Gürol Sözen: ‘Anadolu coğrafyası tıka basa dolu!’
Yılların çok yönlü sanat emekçisi Gürol Sözen’le Anadolu Uygarlıklarından Öyküler dizisi üzerine söyleştik. Dizinin, ilk iki kitabının verdiği ipuçlarının izinde; doğuşu ve hazırlık süreçleriyle diziyi, Anadolu Uygarlıklarını, o çağların ve günümüzün çocuklarını, toplumsal ilişkileri, o günden bugüne doğaya bakışımızı konuştuk. Bir de o uygarlıklardan günümüze ulaşanları…
Celâl Üster: ‘Daha özgür bir çocuk edebiyatından yanayım’ Y. Bekir Yurdakul’un söyleşisi...
‘Çeviride, her kitapla başka bir yolculuğa çıkıyorsunuz. Ama önünde sonunda o yolculuğa yazar olarak değil, çevirmen olarak katılıyorsunuz. Elinizdeki bir çocuk kitabı da olsa, o yazarın boyutlarını aşıp yazarlığa soyunmamalısınız.’ diyen Celâl Üster’le 60 yılı bulan çeviri emeğini, özellikle de çocuk yazını alanındaki çalışmalarını konuştuk.
Şunu bir daha düşünelim! Y. Bekir Yurdakul'un yazısı...
Kirsten Boie; çocuklarımızı, sevgi sandığımız tutumlarımızla hapsettiğimiz o kısır ve bungun dünyaya derin itirazını enfes bir öyküyle sunarken gündelik çıkarlar uğruna yok ettiğimiz doğaya başka bir gözle bakmaya ve onun evrensel dilini, sabrını, çoğaltan gerçeğini anlamaya çağırıyor.
Barış hâlâ bir düş! Y. Bekir Yurdakul'un yazısı...
Mehmet Atilla, “Hayal Rüzgârları”nı, iki büyük ustanın; Nâzım’ın, “dünyayı çocuklara verelim/ bir günlük de olsa öğrensin/ dünya arkadaşlığı...” ve Ritsos’un “Çocuğun gördüğü düştür barış...” dizelerine saygıyla kurgulamış.
Fark etmiyoruz ama... Y. Bekir Yurdakul'un yazısı...
Kırmızı Kedi Yayınları bize yepyeni, bambaşka bir arkadaş armağan ediyor: Koltuğumuzun altına sığmayacak, çantamızda ya da cebimizde hep gülümseyecek; bizi gerçek dostluğa, onun kıymetine taşıyacak, istekleri açık bir arkadaş...
Kral Şakir!
Gündelik hayatın akışını şen şakrak bir duruşla ve sık sık ihlal eden; saplanıp kaldığımız, herkese dayatmaya kalktığımız kimi tutum davranış ve ezberleri bozan bu “absürt komedi”yle (hâlâ tanışmadıysanız bile geç değil) tanışmakta yarar var.
25. İzmir Kitap Fuarı
İzmir’de bir şölene; iki güzel arkadaşın, “çocuklarla kitaplar”ın yoğun buluşmasına da sahne olan İzmir Kitap Fuarı, salgın yüzünden verilen aranın ardından, 11-19 Mart tarihleri arasında düzenlendi. Üç yıl süren salgın, her geçen gün daha da bozulan ekonomi, 11 ilimizi yıkıp geçen, on binlercemizi hayattan koparan yersarsıntısı...
Frieder yabancımız değil! Y. Bekir Yurdakul’un yazısı
“Anneanne ile Frieder” (Çeviren: Ayşe Sarısayın / Can Çocuk Yayınları) öykülerini okurken çıktığımız rahat yolculuk ve o gepegenç düş dünyasına doğru akmalarımızda / çocuk gülümsemelerine konukluğumuzda; Gudrun Mebs’in başarılı, özenli, gerçekçi yaklaşımı ve kurgusu kadar onun bu ince yaklaşımını dilimize aynı titizlik ve özenle kazandıran yazar ve çevirmen Ayşe Sarısayın’ın emeği de büyük rol oynuyor.
En güzeli, kendi ışığımız! Y. Bekir Yurdakul'un yazısı...
Göknur Birincioğlu; Alpler’den Karadeniz’e uzanan yedi büyük dokunuş sunuyor okuruna. Mete Kaplan Eker’in benzersiz desenleriyle çoğalan anlatıların her birini; ince ince örülmüş, ince elenip sık dokunmuş, yılların süzgecinden geçmiş masallar olarak okudum.
Haydi, basalım pedallara! Y. Bekir Yurdakul'un yazısı...
Yinelenip duran, renkleri bir yerlerde unutulmuş, farklı olandan arınık yaşamaların yalnızlığı üzerine de düşünmeye çağıran yapıtıyla Hacer Kılcıoğlu, bir yandan da gündelik yaşamımızda doğa-çevre-yaşam dostu bisikletle daha içten ve yakın bir ilişkinin altını çiziyor.
Sormaya, tartışmaya çağrı... Y. Bekir Yurdakul’un yazısı...
Adlarına “öykü” dese de Gürkan Akbayır; aslında günce, oyun, anlatı, masal, fabl... edebiyatın anlatım olanaklarının birçoğundan yararlanıyor metinlerini kurarken. Ustaca tasarladığı çatışmalar, yalın anlatımı, sözcükleri arkadaş kılışıyla okurunun, metinden kopmadan yol almasını sağlamanın ötesinde kimi an gizli saklı, kimi gün küçücük bir “Hişttt!” sesiyle sorular bırakıyor ceplerimize, sıralarımızın gözüne...
O ele geçmez ülkeye doğru… Y. Bekin Yurdakul’un yazısı…
Annie M. G. Schmidt’in kaleminden çıkan, Fiep Westendorp’un olağanüstü resimleriyle okuru sımsıkı kucaklayan hiçbir an; yadırgı, yabancı değil. Neredeyse 75 yıl öncesi ve bambaşka bir ülke... Ona karşın her an, her anlatılan şaşırtıcı derece de bizden / günümüzden... Böyle duyumsayışımızda elbette ki öyküleri dilimize kazandıran Mustafa Özen’in, özenli çabasının da payı büyük.
İki deha ve değişmeyenler! Y. Bekir Yurdakul’un yazısı...
Öğretmeninin yanı sıra annesi ve babasının da “aptal” olduğuna inandığı bir çocuğun, Albert Einstein’ın dünyayı algılayışına tanık olurken bireysel farklılıklara aldırmama hallerinin onca zamandır sürüyor oluşuna şaşıracaksınız. Ne var ki Mozart’ın öyküsünde de kadınlara yönelik ayrımcılığın görünmez kıldığı ablasının özverili tavrının büyük besteciye kattıklarını tartışacaksınız.
Katılın bu yolculuğa! Y. Bekir Yurdakul'un yazısı...
Çiğdem Gündeş’in, dili ustalıkla işlediği masalını, Bahar Ünlüer; masalın yüreğinde gezdirdiği, oralardan aynasına yansıttığı desenleriyle bezemiş. Yayınevi de enfes baskısıyla yapıp yakıştırmış yavru kirpinin dünyaları kucaklayan yolculuğunu...
Soruların sustuğu yerde... Y. Bekir Yurdakul'un yazısı...
Çocuk yazını ikliminde neredeyse bütün türlerde verimleriyle tanıdığımız Mavisel Yener, bu kez deneme türünde bir yapıtla çalıyor okuma anlarımızın kapılarını. Denemenin büyük adlarından Nermi Uygur’a saygıyla açtığı yirmi üç pencerenin ilkinde, denemenin sunduğu özgürlük bahçesinin adresini de okul sıramızın, çalışma masamızın, aklımızın en güzel yerine not etmemizi sağlıyor.
