Vahşi bir dünya
Ayşe Emel Mesci
Son Köşe Yazıları

Vahşi bir dünya

16.06.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Vazgeçilmez dört elementten biri olan havayı yine paramparça ediyor bombalar, füzeler... Doğal yerinden koparılıp insanın elinde oyuncak olmuş ateş, gecenin karanlığını kızıla boyuyor. Artık dizginlenemez bir hal almış İsrail devletinin İran’a saldırısıyla başlayan korkunç savaş ekranlardan felaket görüntüleri halinde akıyor evlerin içine. Ama yaşandığı yerlerde görüntüler değil, söz konusu olan, yıkılmış binalar, göğe yükselen alevler, ölen insanlar…

Ne kadar vahşi bir dünyada yaşıyoruz ve ne zaman artık bundan daha beteri olmaz desek, vahşetin dozu biraz daha artıyor.

YURTTA SULH, CİHANDA SULH

Dünyanın savaşları değil, barışı önemseyen devlet adamlarına çok ihtiyacı var. “Yurtta sulh, cihanda sulh” asla boşuna söylenmiş bir söz değil, ömrü kanlı savaş meydanlarında geçmiş bir askeri dehanın “savaşın aslında bir cinayet olduğunu” ta içinden bilmesinden, ekranlarda göre göre bir süre sonra kanıksamaya başlanan trajediyi bizzat yaşamış olmasından, yüreğinde hissetmesinden kaynaklanan, son derece içten, son derece hakiki bir parola.

Savaşın korkunçluğunu gördükçe daha iyi anlıyor bunu insan. Bu sözün sahibi olan Mustafa Kemal Atatürk’ün öngörüsü ve boğazların statüsünü değiştiren Montrö Antlaşması Türkiye’nin kanlı II. Dünya Savaşı’nın dışında kalabilmesinde önemli bir etken olmuştu.

Ortadoğu’da etrafımızdaki kanlı ateş çemberi giderek daralırken aynı öngörü gösterilebilecek mi, bilmiyorum. Bunun başarılabilmesi için, ufku giderek belirsizleşen bu fırtınalı denizde önce gemisini düşünecek, önce onu sağlama alacak kaptanlara ihtiyaç var. Oysa bizim gemimizde hiç huzur yok, bütünleşme yok, gemi içinden parçalanmış gibi.

Etrafımızda çepeçevre savaş tamtamları gümbürderken akla yatkın olan davranış ülke içinde yumuşamayı ve normalleşmeyi sağlamak değil midir? Maalesef bizde böyle olmuyor. İçeride de bir savaş yaşanıyor sanki. Seçilmiş belediye başkanları tutuklanıyor, tutuklama dalgaları birbirini izliyor, bütünleşmeye çalışmak yerine giderek parçalanıyoruz.

OYA TEKİN

Bugün size söz konusu dalgalardan birinde, tutuklanan bir kadın belediye başkanından söz edeceğim. Bu erkek egemen gri dünyada kadınlar genellikle geride kalır, geride bırakılır. Ne ilginç, tutuklandıklarında bile eşitlik sağlanmıyor. Onlardan daha az söz ediliyor. Oysa Seyhan Belediye Başkanı Oya Tekin birikimiyle, mücadelesiyle, bir kadın hukukçu olarak onurlu ve dik duruşuyla mutlaka konuşulması gereken bir isim. Ben Oya Tekin ve onunla birlikte tutuklanan hukukçu eşi Celal Tekin ile 2022’de Adana Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nda Yılmaz Güney’in “Boynu Bükük Öldüler” adlı oyununu sahneye koyarken tanıştım. O sırada CHP’nin Adana kadın kolları başkanıydı. Provaların yürüdüğü ama prodüksiyon sürecinin tıkandığı, benim de çokça bunaldığım, deyim yerindeyse içimin karardığı bir gün, sevgili dostum Fırat Demirağ ile birlikte Oya Tekin’in evine davet edildim ve içim aydınlandı. Çünkü sevgili Oya Tekin ve kendisi gibi serbest avukatlık yapan eşi Celal Tekin sayesinde kendimi sanatçıya dost, kültüre dost, aydınlık insanların içinde buldum. Sonra da elimden geldiğince izlemeye çalıştım Oya Tekin’i. Çünkü kendi deneyimimden de yola çıkarak, bu ülkede üretken kadınların hangi zorluklardan geçe geçe, nasıl tırnaklarıyla kazıya kazıya ilerlediklerini biliyorum. Daha sonra milletvekili aday adayı oldu, çok istedim onun gibi bir kadın milletvekilinin Meclis’e girmesini ama olmadı. 1991’den beri serbest avukatlık yapan, Adana’da özellikle kadın hakları ve çevre sorunları konusundaki hemen her örgütlenmenin ilk saat işçisi olmuş Oya Tekin daha sonra Seyhan Belediye başkanı seçildi. Seyhan ve Adana adına çok sevindim bunu duyunca. Çünkü çevreye dost, sanata dost, kültüre dost, insan ve kadın hakları konusunda son derece birikimli bir hukukçu kadın başkanla her kentimizin çok şey kazanacağını biliyorum.

