Ahmet İnsel

Putin kazandı boykot kaybetti

22 Mart 2018 Perşembe

Rusya’da başkanlık seçimini kimin kazanacağı konusunda en ufak şüphe yoktu. Beklendiği gibi, Vladimir Putin birinci turda dördüncü defa yeniden seçildi. 2012’de birinci turda aldığı şaibeli yüzde 63.6 oy oranını, bu sefer yüzde 76.7’e çıkardı. Bu Putin’in on sekiz yıldır aldığı en yüksek oy oranı. Seçime katılmasına izin verilen diğer yedi adayın arasında ilk sırada gelen Komünist Parti’nin adayı Pavel Grudinin yüzde 15’in altında kaldı. Halkın memnuniyetsizliğinin göstergesi olarak bakılıyordu Grudinin’in alacağı oya.
Rusya’da başkanlık seçimlerinde esas soru işareti, katılım oranıydı. Putin’in en güçlü rakibi olduğu iddia edilen Aleksey Navalni’nin yargı yoluyla adaylığı engellendikten sonra yaptığı boykot çağrısının sonucu merak ediliyordu. Katılım, yüzde 67.4’le, 2012 başkanlık seçimlerinden iki puan daha yüksek gerçekleşti. Boykot kampanyası etkili olmadı.
Navalni, boykotun başarısız olmasını diğer adayların seçimlere katılmasına bağlıyor. Bu nedenle seçim gecesi, kendisiyle seçim sonrasında işbirliği öneren, oyu yüzde ikiye bile varmayan liberal aday Sobçak’ı hakaretle yanıtladı. Kendisinden başka kimsenin gerçek muhalefeti temsil etmediğine olan inancı, taşkın öfkesi ve aşırı kibriyle Navalni’nin etrafında güçlü bir muhalefet örgütlenmesi pek mümkün gözükmüyor.
Neredeyse hiç seçim kampanyası yürütmeyen Putin, seçimlere başında Medvedev’in olduğu partisi Birleşik Rusya’nın adayı olarak değil, bağımsız aday olarak girmişti. Katılımın yüksek olması için hem teşvik hem baskı yöntemlerikullanıldı. Örneğin kamu kurumlarında çalışanların işyeri seçim sandığında oy vermeye zorlandıklarını belirtiyor gözlemciler. Seçim kurulu, seçim öncesinde seçmenin talep etmesi halinde, kayıtlı olduğu sandıktan başka bir sandıkta oy kullanmasını mümkün kılmıştı. Rusya’da seçmen haklarını savunma amaçlı çalışan Golos derneğinin yöneticisi, beş milyon civarında seçmenin oyunu her zamanki seçim sandığında değil, gene aynı yerleşim yerinde başka bir sandıkta kullandığını iddia ediyor. Ama aynı zamanda, seçim komisyonunun seçmen listelerinde mükerrer ve ölmüş seçmenleri temizlemeye gerçekten çalıştığını, sonucun zaten garantili olduğu için iktidarın abartılı seçim hilesi yapmaya ihtiyacı olmadığını belirtiyor. Yarısında kamera olan 93 bin 700 seçim bürosunun birkaçından yansıyan sandığa oy doldurma işlemlerinin de, sadakat gösterisi yapmaktan kendilerini alamayanların işi olduğunu iddia ediyor. Çeçenistan Başkanı Kadirov, Çeçenistan’da Putin’in aldığı oy oranını yüzde 93 olarak ilan etti!
Navalni seçimleri boykot etmeye çağırmasaydı, sonuç değişir miydi? Hayır. Putin’in oy oranı biraz daha düşük olurdu,
o kadar. Navalni’nin seçimlere katılması engellenmeseydi, Putin birinci turda seçilebilir miydi? Atı alan Üsküdar’ı geçti, bu sorunun artık kesin yanıtı olmayacak ama sonuçlar az farkla da olsa gene de seçilebileceğine işaret ediyor.
Rusya’da seçimler boykot politikasının sınırlarını bir kez daha gösterdi. Boykotun başarılı olabilmesi için gerekli koşullardan biri, boykotun muhalefetin en güçlü partisi veya hareketi tarafından yürütülmesi ve diğer muhalifleri de etrafında toplayabilmesidir. Aksi takdirde parçalı bölüklü bir muhalefetin bir kısmının yürüttüğü seçim boykotu etkili olmuyor. Seçimi geçersiz kılacak bir asgari katılım oranının yokluğunda, boykotun göreli bir başarı şansı olması için, seçim sonrasında yürütülecek muhalefetin de, hele bu parlamento dışı muhalefet olacaksa, güçlü ve dirençli olacağına seçmen topluluğunun önemli bir kısmının inanması gerekiyor. Bu koşulların hiçbiri Rusya’da yok. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir otokrat prototipi 1 Eylül 2018
Kayırma ekonomisinin bedeli 28 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları