Pazartesiden devamla...

19 Ekim 2017 Perşembe

Pazartesi yazımda, bu krizin aşılabilmesi için kapitalizmin kendini birçok açıdan yenilemesi gerektiğine, ancak yenilenmiş bir kapitalizme, bir büyük savaş kavşağından geçmeden giden yolun haritasının henüz ortada olmadığına değinmiştim. O harita yok ama bir büyük savaş kavşağına giden yolun haritası yavaş yavaş şekilleniyor.

‘Büyük güç rekabeti çağı’
Son yıllarda, devletler arası dengelerdeki değişimin hızlandığını, bir “güçler dengesi” çağına girdiğimizi birçok kez konuştuk. ABD’de, Stratejik ve Bütçe Değerlendirmeleri Merkezi’nin geçen haftalarda yayımladığı, Büyük Güçler Rekabeti Çağında Güç (askeri güç. E-Y) Planlaması başlıklı rapor, ABD’de güvenlik kurumlarının, hegemonyadan, büyük güç rekabeti dönemine geçildiğine ilişkin bakışı benimsediğini gösteriyordu. Rapor, Soğuk Savaş’tan sonra Savunma Bakanlığı’nın “Güç Planlama” çalışmalarında, statükoyu korumayı amaçladığını, ancak şimdi bu yaklaşımın değişmesi gerektiğini savunuyor. Rapor silah sistemlerinin yenilenmesine, teknolojik, kurumsal düzenlemelere ilişkin öneriler sunarken Çin ve Rusya ile uzun dönemli bir rekabete, bu iki ülkenin savaş stratejilerini karşılamaya uygun bir planlama sürecinin gerektiğini özellikle vurguluyor.
Bu madalyonun öbür yüzünde, Rusya ve Çin’in dış politikalarında, savunma stratejilerinde, mali krizle birlikte hızlanan dönüşümler var. Kremlin dış politika danışmanı Sergey Karaganov’un, metni Memri’de yayımlanan (13/10/2017) bir konuşması Rusya’nın yaklaşımına ilişkin önemli ipuçları veriyor. Karaganov, Batı’nın siyasi ekonomik sistemini, kültürel değerlerini yaygınlaştırmakta giderek daha fazla zorlandığına işaret ederek, “1990’ların ve 2000’lerin liberal dünya düzeninin artık dağılmaya başladığını” savunuyor. Karaganov, “yeni doğmakta olan küresel düzen” için, Çin’in de desteklediği ve Avrupa’yı da kapsayacak olan “Büyük Avrasya Ortaklığı” projesini ve Çin’in, Rusya’nın da desteklediği, “Bir Kuşak Bir Yol” inisiyatifini öneriyor.
Çin, “Bir Kuşak Bir Yol” inisiyatifine, uzay araştırmaları, bilgisayar, yapay zekâ teknolojilerine giderek daha fazla kaynak ayırarak ekonomik, askeri etkisini arttırma çabalarını hızlandırıyor. Çin’in “serbest piyasa düzenine” katılma eğilimi de zayıflıyor. Döviz kontrolü, Çin şirketlerini korumak için ekonomide devlet müdahalesi, planlama eğilimi yeniden güçleniyor (Wall Street Journal, 16/10/2017). Çin’in jeopolitik öncelikler üzerinde odaklanmaya, devlet kapitalizmine geri dönmeye başladığı görülüyor.

Ve hızlandırıcılar
Büyük güç rekabetini hem hızlandıran hem de bu rekabetin etkisiyle daha da güçlenen iki eğilimi de bu tabloya eklemek gerekiyor.
Bunlardan biri, Walter Russel Mead’in Wall Street Journal’daki yorumunda vurguladığı gibi, etnik ve/veya dini kimlikler üzerinden kendi kaderini tayin etmeyi arzulayan ayrılıkçı hareketlerin giderek artma eğilimi. Bu eğilimin, kapitalist devletin ve ekonominin, demokrasiyi, eşit vatandaşlık kimliğini yaşatma gücünü giderek kaybetmesinden kaynaklanan demokratik bir tepkiyi temsil ettiğine hiç şüphe yok. Ancak etnik ve/veya dini ayrılıkçı hareketlerin, en son Ukrayna, Suriye, Irak, Yemen platformlarında olduğu gibi büyük güçlere manevra alanları açtığı da bir başka gerçek. Bu gelişmeler, vekâlet savaşlarının yayılmasını, hatta büyük güçlerin doğrudan karşılaşma riskini de gündeme getiriyor. Mead, bu durumun 1914’ü anımsattığına dikkat çekiyor.
Mead’in dikkat çektiği zaman aralığını 1930’lara doğru genişletirsek, o dönemi anımsatan bir gelişme daha var. Batı’da, Ortadoğu’da, Latin Amerika’da birçok ülkede kitlelerin, egemen sınıfların temsilcilerine olan öfkesinin siyaseti belirleme etkisinde bir artış gözleniyor.
Bu tabloya bakarak, “gök kubbenin altında kaos egemen, koşullar mükemmel” demek olanaklı. Ancak şimdilik (!?), bu “kaos”tan, öncelikle kapitalizmin, dincilik, faşizm (hatta dinci faşizm) gibi geriye bakan karanlık güçleri yararlanacak gibi görünüyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

AKP’de travma... 11 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları