İyiyi kovan kötü
Mine G. Kırıkkanat
Son Köşe Yazıları

İyiyi kovan kötü

17.11.2024 04:01
Güncellenme:
Takip Et:

26 yıl önce, yukarıdaki başlığı taşıyan bir köşe yazım yayımlandı:

21. Yüzyıl’ın başında, Türkiye’den büyük bir beyin göçü yaşanacak. Bu göç, 1960’lı yıllarda Almanya’ya giden vasıfsız Türk işçilerinin göçüne benzemeyecek. Adı üstünde “beyinler”, yani üstün vasıflı eğitim görmüş insanlar gidecekler ülkemizden. 

Halen Türkiye’de ve özellikle yabancı dilde eğitim yapan üniversite öğrencileri arasında azımsanmayacak sayıda genç, Kanada’dan Avusturalya’ya tüm gelişmiş ülke temsilciliklerinin kapısını aşındırıyor ve kapağı şimdiden bir yerlere atmanın, Türkiye’den kaçıp “kurtulmanın” yollarını arıyor. Bu eğilimin pek çok nedeni var. Bence en önemlileri, iki kalemde özetlenebilir:

Türkiye’de vasıfsıza verilen prim. Başka bir deyişle hiçbir niteliği olmayanın bir gecede sınırsız para ve güç sahibi olabilmesi; oysa okuyan insanın, teknokratın yetersiz kazançla süründürülmesi, bir.

Türkiye’nin yönetim mekanizmasında, sözde demokrasi gereği cahil çoğunluğun eğitimli azınlıktan daha fazla söz sahibi olması, iki.

ACİZ TEMSİLİYET 

Bu saptamanın en belirgin örneği TBMM’dir. Milletvekilleri dediğimiz insanlar, geniş genelinde ortanın altında eğitim görmüş; Türkiye’nin yetişmiş ya da yetişen kadrolarını ve beyinlerini temsil etmekten uzak olmakla kalmayıp, acizdirler. 

Bırakın milletvekillerini, hükümet üyelerine, yani “bakanlara” bir bakın, aynı düzey farklılığını görürsünüz. 

Örneğin Türkiye’nin dünya çapında yetkinliğini kanıtlamış doktorları, cerrahları, profesörleri var. Sizce şu andaki sağlık bakanı, hangi üst düzey tıp bilimcisinin temsilcisi, savunucusu ya da kural koyucusu olabilir ki?

Adalet bakanı, gerçekten ülkemizdeki tüm hukukçuların “saygı” duyabileceği düzeyde biri mi?

Üst vasıflının vasatın emrine verildiği bu listeyi uzatabilir ve bakanlar kurulunun geniş geneline yayabilirsiniz. İşin kötüsü, üst vasıflının vasat otorite emrine verildiği bu uygulamanın geçici olmaktan çıkıp; 1950’lerden beri “sistem” haline getirilmiş olmasıdır.

SİSTEM ÇARPITILDI, ÜLKE ÇARPILDI

Yani Türkiye bir yandan dünya çapında insanlar eğitir ve yetiştirirken öte yandan karar mekanizmasını ve geleceğini, ulusal çapta ortalamanın bile altında kalan kişilere teslim etmektedir.

Ülkemiz en karmaşığından bir cebir problemi ve yıllardan beri ilkokul çocuklarının eline verilmiş, çözüm bekliyor. Orman yangınından donatımsız hastanesine, sosyal bunalımlarından tektonik depremlerine dek alınan tüm korkunç sonuçlardan; ayakların baş, başların ayak olduğu sistem çarpıklığı sorumlu ve suçlu.

Bugün, henüz, her alanda yetkin ve yeterli sayıda bilimcimiz, uzmanımız var. En büyük sıkıntıları da maddi olanaksızlıktan çok, popülist politikacılar yüzünden işe yarayamamak...

ÖZVERİ DE BİR YERE KADAR

Ama belli bir yurtseverlik ve özveri anlayışıyla donanmış bu insanlar, artık sonuncu kuşak. Onların yerini alacakların sayısı azalıyor. Gelecek kuşakların büyük çoğunluğu, artık beynini ve bilgisini, o beyne ve bilgiye değer verip işleyecek bir kurum ararken “ulusal”ı bir yana bıraktı. Türkiye’den gitmek istiyorlar. Kesinlikle de haklılar. 

