‘En müreffeh, en özgür dönem’

02 Mart 2017 Perşembe

Aslı Aydıntaşbaş arkadaşımız aktardı, Michael Ignatieff, popülist milliyetçileri iktidara getiren isyan hareketine “karşıdevrim” diyormuş. “Devrim” de, “son 15-20 yıldır insan hakları, çoğulcu demokrasi, nispeten enternasyonalist bir düzenin hâkim olduğu dünya konjonktürü” imiş. Son 10 yıl muhtemelen insan ırkının gezegendeki yüz binlerce yıllık tarihinde görüp göreceği en müreffeh ve özgür dönemmiş (yanlış okumadınız, son on yıl: 2007-2017!!!). Birkaç istisna dışında her ülke, doğruluğu tartışılmayan “insan haklarına” riayet etmiş, demokrasi yolunda ilerlemek zorunda hissetmiş. Birey, tarihte olmadığı kadar güçlü bir yere gelmiş. Sonra malum popülist dalga...

‘Yararlı salaklardan’ biri
Ignatieff’i, Irak’ın işgali sırasındaki, “Liberal Emperyalizm” utanmazlığından anımsıyorum. Bu şahıs, önce solda başladı, 1984 Madenciler grevinde Margaret Thatcher’ın safına geçti. Kosova savaşında Tony Blair’i, Irak’ın işgalinde Bush’un katliamlarını destekledi, “Liberal Emperyalizm”in sözcüsü oldu. Bu adam, gerçekten saygın bir tarihçi olan Tony Judd’un deyimiyle “Bush emperyalizminin yararlı salaklığını” üstlendi, Kanada’da siyasete atılıp hezimete uğradı.
Ignatieff’e bu incileri döktürme fırsatı veren Mark Leonard da bir başka âlem. Avrupa Dış İlişkiler Konseyi başkanlığına getirildiği sıralarda 21. Yüzyılda Dünyayı Avrupa Yönetecek (2005) başlıklı bir kitabı yayımlanmıştı. Adamlar, ileri sürdükleri tezler iflas ettikten sonra, şimdi hiç utanmadan kalkmış bir de karşıdevrimden söz ediyorlar.

Devrim filan
Gelin şu “devrim” dedikleri şeye bakalım. Neoliberal küreselleşme, 1997’de Asya’da, 2008 mali kriziyle Batı’da duvara çarpmadan önce Kuzey Afrika ve Ortadoğu toplumlarına çarptı; gelirken getirdiği “sıcak para”, hızlandırılmış tüketim modeli, bedenlere (özellikle kadın bedenine), hazlara odaklı imajlar, sosyal hizmetleri yıkan özelleştirmeler, yerli üreticiyi çökerten serbestleştirmeler, insanların yaşamlarını, değerlerini altüst edince, siyasal İslam yükselmeye başladı. Liberal entelijensiya da tüm sığlığıyla bunu demokratikleşme sandı.
Ayrıca, “demokrasi getirmek” bahanesiyle Ortadoğu’yu yangın yerine çeviren savaşları destekleyen liberal entelijensiyayı, rahatlıkla, radikal İslamın doğuşuna ebelik edenlerin listesine yazabiliriz. Avrupa’da sağ popülizmin aniden yükselmesinde önemli bir rol oynayan, terör ve büyük göç dalgası da bu pisliğin içinden çıkmadı mı?
Bir de son 10 yıl tarihin en müreffeh ve özgür dönemiydi demezler mi? Sanki 2008 mali kriziyle mercek altına alınan müstehcen gelir dağılımı istatistikleri, Credit Suisse’in Küresel Servet Raporu’nun o iğrenç servet piramidi grafiği yok; sanki son otuz yılda Batı’da emek gelirleri duraklarken, krizden sonra da hızla gerilerken, “yüzde biri”, artık “binde bir”e dönüştüren o büyük servet transferi yaşanmadı. Sanki terörizm bahanesiyle ABD ve Avrupa’da devletler -bu tipler ulus devlet zayıflıyor derken- adeta birer iç güvenlik -“Big Brother”- devletine dönüşmedi, WikiLeaks, Snowden olayları da yok..
Küreselleşme döneminde, Liberal entelijensiyanın istedikleri oldu; son 10 yıl (2007-2017) yüzde 0.1 için gerçekten “en müreffeh, en özgür dönem” oldu; sonuç da tam bir felaket oldu. Belki bir gün dünyayı büyük bir savaşa sürükleyecek olan gelişmeler örneğin, Rusya ve Çin’in, Avrupa’da faşist dalganın yükselişi, Rusya’yı talan etmeye kalkan “reformlardan”, NATO’nun genişlemesi ve Kosova savaşlarına, Irak savaşıyla 140 dolara fırlayarak Rusya’nın toparlanmasını kolaylaştıran petrol fiyatıyla, Çin’e koşan mali sermayeye kadar, hep bu liberal fantezinin ürünleriydi... Şimdi de kalkmış “Ah ne güzel günlerdi filan...” Yüzsüzlüğün bu kadarına da pes doğrusu.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

AKP’de travma... 11 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları