülen cemaatinin Katolik âlemdeki Opus Dei örgütünün bire bir İslami kopyası olduğunu anlatıyordu.

***

Opus Dei ile Cemaat’in izdüşümü kurumsal yapılanmadan eğitim misyonerliğine kadar öylesine açıktı ki, nakaratı “ışık” olan her iki örgütün tasarımcıları aynı yolun yolcusu olduklarını daha “rehber” kitaplarında ilan etmişlerdi:
Papaz Josemaria Escriva’nın Opus Dei örgütünün ideolojisini oluşturan kutsal kitabı “Yol” adını taşır. 1934 yılında yazılmış, 43 dile çevrilerek tüm dünyada 4.5 milyon satan bu kitabın İngilizcesi, THE WAY’dir.
Raslantıya bakın ki, Fethullah Gülen’in İngilizceye çevrilen ilk kitabı da, dört ciltlik “Criteria, or lights of THE WAY” (1998) başlığıyla yayımlanmıştır!
İspanyol papaz ve Katolik Hukuk Profesörü Josemaria Escriva de Balaguer y Albas, Opus Dei örgütünü 1928’de kurmuştu. Tanrı yolunda çekilen “çile”yi yücelten örgüt, 1982 yılında II. Jean Paul tarafından, doğrudan Papa’ya bağlandı!
Zaten Papa’nın özel sözcüsü ve Vatikan’ın 23 yıl boyunca basın sözcülüğünü yapan Joaquin Navarro Valls da açık seçik Opus Dei üyesi bir papazdı.

***

Gülen, 1996 Eylül ayında “tedavi” için gittiği ABD’de New York Kardinali O’Connor ile görüştü. Amerikan Katolik Kilisesi’nin en önemli makamında oturan bu kardinal, Papa’ya çok yakın bir isimdi. Kardinal O’Connor görüşme sırasında Fethullah Gülen’e, “dinler ve medeniyetler arası diyalog ve hoşgörü çalışmalarını” yakından izlediğini söyledi.
İmam Gülen, ertesi yıl şubat ayı başında Papa İkinci Jean Paul tarafından Vatikan’a davet edildi. Davete icabet etmeden önce, zamanın başbakan yardımcısı Bülent Ecevit’le İstanbul’da buluştu. Böylece Demirel’den sonra Ecevit de zatı “meşru bir muhatap” kabul ettiğini sezdiriyor ve “Fethullah Gülen şu aşamada laik rejimle uzlaşmış görünüyor” diyordu (Ertuğrul Özkök, Hürriyet 6 Şubat 1998).
Papa II. Jean Paul, 9 Şubat 1997’de imam efendiyi makamında kabul etti. İkili arasında baş başa bir görüşme gerçekleşti.
10 Şubat 1998 tarihli Hürriyet gazetesinde yer alan Fethullah Hoca Papa’yla görüştü başlıklı haberde, Feto’nun buluşmayı anlatırken “Gerek Papa ve gerekse benim yaşlarımız ilerlemiş. Bu bakımdan ben bu kutsal topraklarda ölürsem diye aklıma geldi” dediği yer alıyordu.

***

Bir Hıristiyanlık Masalı*nın yazarı olarak söyleyebilirim ki, ne kadar açılımcı olursa olsun bir Müslümanın, hele ki İslami önder olduğu iddiasındaki bir imamın Roma’yı ya da el kadar Vatikan’ı kutsal toprak algılayıp sunması en azından tuhaftır!
Neyse.
Fethullah Gülen, 1999 yılı Mart ayında ABD’ye göçtü. Feto-Papa görüşmesinin üstünden beş yıl geçti.
2003 yılında İkinci Jean Paul, 31 adet yeni Kardinal seçti. Bunlardan 30’unun adı açıklandı, 31’inci “in pectore” idi.
Latince “göğüs kafesi içinde” anlamına gelen deyim, Katolik Kilisesi kutsal hukukunda 353 sayılı fermandır. Papalara, düşman topraklarda kiliseye yaptığı hizmetlerden ötürü Kardinallik makamıyla ödüllendirilen kişiyi tehlikeye atmamak için adını “yüreğinde saklamak” yetkisi verir. Gizli kardinalin adı, kilise düşmanları yenildiğinde ve tehlike geçtiğinde açıklanır.
Papa II. Jean Paul, 26 yıllık papalık sürecinde “in pectore” üç kardinal seçti. Bunlardan ikisinin adı açıklandı.
Ama 2003 yılında yüreğine gizlediği 31. Kardinal’in kimliği, 2005 yılında kendisiyle birlikte mezara gömüldü.
Olabilir mi dersiniz?
Niye olmasın?
Kiliseye biat eden bir imamdan iyisi, Şam’da kayısı!

* Kırmızı Kedi, 2014  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Deli Şair’e vefa 17 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları