‘Yaşam, insanlığın en büyük yalanı!’
Üç kişi. İki genç adamla bir genç kadın. Üçü de tepeden tırnağa karalar içinde.
Eğilerek selam vermenin çeşitleri
Tanış televizyon gazetecisi, belgesel bir filmin ön konuşmaları için Köln’den günübirlik gelmişti.
İçki, müzik, panayır
1810’da Bavyera Prensi Ludwig’in düğün şenlikleriyle başlayan Oktoberfest, bugün dünyanın en büyük bira bayramı. Bu yıl Münih’te 190. kez düzenlenen festival, milyonları dev çadırlarda, müzik ve panayır coşkusunda buluşturdu.
Çılgın kralların sarayları
UNESCO'nun Dünya Mirası Komisyonu 12 Temmuz’da Paris‘teki toplantısında, Bavyera Kralı II. Ludwig’in (1845–1886) Neuschwanstein Şatosu, Herrenchiemsee ve Linderhof Sarayları ile Schachen Dağı’ndaki kraliyet sarayını Dünya Mirası Listesi’ne aldı.
1920'lerin Berlin'i kumaşla yaşam buldu
Stefanie Siebert bir ”kumaş sanatçısı”. Yıllarca çalışarak kumaşlardan ‘insanlar‘ yaratmış. 1920'lerin Berlin'ini büyük müzesine taşımış.
Kulesi dünyanın en yükseği - Ahmed Arpad
Albert Einstein, Charlie Chaplin’i 1931’de bir filmin ilk gösteriminde tanımış. Sohbetleri sırasında onu şu sözleriyle övmüş: “Sanatınızda beni size hayran bırakan, onun evrensel oluşu.
Kendini herkesten üstün görürdü!
Megaloman kime denir? Kendini herkesten üstün gören ve hep ön plana çıkmak isteyen kişiye! Bu insanın temelinde çok güçlü ve bastırılmış bir aşağılık kompleksi vardır.
Çöpümüz başımıza dert! - Ahmet Arpad
Linda Behringer, Stuttgart’ın Möhringen semtinde yaşıyor. Elektronik mühendisi, robotik alanında uzman. Kırkına yaklaşmış. Mesleği gereği birkaç yılını Dubai’de geçirmiş. Haftanın belirli günleri bir elinde ucu kerpeteni andıran uzun bir alet, diğer elinde bir torba semtin sokaklarında dolaşıyor. Ve çöp topluyor!
Duvarlar renk cümbüşü
Stuttgart’ın görkemli Mercedes Benz Müzesi’ne, Mercedes Benz genel merkezine, Futbol Arenası’na, Neckarpark futbol sahalarına, iki konser salonuyla bir spor salonuna, panayırların, sirklerin kurulduğu büyük çayıra giden kavşağın altı koskocaman bir alan! Kent belediyesi burayı graffiti sanatçılarına teslim etmiş!
Kedi, dokuz canlı
O gizem dolu bir yaratık. O dünyanın en çok sevilen evcil hayvanı. İnsana bağlı, fakat hiçbir zaman insanın emrine girmiyor. Kendini sevdiriyor, kendine bağlıyor. İnsan onun emrine giriyor.
Önce ağaçlar sonra insanlar ölür! - Ahmet Arpad
Bütün Avrupa’da olduğu gibi Karaormanlar’da da ağaçlar ölüyor. Ülkenin en büyük yeşil örtüsü tüm önlemlere karşın yitiriliyor.
Denizler silah çöplüğü - Ahmet Arpad
Hitler Almanya’sının teslim olmasının ardından ülkeye el koyan “Dörtler” çabucak büyük bir temizliğe girişmişti! Aldıkları ortak kararla Alman ordusunun silah fabrikalarında ve depolarında buldukları çoğu kimyasal milyonlarca ton silahın yüzde seksen beşini Kuzey ve Baltık denizlerine boca etmişlerdi. İki deniz o günden günümüze Almanya’nın dev bir silah çöplüğü!
‘Bunlar ölüme gidiyor!’ - Ahmet Arpad
“Bunlar ölüme gidiyor” dedi Rudi, tıslar gibi konuşarak. “Brezilya’da da otobanlar var, fakat saatte 100-120 kilometreden fazla hız yapanı göremezsin.”
‘İkinci vatanım Türkiye’ - Ahmet Arpad
7 Mayıs 1997’de Stuttgarter Zeitung’a yazdığım yarım sayfalık makalenin konusu uyum ve ona giden sağlam yollardı! Edzard Reuter’le o güne dek hiç görüşmemiştik. Yazımı okuduktan aramıştı. Bir akşam yemeğinde buluştuk.