Hep icat çıkaralım! Y. Bekir Yurdakul’un yazısı...
Kırk yılı aşkındır çocuklar, gençler için yazan Seza Kutlar Aksoy, Güvercin’in Saati’nde, bizi; hayata, yetişkinlere çocukların gözünden bakan bir yolculuğa çıkarırken o “öğrenme meraklıları”nın, sorularını yitirmişlere, hizaya sokulmuşlara dönüştürülme sürecini de yeniden düşünelim istiyor.
Bir sevgi öyküsü... Y. Bekir Yurdakul’un yazısı...
Akasyalı Meydanın Çocukları bir ilk kitap, ne ki hiç de ilk kitap gibi durmuyor! Başarılı kurgusu, yalın ve içtenlikli anlatımı, sahici kahramanları, merakımızı hep canlı tutan örgüsü; dahası öyküsünün hiç de yadırgı olmadığımız kederi ve hüznüyle elimizi bir an olsun bırakmıyor.
Dünyamıza renk katanlar... Y. Bekir Yurdakul’un yazısı...
“Sanatçının Gördükleri” üst başlığıyla sunulan, özenle hazırlanmış, büyük boy, ciltli, rengârenk, etkileşimli dört kitap; dünyanın en çok gezilen müzeleri arasında yer alan, kısaca “The Met” diye de adlandırılan Metropolitan Sanat Müzesi işbirliğiyle kotarılmış. Her birini farklı bir yazar kaleme almış, resimlemelerini de farklı sanatçılar üstlenmiş. Yapıtları, dilimize; Cemile Sezer ve Burçak Targaç kazandırmış.
Haydi, çıkın bu yolculuğa! Y. Bekir Yurdakul’un yazısı...
Hatice Özgiden Çetin’in; kendi yolculuğuna yasladığı, Likya Yolu’nun da mucidi Kültür Rotaları Derneği’nin içerik desteğiyle kaleme aldığı, Başak Taşkıran’ın resimleriyle güzellediği Sırt Çantalı Atlas Likya Yolu’nda (Atso Vakfı Yayını), hem ülkemizin ilk kültür rotasının hem de bu alanın ilk yayını olma özelliğini taşıyor.
Gerçeği fısıldayan masal! Y. Bekir Yurdakul’un yazısı...
Mahir Mercan Bilinmezler Labirenti’nde (YKY), belki bir rüya ya da zamanda yolculuk, belki de yalnızca fantastik bir macera ne ki Filiz Özdem, bizi, masalların fısıldadıkları üzerine düşünmeye çağırıyor.
Sahneye bekleniyoruz! Y. Bekir Yurdakul’un yazısı...
Behiç Ak, sözü hiç dolaştırmadan, enfes bir gündelik hayat eleştirisi sunuyor. Başarı gibi, başarısızlığın da oyunun aynı değerde parçaları olduğunu anımsatıyor. Verilinin sahte yaldızlarına, teknolojinin insanı hayatın serin akışından çekip koparmalarına aldırmamaya çağırıyor. Durgun köyde geçireceğiniz bu kısa sürede hem genel anlamda hayata hem de kendi yaşam yolculuğunuza tutacağınız özenle dökülmüş, zarafetle sunulan aynalar armağan ediyor.
‘Her yaşta, yeni bir sen mümkün!’... Y. Bekir Yurdakul’un yazısı...
Anıl Basılı, zor olanı seçmeye, başarı öyküleri için çırpınanların yanında durmaya, bir aynılaştırma fırsatına dönüştürülen “başarı” dayatmasının kofluğunu tartışmaya çağırıyor. Başarısızlar Kulübü ve Büyük Dostum yapıtlarını okuduğunuzda kimi “keşke”lerinizin nasıl da “iyi ki”ye dönüştüğüne şaşacaksınız.
On iki fotoğraflık bir albüm! Y. Bekir Yurdakul'un yazısı...