Hem geçinecek parayı kazanamamak hem birikimine değer verilmemek hem de kendisinin küçük parmağı olmayacak adamlar tarafından yönetilmeyi kabul etmek; hiçbir teselliyle avutulamaz. Kimisi gider ve döner. Ancak en iyileri gidecek ve bir daha gelmeyecekler. 

21. Yüzyıl’da Türkiye’nin, sahte milliyetçi kurtçuklarla, ümmetçi kadroların elinde kalmasından korkuyorum. Onlar burada kalacaklar çünkü alıcıları yok.

HER ŞEY, BİR ŞEYLE BAŞLAR

Tam olarak 2 Ekim 1999’da Radikal’de yayımlanan bu yazımdan beri, “Hiçbir şey değişmemiş” de diyebilirsiniz, “Her şey değişmiş” de sevgili okurlarım. Çünkü her şeyler zaten bir şeylerle başlar ve yaşamsal ya da ölümcül sonuca taşır.

Bugün Türkiye’nin baş olan ayaklar tarafından getirildiği noktada, baş olması gereken beyinler resmen kovuldular ve birer birer değil, biner biner gidiyorlar. Cehalet sayesinde muktedir olanlar, iktidarlarını sürdürmek için cehaleti yayıyor. Binlerce merdiven altı üniversitesinden ilkokul bilgisine bile sahip olmayan diplomalılar çıkıyor. Hatta internette sahte diplomalar satılıyor. Ve Türkiye’nin beyinsel kan kaybı, şoförden milletvekili, odacıdan genel müdür; hasta bakıcı olamayacak sığınmacıları doktor atayarak giderilmeye çalışılıyor. 

Türkiye 21. Yüzyıl’a girdi ama bu kafayla sağ çıkabilir mi?

YORULDUM, GİDEYİM

Yüreğimin derebeyi

bu kara sevda.

Takmıyor geceleri

gündüzleri.

Al gözlerinin yangınlarını

gözlerimden.

Yoruldum, gideyim.

Uzak denizler mi

fırtınalar mı?

Ne kaldı geçemediğim.

Her çeşit ayrılık

hepsi benim.

Hangisine hoş geldin.

Hangisine güle güle

diyeyim.

Al gözlerinin yangınlarını

gözlerimden.

Yoruldum, gideyim.

A. Kadri ERGİN

Yazarın Son Yazıları

Hemingway’in Türklerle imtihanı

Kurtuluş Savaşı’nın Cumhuriyetle taçlanmasına bir yıl var ve İstanbul işgal altındaydı.

Devamını Oku
21.12.2025
Bir sosyal demokratın anıları

Halkçı Parti’nin genç milletvekilleri koşulların izin verdiği ölçüleri aşarak 12 Eylül ve sonrasındaki işkence iddialarını Meclis gündemine taşıyordu.

Devamını Oku
14.12.2025
Hello Papa, sen misin yeni baba?

Boğaz kıyılarındaki küçük Byzantion yerleşkesini Nova Roma’ya (Yeni Roma, bugünkü İstanbul) dönüştürecek yıkım-yapım çalışmaları 324 yılında başladı.

Devamını Oku
07.12.2025
Türkiye’nin ilk kitap müzesi: FKE

Fethiye, yurttaşların ormanları yanmasın diye nöbet tuttuğu ve olağanüstü güzellikte kıyı şeridine çöken muktedirlere, muktedir torpillilerine karşı kazanamayacaklarını bile bile mücadeleye girmekten korkmayan çevreciler ile yurtsever Yörüklerin diyarıdır.

Devamını Oku
30.11.2025
Karar ve tavır

Türkiye artık ulusal bir toplum değil.

Devamını Oku
23.11.2025
Onlar SAFE, bizler saf..

Hayhuy arasında kaynadı gitti...

Devamını Oku
16.11.2025
Yangın önlemek mi, keriz silkelemek mi?

Turizm, Türkiye’nin en önemli gelir kaynaklarından biri.

Devamını Oku
09.11.2025
Panik atak mı, panik aşk mı?

