Kayıp zamanların içinde yaşıyoruz, AKP iktidarında geçen her saniye zaman kaybediyoruz! Hayatlarımızı itaatin düzenli tekrarı yoluyla geçirmemizi isteyen AKP, hayatı büyük ölçüde tüketmek olarak kavrayan neoliberal politikaların son durağına geldi; neofaşizm durağına!
Yıllarca sadece tüketime odaklanan neoliberal bir zihniyetin hizmetinde iş gören AKP’nin artık tüketebileceği hiçbir şey kalmadı. Ekonomiyi tüketti, eğitimi tüketti, politikayı tüketti, en nihayetinde hukuku da tüketti. Hayır, birçok kimsenin zannettiğinin aksine AKP bugün politika üretemeyen bir parti değildir, o zaten hiçbir politika üretmemiş sadece tüketmiş bir partidir.
Her şey bu denli tüketildikten sonra geriye tek bir şey kalıyor; yaşamlarımızın hammaddesi olan zaman! Bir iş yapmak, bir işe yaramak, sözgelimi bir roman yazmak, bir şey öğrenmek, bir çocuk büyütmek, bir öğrenci yetiştirmek, bilimle ilgilenmek, bir film çekmek, bir oyun oynamak, bir arkadaşımızla çay içmek, kardeşimizle gezmek, sevgilimizle dolaşmak için zamana ihtiyacımız vardır. Zaman, yaşamlarımızın en temel hammaddesidir. İşte şimdi AKP ve şürekası yaşamımızın hammaddesi olan zamanlarımızı da tüketmek istiyor. Bu yüzden daima zaman bırakmayan hayatlara zorluyor bizi. Son olarak bunu yapmak zorunda elbette, çünkü bugün yandaşlarının varoluşsal maliyetlerini bile karşılayamıyor.
Birçoğumuz geleceği elinden alınmış hayatlar yaşıyoruz. Gelecekleri elinden alınan hayatlar çok sayıda zamansallığı aynı anda deneyimlerler. Günden güne yok olmamak için birçoğu yandaş olmayı seçer, dün söylediğini bugün inkâr edip bugün söylemediğini yarın söylemeyi beklerler. Gelgelelim bunu da tüketti AKP; korku ekonomisini yürütemiyor artık, çünkü korkularını büyüttüğü yandaşlarının korkularını da tüketti çoktan. Korkmayanların korkmaları için de yeni tehditler bulamıyor öyle eskisi gibi. Bu yüzden tehdit etmek yerine doğrudan yapıp geçiyor artık; canı istiyor içeri alıyor, canı istiyor ceza veriyor.
Ülkece neoliberal politikaların son durağı olan neofaşizm durağındayız ve bu durakta bekledikçe zaman kaybediyoruz. AKP iktidarında geçen her anda geleceğimizden kaybediyoruz!
Evet doğru, çok zor bir durak burası! Birazdan kapımız çalınabilir ve yaptığımız hangi doğru eylemin bir suç olarak tanımlandığını bilmeden gözaltına alınabiliriz. Gözaltında neyle suçlandığımızı öğrenemeden günlerce, haftalarca, aylarca ve hatta yıllarca zaman kaybedebiliriz. Şayet biraz şanslıysak mahkemeye çıkabilir ve zırvaya tevil götüren sözleri hakkımızdaki suçlamalar olarak işitebiliriz. Kim bilir, belki sokakta bir AKP reklamına yan gözle bakmaktan ya da evde bir ampulü patlatarak AKP sembolüne hakaret etmekten ya da sosyal medyada cumhuriyetçi bir cümle kullandığımız için hükümeti zorla devirmeye çalışmaktan yargılanır halde bulabiliriz kendimizi. Ya da en basitinden karşıdan karşıya geçerken bir solcuya selam vermişizdir o kadar. Belki çok daha tehlikeli bir şeydir yaptığımız, sözgelimi bir subay olarak “Mustafa Kemal’in Askerleriyiz!” diye bağırmışızdır ya da bir ekonomist olarak bir arkadaşımıza “TÜİK verileri doğru değil!” diye fısıldamışızdır. Belki de yakın zamanda yaptığımız hiçbir şey yoktur da yıllar önce ülkemizin geleceği için Gezi Parkı eylemlerine katılmaktır suçumuz, bu yüzden terörist ilan edilmişizdir!
Çok doğru! Ne zaman içeri gireceğimizi ve ne zaman dışarı çıkacağımızı bilmediğimiz zamanları yaşıyoruz. Ancak unutmamalıyız ki, neoliberalizmin son durağı olan neofaşizm durağında olduğumuz için yaşıyoruz bunları. Kayıp bir zamanın içinde olduğumuz için yaşıyoruz. Bir Kafka romanındayız sanki ya da Soljenitsin’in Ivan Denisoviç karakteri gibi bitimsiz bir aynı günün içinde. Ama bitecek ve geçecek! Geçecek, çünkü neoliberalizm için son durak olan neofaşizmden sonra gidilecek bir yer yoktur; ancak ülkemiz için neoliberalizmin bu son durağından başka gidilecek çok fazla demokrasi durağı var! Biraz daha dayanmamız gerekiyor, çok az kaldı! AKP ve şürekası geleceği olmayan sonsuz bir şimdide buz tutmuş bir halde bekliyor şimdi. Bizzat kendilerinin dile getirdiği gibi güneşi gördükleri an eriyip gidecekler ve biz onların ülkemize musallat ettiği soğuk hayatları asla özlemeyeceğiz!