Figen Şakacı’nın yaptığı sıraya uyup kulak veriyorum on iki konuğuna. Hepsinde geniş geniş soluklanıyorum. “Aklımın sineması”nda 1950’den ‘90’a değişen Türkiye ve dünya filmi oynuyor. Konukluğum süresince açık tutuyorum kapımı, pencerelerimi. Ve biliyorum; Figen Şakacı’nın özenle hazırladığı bu bahçeye yeniden döneceğim.
Buluşma da büyük, çağrısı da! Y. Bekir Yurdakul'un yazısı...
Biri (Nazmi Ağıl) sözcüklerle resimler yapıyor, biri (Dilek Yördem) renklerle şiirler yazıyor; iki usta el ele vermişler, bize, haydi siz de gelin demişler... Bana kalırsa koşun! Ben öyle yaptım. Ama ödeviniz/ ivedi bir işiniz varsa önce onu bitirin...
Süleyman Bulut’tan ‘101 Kısa Halk Hikâyesi’... Y. Bekir Yurdakul’un yazısı...
Hepsini bilseniz de Süleyman Bulut’un işin özünün elini bırakmadan, o ustaca anlatımıyla bu anonim yapıtlara kattığı tat; yanı başınızda “kısa” söylemenin çekiciliği, çıkacağınız zaman yolculuğu, kıssaya duyulan merak dolayısıyla kitabı elinizden bırakamayacağınızı biliyorum.
Biz varız bu öykülerde… Y. Bekir Yurdakul’un yazısı...
Pelin Güneş, kısa, satır aralarında kendimize rastladığımız öykülerinde on beş ayrı mekâna, onlarca farklı zamana taşıyor okurunu. Çoğu tanıdık, hepsi hayat dolu, hepsi rengârenk. Kitabın adıyla çağırdığı oyunu öykülerin ara sokaklarında, tavan arasında, arka bahçesinde, kendiliğinden bir akışla/ zorlamadan sürdürüyor.
Sıkıntıdan patlayanlar için… Y. Bekir Yurdakul’un yazısı…
Selen Aydın; düşlerden, tutkulardan, beklentilerden uzak; sesin sese değmediği, kendini yineleyen hayatlar üstüne düşünmeye çağırıyor... Hem de bunu özenle kullandığı, ezgili dili, her sözcüğünde kendisini duyumsatan lezzetli anlatımıyla yapıyor. Sadi Güran’ın resimlerinin öyküye kattığı tadın altıysa mutlaka ve özenle çizilmeli.
Düşüne taşına bir yolculuk! Y. Bekir Yurdakul’un yazısı...
Yedi kıtadan 35 ülkeye çağırıyor/ bekliyor bizi efsaneler. Mavisel Yener’in, efsanelerin kapısına yerleştirdiği kısa manzum anlatılarsa -sundukları şiirsel tatlardan öte- efsaneler üzerine düşünmeye ağırbaşlı çağrılar olarak da okunmayı diliyorlar. Bana sorarsanız, yapıtla kucaklaştığınızda ilkin o 35 şiir arka arkaya okuyun isterim ki ilk yolculuğunuz efsanelerin “ne”liği üzerine olsun.
Yarın ancak bugün kurulur! Y. Bekir Yurdakul’un yazısı...
İlkgençlik çağına seslenen, distopik türün çok başarılı örneklerinden Mavi Yıldız romanıyla, 2018 Gülten Dayıoğlu Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Vakfı Ödülü’nü; gülmece türüne içeriden göz kırptığı Düdüklü Tencere Orkestrası dosyasıyla 2021 Muzaffer İzgü Çocuk Romanı Ödülü’nü alan Dilge Güney, okurlarının karşısına yine distopik bir yapıtla çıkıyor.
Başkalarının derdinden, sorunlarından, konu komşudan uzaklara düşmüş, küçük konforlu dünyaların gönüllü rızacıları olmayı reddeden herkese ne çok sözü var 1 GB Adalet’in!