İnek pazarının güzelleri... - Ahmet Arpad
Zürih Gölü’nün yamaçlarında, Schindeleggi’de geleneksel inek pazarı var. Bugün 2024 güzeli (!) seçilecek. Görücüye çıkmış inekler bir ila altı yaş arasında. Yarışmaya 300 kadar sağmal inek gelmiş. Bir dizi sığır da var.
O bir süs köpeği - Ahmet Arpad
Başlar eğik, boyunlar bükük. Çoğu güney Bavyera’nın yöresel giysileri içinde, bayramlıklarını giymiş kadınlar, erkekler. Yaşlılar, gençler, çocuklar. Korodan son ilahiler yükseliyor. Papaz efendi hafifçe eğilip cemaati selamlıyor ve küçük bir kapının ardında gözden kayboluyor.
75 yıl sonra Almanya - Ahmet Arpad
Adenauer’in 1949’daki sözlerinden 75 yıl sonra 25 Mayıs 2024 günü Frankfurt St. Paul Kilisesi’nde gerçekleştirilen törendeki konuşmasında Frankfurt Belediye Başkanı Mike Josef’in şu sözleri önemli ve dikkat çekiciydi: “Daha önce hiç bu kadar çok radikal ve aşırı güç iktidarın kapısında olmamıştı... Demokrasiyi onu yok etmek için kullanmak istiyorlar: Bu durum Weimar’ın çöküşüne neden olan koşulları anımsatıyor.”
400 merdivenli yeşil kent - Ahmet Arpad
“Ben haftada birkaç kez bu basamakları çıkarım” derken gurur duymuyor değil. “Yukarıdaki parkın yollarında gezinir, Stuttgart’ı tepeden seyrederim.” Konuşacak birini bulduğu için mutlu olmalı, diyorum kendi kendime.
Hans Fallada’nın oğullarıyla bir sohbet!
1940’ta Berlin’in kuzey mahallelerinden birinde kendi halinde yaşayan, yıllar boyu Hitler’e inanmış yaşlı bir karıkocanın yaşamı günün birinde tek oğullarının şehit düşmesiyle değişiverir. Aniden gözleri açılır, insanlara yapılan haksızlıkların, baskıların farkına varırlar. Onlar artık çevrelerindeki suskunlaştırılmış birçok insan gibi yaşamak niyetinde değildir. Küçük insanların uyandırılması gerekir.
Umudun yazarı Stefan Zweig!
20. yüzyılın en insancıl yazarı Stefan Zweig 140 yaşında. O hep güncel. İnsan ve yazar olarak özgürlüğüne düşkündü. “Savaşlardan nefret ederim”, derdi. “Savaşlar yüz binlerce çocuğu öksüz bırakır. Kaba kuvvet insanların iç dünyasına hiçbir zaman huzur getirmez.” Zweig iyimserdir, o bir umut yazarıdır. Özellikle öyküleriyle okuru hep yüreklendirir, ona yaşama sevincini götürür. Zweig’a göre liberal toplum düzeni toparlanmalı, insanlar yanlışlardan dönmeli ve böylece daha iyi yarınlara ulaşmalıydı. Bunu başarmak için de Avrupa aydınları ve sanatçıları aralarında anlaşmalı, işbirliği yapmalıydı. Bütün ülkelerde generaller sadece taş anıtlar olarak akıllarda kaldığı gün insanlar özgür ve mutlu olacaktı.
‘Stefan Zweig’ın Veda Mektubu’
Robert Schild’ın Stefan Zweig’ın Veda Mektubu (Edebiyatist) adlı kitabında yer alan gerilim, bilim kurgu, belgesel ve mizahi öykülerin bazıları düşsel olmakla birlikte, bazıları -isimler dışında- gerçek olaylara dayanıyor veya onlardan hareketle yarı gerçek, yarı kurmaca bir yol haritası çiziyor.
Anlatılanlar Brezilya’dan İsrail’e, Viyana’dan Güney Afrika’ya uzanıyor, bir bölümü de eski yılların ve 2058 yılının İstanbul’unda geçiyor.
Ölümünün 80. Yılında Stefan Zweig ve dünün Viyanası!
23 Şubat 1942’de, seksen yıl önce yaşama veda eden değerli yazar Stefan Zweig bir Viyanalı’ydı. 38 yaşında, ününün doruğuna ulaşacağı Salzburg’a yerleşse de o hep içten bir Viyana’lı kalmıştı...
Yıldızın Parladığı Anlar’ın ve Dünün Dünyası’nın yazarı Stefan Zweig, bu dürüst ve iyi yürekli aydın yazar ölümünden seksen yıl sonra bugün de hiç yitirmedi güncelliğini. O, bir huzursuzluğun diğerini takip ettiği günümüzde düşünceleriyle bizlere her zamankinden daha çok gerekli.