Sadece pazarları da yazsanız, derdiniz güncel, hatta saatçil olanı yazmak.
En acil haberler de çoğu kez Resmi Gazete’de.
İktidarın gece yarısı ne yapacağı belli olmuyor:
“...Suriye’de (Çobanbey/ Halep) Tıp Fakültesi ile Çobanbey Sağlık Hizmetleri Meslek Okulu kurulmasına karar verilmiştir.”
Halep’i aldık da haberimiz mi olmadı?
Heyecanlanıp TV’lere el atıyorsunuz. Operasyon falan yok.
“Halep’te Tıp Fakültesi Kararı”nın altındaki imzaya bakıyorsunuz:
“T.C. Orduları Başkomutanı Recep Tayyip Erdoğan” yazmıyor.
Sadece “Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan” ibaresi var.
Çok şükür, fetih, ilhak - milhak yok yani.
Ayasofya Camii Kebir-i şimdilik yeter.
Zaten Boğaziçi Üniversitesi bile tam ele geçirilmiş değil.
*
Resmi Gazete, Reyiz’in adrenalinin tavan yaptığının kanıtı:
Muhalefet Melih Bulu ile uğraşadursun, bir kalemde 11 üniversiteye, 11 rektör birden atamış bile.
Bulu’lar, “hüdayinabit” değil. Belli ki “gel bili bili” denerek kim bilir ne vaatlerle yetiştiriliyor.
*
Boğaziçi ile ilgili ilk uyarı, yıllar önce Binali Yıldırım’dan gelmişti:
“Mühendislik okumak için Boğaziçi Üniversitesi’ne kayıt yaptırmaya gittim.
Bahçede çimenlere yayılmış kızlı erkekli öğrencileri görünce kayıt yaptırmaktan vazgeçtim.”
Nedenini de saf ve bakir bir Erzincanlı candanlığı ile itiraf etmişti:
“Burada okursam, yoldan çıkarım.”
*
Bu, Reyiz’e bir “yol” tüyosu idi.
Reyiz mesajı aldı. Bir buçuk asırlık bir üniversiteyi yola sokmak kolay değil. Önce söylem ve altyapı hazırlığı şarttı.
Sürpriz bir biçimde, “Boğaz’ın potansiyel tehdit ve tehlikesini” ortaya attı.
Yeni bir kanal şart, diyordu.
Trakya ikiye bölünerek, hem iki tane Boğaziçimiz hem de üç tane İstanbulumuz olacaktı.
Bu arada kavuşan sayısız ranta - avantaya - lavantaya kavuşmuş olacaktı.
Sessiz sedasız düğmeye basılmıştı bile. Tüm çevre arazilerin Katar’a ve hısım akrabaya satıldığı ortaya çıktı.
Artık Boğaziçi’nin en nadide arazisine konuşlanmış üniversiteyi hale yola sokmanın zamanı geliyordu.
Bulunmaz Hint kumaşı Melih Bulu bu amaçla bulundu.
Öğrencinin ve hocalarının ağzı torba değil ki büzesin!
“Bulu’nun tek misyonu var; üniversite arazisini bir vakfa devremek.”
Haftalardır, tam bir “şuyuu vukuundan beter hali” yaşanıyor.
Önceki gece, millet aşı - maşı ile meşgulken Bulu’ya, iki fakülte (hukuk - iletişim) birden kurulup teslim ediliyor. Yani parsel parsel kadro ve parsel parsel arazi.
Sonraki hamle sürpriz olmayacak:
Birçok üniversite gibi Boğaziçi de ikiye - belki üçe bölünecek.
Azeriler buna “ayır - buyur siyaseti” diyorlar.
Ha Boğaziçi Üniversitesi ha Kanalist Üniversitesi. İkisi de denize nazır!
Hem Kanalist daha değerli.
Çevresi Katarlılar ile yerli milli akrabayı taallukatın.
*
Aileye verdiği önemi biliyoruz. Ama konu siyaset ise gözü bir şey görmüyor.
Osman Kavala’nın eşi Profesör Ayşe Buğra için “Kavala denen kişinin provokatörlerin arasındaki karısı” diyor. Kendinden yana değilse kadının adı yok.
Öğrencilere de önce terörist demişti. Sonra biraz yumuşar gibi yaptı. Bu kez de LGBT’nin açılımı ile yüklendi.
“Lezbiyenlerin söylediklerine takılmayalım!”
Böylece ilk kez “lezbiyen” sözcüğünü cümle içinde kullanan bir cumhurbaşkanı olarak LBGT tarihine geçti.
Böylece, kendilerine “Muhafazakâr LGBT” ve “AK LGBT” diyen ve seçim döneminde
Reyiz’den hüsnü kabul gördüğünü söyleyen kesimleri de mutlu etmiş oldu. (28.6.2015 Cumhuriyet)
Reklamın kötüsü olmaz.
*
Körkütük bir LGBT “düşmanlığı” AKP ile Katar’ın arasını açabilir.
2022 FIFA Dünya Kupası, Katar’da yapılıyor. Katar, LGBT’nin gökkuşağı bayraklarının sahada korner direklerinde sallanmasını kabul etti. Ayrıca devlet olarak alkol kullanımına izin verileceğini açıkladı ve “Her dinden, her cinsel yönelimden ve ırktan taraftarın ağırlanacağının” güvencesini verdi.
Katar’da eşcinsel “erkek” için 5 yıl hapis cezası var.
Kadınlar arasında ise suç değil. (Wikipedia).
Reyiz, Katar ile arasını bozmak istemiyorsa, lezbiyenler hakkında daha dikkatli konuşmalı.
