Yeni Şafak gazetesinin manşetine bakıyorum. Haber şöyle:
“LGS’deki şaibe iddialarına dair Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu açıklamayı yaptı: İmam hatip okullarının akademik başarıları, özellikle fen ve sosyal bilimler alanında giderek artıyor. Bu durum da bazı kesimleri rahatsız etmiş görünüyor. Günlerdir yürütülen ahlaksız iftira kampanyasının tek bir açıklaması vardır; o da imam hatip düşmanlığıdır.”
Halbuki mesele cumhurbaşkanının dediği gibi değil. Memleketin Polis Akademisi’nin bile raporunda “2000- 2013 yılları arasındaki tüm sınav soruları çalınmıştır” diye kabul ettiği yakın tarih bizi çok haklı bir şüpheye sokuyor.
Bununla birlikte...
Şunu samimiyetle merak ediyorum: İmam hatiplerin kurucusu Celalettin Ökten’in çocuğu, torunu ve hatta torununun çocuğu hangi okullarda okudu? Ben açık kaynaklarda “imam hatip” bilgisine ulaşamadım.
Soruyu elbette, “kutlu davamızın sembolü” diyerek imam hatipleri örnek gösteren yeni elit AKP’lilere kadar uzatabilir ve hatta ek de yapabilirim: Madem imam hatipler bu kadar başarılı ve “davanızın sembolü”, o halde çocuklarınızı zamanında neden Fethullahçıların okullarında ya da yabancı dilde eğitim veren kolejlerde okuttunuz/okutuyorsunuz?
Sözün özü: Memleketin yoksul çocuklarına imam hatip davasında işçilik rolü veriyorsunuz ama kendiniz başka bir idealin peşinden koşuyorsunuz.
KORUMAYA BAK SEN!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çok sık tekrarladığı bir söz var:
“Makamın gücüne, imkânlarına güvenerek gönül kıran, insanları rencide eden, vatandaşa tepeden bakan kibir abidelerinin bu davada yeri olmaz.”
Ne güzel söz ama AKP’nin tarihi aksi yüzlerce örnekle dolu.
Misal...
Yerel medyadan aktarıyorum:
“AKP’li Isparta Belediye Başkanı Şükrü Başdeğirmen’in koruması M.G., otogarda görev yapan, belediye personeli güvenlik görevlisini döverek hastanelik etti.
Edinilen bilgiye göre, sivil araçların girişinin yasak olduğu otobüs hareket alanına ters yönden giren bir araç, güvenlik görevlisi O.Ö. tarafından durduruldu. Otobüslerin manevra yaptığı bölgede araç bulunmasının tehlikeli olduğunu ve çocukların da risk altında olabileceğini belirten güvenlik görevlisi, sürücüyü alandan çıkması yönünde uyardı.
Kadın sürücü, yaşananları belediye başkanının koruması olan eşi M.G’ye bildirdi. Olay yerine resmi plakalı bir araçla gelen başkan koruması, hiçbir uyarıda bulunmadan güvenlik görevlisi O.Ö’ye kafa atarak saldırdı. Koruma kafa attıktan sonra belindeki silahı da göstererek ‘Bu iş burada bitmedi, sizi öldüreceğim’ sözleriyle hem güvenlik görevlisini hem de ailesini tehdit etti.”
Özetlediğim haberi okudunuz. Burnu kırılan güvenlik görevlisi hastaneye kaldırıldı.
Sonra ne mi oldu? Isparta’da herkes bu konuyu konuşunca, yine yerel medyaya şu haber sızdırıldı:
“Konunun tamamen şahsi bir yanlış anlamadan ibaret olduğunu savunan belediye personelleri, ‘İki kişi arasında yaşanan olayı belediye başkanına lanse etmek yanlış; biz kendi aramızda hallettik’ dedi.”
Yoruma gerek yok, zira gerçek yeteri kadar güçlü.