Kırk yaş, rastgele bir yaş değildir.

Devamını Oku
02.11.2025
İster zart, ister zurt, illaki zort

Dünyada pek çok devlet ve yönetim biçimi vardır.

Devamını Oku
26.10.2025
Yılanların yalanı

Türkiye’nin yalanları, tarihi kadar uzun, kalın ve kuyrukludur.

Devamını Oku
19.10.2025
Hayaller Riviera, gerçekler Gazze

ABD’nin en hafif deyimle en tuhaf başkanı Trump’ın Gazze’ye ilişkin bir projesi var.

Devamını Oku
12.10.2025
Siter yalha züdü çekger dirmi?

Çocukken çok sevdiğim bir oyun vardı. Belki siz de oynamışsınızdır...

Devamını Oku
05.10.2025
Al saat ver saat

Makronezya müstebiti Valdemir Potin’in ricası üzerine Mikronezya’yı barışçıl amaçlarla işgal eden 100 bin Çinli askeri doyurmak kolay değildi.

Devamını Oku
04.10.2025
Bir muhtarın çığlığı

11 Eylül 2025 tarihinde Kadıköy ilçesindeki Caferağa Mahallesi’nin kalbindeki tek mazbut (tahrip edilmemiş alan), Ali Oğlu Hüseyin Vakfı’na ait 12 dönümlük arsa için bir ihale düzenlendi.

Devamını Oku
28.09.2025
Hatırla sevgili, o makus tarifi

100 bin Çinlinin 100 bin nüfuslu Mikronezya adasını işgali, iştah ve sefayla sürüyordu.

Devamını Oku
27.09.2025
Eğriliğin ederi, doğruluğun bedeli

Dünyanın tüm kedileri aynı dili konuşur, aynı tınılarda hırlar ve miyavlarlar.

Devamını Oku
21.09.2025
Kayyum devşirme

12 Haziran 2011 genel seçimleri, Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP genel başkanı olarak girdiği ikinci, oy kullanabildiği ilk seçimdi.

Devamını Oku
14.09.2025
Sal gideyim, salla geleyim

Yalnız ve güzel ada Mikronezya’nın uyuşuk ahalisi, her şeye alıştığı gibi savaşsız gerçekleşen Çin işgaline de alışmış, minnak adayı nüfusu kadar işgalciyle paylaşmayı da kabullenmişti.

Devamını Oku
13.09.2025
Hayaller dolgun fon, gerçekler yırtık don

Güzel bir Kafkas atasözüdür: “Yükseklerde ne eserse alçaklarda onu toplarsın.”

Devamını Oku
07.09.2025
Belirsizliğe doğru

Joseph Ignace Guillotin, 1738 ile 1814 yılları arasında yaşamış bir doktor; Paris Tıp Enstitüsü’nde anatomi dersleri veren bir hocaydı.

Devamını Oku
31.08.2025
Yarım insan hakları

Mısır, nüfus çoğunluğu Müslüman bir ülkedir.

Devamını Oku
24.08.2025
我们身后还有十五亿

Çin’in Mikronezya’yı sessizce işgali Makronezya müstebiti Valdemir Potin hariç, Ezya arşipelindeki tüm istibdatları heyecana gark etmiş ve hatta okyanus ötesi kıtaları da zıplatmıştı.

Devamını Oku
23.08.2025
Bir vasiyetin ağırlığı

“Toplum olarak fikirdüşünce gelişmesi ve vicdan bilinçlenmesi gibi nimetlerden yoksun kalmışlığımızın iki sorumlusu vardır...

Devamını Oku
17.08.2025
Çin işi, asker dişi

Mikronezya ile Yutania’nın şöyle ağız tadıyla bir türlü kapışamayan ordularının sahillerde pineklediği bir sabah; olan oldu.

Devamını Oku
16.08.2025
İsyan hakkı

İnsanlar niçin anneye, babaya, düzene isyan ederler?

Devamını Oku
10.08.2025
Yanık toprak taktiği

Türkiye, artık ağır yaralı bir ülke.

Devamını Oku
03.08.2025
Satamam derdimi kimseye

Mikronezya’nın Yutania ile nihai kapışması beklenirken Ulu Çoban Muktedir Makropiç’in de askeri ve sivil ahalinin moralini elbette yüksek tutması gerekiyordu.