Giderek uygarlıktan uzaklaşan bir dünyada, “yurtta sulh cihanda sulh” ilkesine bir an önce dönmesi gereken Türkiye’nin Oya Tekin gibi kadın siyasetçilere hapishanede değil, görevlerinin başında ihtiyacı var.

Oya ve Celal Tekin çiftinin tüm diğer tutuklu belediye başkanları, bürokratlar ve iş insanlarıyla birlikte bir an önce özgürlüklerine kavuşmalarını diliyorum. Tutuklama bir cezalandırma aracı değildir, olmamalıdır.

İlgili Konular: #savaş #barış

Yazarın Son Yazıları

İnsan idrak ettiği ruha benzer

Aleksandr Puşkin, “dramatik büyünün titreştirdiği düş gücümüzün üç telinden” söz eder. Bunlar; gülme, acıma ve dehşettir. Vsevolod Meyerhold ise Charlie Chaplin ve Sergey Ayzenştayn’ı karşılaştırırken, her iki sinemacıda bu “üç tel”in ne denli ustalıkla kullanıldığına değindikten sonra, bir ayrım yapar: “Chaplin’de gülmece ve acımanın ön planda olduğunu, dehşetin gölgede kaldığını söyleyebiliriz oysa Ayzenştayn’da gülmece geri plana kayarken acıma ve dehşet öne çıkar.”

Devamını Oku
24.11.2025
Goethe: İkilem ve Deha

Büyük yazarın kendi yaşam sürecinin de derinlemesine nüfuz ettiği “Faust”un ilk bölümü ise, kendisinden önce Christopher Marlowe’un 16. yüzyıl sonunda oyunlaştırdığı (“Dr. Faustus”) ruhunu şeytana satan Faust efsanesinden yola çıkmakta ama bu bölümde Faust’un Mefistofeles ile macerası kadar, “ayarttığı” Gretchen’in trajedisi de göze çarpmaktadır. Goethe dahi sanatçı duyarlılığıyla içinde yaşadığı toplumun “mahalle baskısı”nı, ikiyüzlü ahlak kurallarını kendi siyasi ve toplumsal kimliğinin çok ilerisinde bir noktadan eleştirir. Viktor Glass’ın “Goethe’nin İnfazı” romanında (çev. Regaip Minareci, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları) anlattığı olayda, evlilik dışı hamile kaldığı çocuğu öldürmekle suçlanan genç kadın hakkındaki idam cezasını siyasi kimliğiyle onaylayan Goethe, “Faust”ta konuya bambaşka bir duyarlılıkla yaklaşır. Büyük sanatçı ve düşünürün, “Almanların en büyüğü”nün tüm hayatına yayılan ve “Faust”a da yansıyan bu ikilemi aslında çağının, yükselen modernitenin etkisi günümüz

Devamını Oku
10.11.2025
Mucize 102 yaşında

Böyle zamanlarda geçmişe dönüp bugünkünden çok daha ağır koşullar içinden düze çıkmayı bilmiş, hem memleketin ufkunu kaplayan sisi hem ileriye doğru koşmak isteyenleri engelleyen karanlığı yarıp geçmiş kurucu kuşağın mücadelesini, Kocatepe’den Afyon Ovası’na doğru bakarken sadece biraz sonra cereyan edecek o büyük muharebeyi değil, oradan geleceğe açılan yolu da gören çelik iradeli bir çift mavi gözü, o mucizeyi hatırlamak iyi geliyor insana.

Devamını Oku
27.10.2025
Bir ödül töreninin ardından

Cumhuriyetin kurucu felsefesinin kültür alanındaki en önemli adımlarından biri tiyatro, opera, bale ve müzik alanlarında modern, kalıcı sanat kurumları yaratarak sanat sevgisini tüm yurt sathına yaymaktı.

Devamını Oku
13.10.2025
Işık, biraz daha ışık

O yıl Doğan Hoca’dan bir gün önce, 21 Eylül 2021’de tiyatro alanından çok değerli bir hocamızı, sevgili Prof. Dr. Hülya Nutku’yu hem de çok vakitsiz yitirmiştik.

Devamını Oku
22.09.2025
Hayatımdaki iki Güney

Gerçekçilik, içtenlik, hayatın sihrini, gizini yakalayıp onu kendi kişisel büyüsünü katarak yeniden yaratmak... Yılmaz Güney’in sinemasının da edebiyatının da en önemli özellikleridir bunlar.

Devamını Oku
08.09.2025
Eğitim ve sanat

Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetin üzerinde yükselmesi gereken dört sütunu, “mektep, iktisat, sanat, imar” diye sıralamıştı. Bu dört sütundan ikisini oluşturan “mektep” ve “sanat” maddelerine yakın tarih içinde bir arada bakıldığında, yani sanatta eğitim ve eğitimde sanat alanlarında nereden nereye geldiğimize bakıldığında umut verici bir tabloyla karşı karşıya olduğumuz söylenemez.

Devamını Oku
18.08.2025
Altmış yıl önce altmış yıl sonra

İzmir’de tam anlamıyla “ağır, koyu bir sıcak” vardı. “Kerbela” oyunu 2 Ağustos tarihinde bir zamanların fuar alanı, günümüzün Kültürpark’ı içindeki açık hava tiyatrosunda oynanacağı için İzmir’deydim.

Devamını Oku
04.08.2025
Hatırlamak bir eylemdir

Ergin Yıldızoğlu, 7 Temmuz tarihli Cumhuriyet gazetesinde “Faşizm ve kültür” başlıklı önemli bir yazı kaleme aldı.

Devamını Oku
21.07.2025
‘Umutsuz çağın sesi’

'Medea-Material' Romanya'da köklü Sibiu Tiyatro festivalindeydi...

Devamını Oku
30.06.2025
Vahşi bir dünya

Vazgeçilmez dört elementten biri olan havayı yine paramparça ediyor bombalar, füzeler... Doğal yerinden koparılıp insanın elinde oyuncak olmuş ateş, gecenin karanlığını kızıla boyuyor.

Devamını Oku
16.06.2025
Beyaz gecelerde Medea-Material

23-27 Mayıs tarihleri arasında, Dostoyevski’nin unutulmaz novellasının fonunu oluşturan St. Petersburg “beyaz geceler”indeydik.

Devamını Oku
02.06.2025
İyimserlik önyargısı

İyimserlik önyargısı

Devamını Oku
12.05.2025
Bir kez daha Kerbela

Bir kez daha Kerbela

Devamını Oku
28.04.2025
Bursa ve tiyatro Bursa...

Bursa ve tiyatro Bursa...

Devamını Oku
14.04.2025
Dünyayı sevgi kurtaracak

Dünyayı sevgi kurtaracak

Devamını Oku
31.03.2025
Sonrası gündüz

Sonrası gündüz

Devamını Oku
17.03.2025
Tiyatroantropolojisi ve Metin And

Tiyatroantropolojisi ve Metin And

Devamını Oku
03.03.2025
Tiyatroda eğitimin önemi

Tiyatroda eğitimin önemi

Devamını Oku
10.02.2025
Toplumsal çürüme ve sanat

Toplumsal çürüme ve sanat

Devamını Oku
27.01.2025
Ben bir veri bankasıyım!

Ben bir veri bankasıyım!

Devamını Oku
13.01.2025
Umarım gelen gideni aratmaz

Umarım gelen gideni aratmaz

Devamını Oku
23.12.2024
Bir ödülün düşündürdükleri

Bir ödülün düşündürdükleri

Devamını Oku
09.12.2024
Heiner Müller ile bir kez daha

Heiner Müller ile bir kez daha

Devamını Oku
25.11.2024
Buzdağının altı

Buzdağının altı

Devamını Oku
04.11.2024
Toplumsal çürüme

Toplumsal çürüme

Devamını Oku
21.10.2024
Ali Cem Köroğlu’nu yaşatmak

Ali Cem Köroğlu’nu yaşatmak

Devamını Oku
30.09.2024
'Keşke bir parti olsaydı...'

Yılmaz Güney’in bakışı

Devamını Oku
16.09.2024
Franz Kafka: Yüzyılın kâhini

Franz Kafka: Yüzyılın kâhini

Devamını Oku
02.09.2024
Issızlaşıyoruz

Issızlaşıyoruz

Devamını Oku
12.08.2024
Ahmet Cemal’i hatırlamak...

Ahmet Cemal’i hatırlamak...

Devamını Oku
29.07.2024
Belediyeler ve kültür-sanat politikası

Belediyeler ve kültür-sanat politikası

Devamını Oku
15.07.2024
Güvenilir olmanın sırrı

Güvenilir olmanın sırrı

Devamını Oku
24.06.2024
Bir döngü daha tamamlandı

Bir döngü daha tamamlandı

Devamını Oku
10.06.2024
Taşın ve tarihin büyüsü

Taşın ve tarihin büyüsü

Devamını Oku
27.05.2024
Cumhuriyet 100 yaşında

Cumhuriyet 100 yaşında

Devamını Oku
13.05.2024
‘Devlet Ana’ Macaristan’daydı

‘Devlet Ana’ Macaristan’daydı

Devamını Oku
29.04.2024
Tahsin İncirci: Bu toprağın kokusu

Tahsin İncirci: Bu toprağın kokusu

Devamını Oku
15.04.2024
Dünya bir sahnedir

Dünya bir sahnedir

Devamını Oku
01.04.2024
On yıl sonra...

On yıl sonra...

Devamını Oku
18.03.2024