Devamını Oku
02.08.2025
Patria Nostra’dan Madara Mostra’ya

Hani karşınızda biri limon yer, sizin damağınız kamaşır.

Devamını Oku
27.07.2025
Emekli açlık, emeksiz tokluk

Köyde doğdum. Lise bitene kadar kara lastik ayakkabı giydim. Devlet yurdunda tıkış tıkış vaziyette üniversiteyi bitirebildim...

Devamını Oku
20.07.2025
Son dilek, yok çörek

Mikronezya ve Yutania’nın yaz sıcağında çöle dönüşen kumsallarında düşman beklerken sivrisinek avlayan, sevdiklerinden aylardır uzak kalan askerler, depresyona giriyorlardı.

Devamını Oku
19.07.2025
Yüreğimiz sızlar, ciğerimiz yanarken...

Canlılar arasında bir canlı türü olan insanın, ait olduğu memeliler sınıfındaki diğerlerinden tek üstünlüğü, beyinsel yeteneğidir.

Devamını Oku
13.07.2025
Dar sahada kısa paslaşma

Mikron ordusu kıyıda düşman beklerken, Betonit Saray’da işler çığrından çıkmıştı. Olası savaş masrafları boyuna yoksul halkın sırtına bindiriliyor; savaş korkusu ise Kel Tepe’deki ayrıcalıklı nüfusun cima furyasını kamçılıyordu. Sarayın CİA danışmanı Frozen Goldstein, donuk zekâsına karşın epeyce ateşli bir çapkındı. Güzeller güzeli karısı Frambuaz ise başlangıçta dini bütün bir Yolcu ve erdemli bir kadındı. Ama kocasının ihanetlerini öğrenince yoldan çıkmış; “göze göz dişe diş” deyip o da cima havuzuna atlamıştı.

Devamını Oku
07.07.2025
Diyanet’in yol harcı, teğmenlerin ihracı

Tuzla Piyade Okulu’nda 10 Kasım 2023’te Atatürk’ü anma etkinlikleri için son hazırlıklar yapılıyordu.

Devamını Oku
06.07.2025
Saçma sapan bir savaş mıydı?

Saçma sapan bir savaş mıydı? İ srail’in suikast saldırıları, İran’ın Demir Kubbe’yi delen füzeleri, ABD’nin İran’ı bombardımanı, yıkılan binalar, insan kayıpları ve pek de anlam verilemeyen bir savaş daha tavsadıktan sonra ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth dünyaya açıkladı: “Biz bu saldırılara aylardır hazırlanıyoruz…”

Devamını Oku
29.06.2025
Suratın tatlısı, limonun ekşisi

Mikronezya adasının Yutania’ya bakan kıyı şeridinde, askeri karargâh dışında bir sivil yaşam belirtisi de vardı...

Devamını Oku
28.06.2025
Sarı Paşa ve Türk Mucizesi

Vakit dardı. Kütahya mücadelesi sonrası, Yunan ordusu var gücüyle saldırıya geçecekti.

Devamını Oku
22.06.2025
Felekten bir gece, adını hece hece

Bolluk ve mutluluk istibdatı Yutania adasında, herkes seferberlik öncesi günleri özlüyordu.

Devamını Oku
21.06.2025
Organize işler

Antik Yunan tarihinin “Sokrates öncesi” diye anılan ilk filozofları, sayıları 23’e ulaşan bir düşünür topluluğuydu.

Devamını Oku
15.06.2025
Doğal cennetten parasal cinnete: Türkiye

Jeolojik olarak yaklaşık 300 milyon yıl önce oluşan ve şairin dediği gibi Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan Anadolu, birçok ilkleri barındıran bir coğrafya olmasının yanı sıra çok çeşitli bitki ve hayvana da ev sahipliği yapar.

Devamını Oku
08.06.2025
Yalan patolojik, savaş psikolojik (2)

Dünyada halen “iftira yoluyla algı operatörlüğü” yapan pek çok hükümet ve istihbarat kurumu, Edgar Hoover’ın yasadışı COINTELPRO yöntemlerini izliyor.

Devamını Oku
01.06.2025