Sadık Albayrak neden istifa etmedi?
Barış Terkoğlu
Son Köşe Yazıları

Sadık Albayrak neden istifa etmedi?

16.11.2020 07:00
Güncellenme:
Takip Et:

“Valizimde boş yer vardı, saman dolduruyorum oraya. Yaşam valizimiz de öyledir işte; içinde boş yer kalmaması için eline ne geçerse dolduracaksın.”

Turgenyev, gelenekçi babalarla yenilikçi oğullar arasındaki kuşak çatışmasını anlattığı Babalar ve Oğulları’nda böyle söylüyordu.

Berat Albayrak’ın istifasının ardından babası Sadık Albayrak’ın da AKP’den ayrıldığı asparagasını duyunca aklıma geldi. “Bu zaten mümkün değildi” dedim. Yakınları Trabzon’da gözlerden uzak bir yaşamı tercih ettiğini, bahçeyle hayvanlarla ilgilendiğini anlatıyordu. Sabah namazından sonra öğlene kadar uyuyor, siyasi kavgaların uzağında sakin bir hayat sürüyordu.

Ama sadece bu inziva yaşamı değil…

Turgenyev’in yolundan gidersek “hep babalar oğullarını doğurur sanırız, oysa oğullar da babaları yeniden yaratır” dedim.

Nasıl mı?

İkisi de İslamcı hareketten gelmekle, yakın dost ve tabii dünür olmakla birlikte Erdoğan ve Sadık Albayrak tartışmasız iki farklı eğilimi, iki farklı yolu, iki farklı kaderi temsil ediyor.

İlk akla gelen malum…

Sadık Albayrak, bütün siyasi denemelerinde başarısız oldu. 1977 yılında MSP’nin Trabzon, 1991 ve 1995 seçimlerinde ise Refah Partisi’nin İstanbul adayı olsa da kazanamadı. 1999’da Fazilet Partisi’nden aday oldu ama partisine kızıp çekildi. Öte yandan Erdoğan ise onun aksine bir siyasetçinin ulaşabileceği tartışmasız en yüksek noktalara ulaştı.

Buna karşın Sadık Albayrak, fikir hayatına Erdoğan’dan çok daha derin izler bıraktı. Geçen yıl çıkan “41 Belge Işığında Eski İstanbul’da Sosyal Hayat ve Çevre” 46. kitabıydı. Erdoğan ise kitap yazmak bir yana, zamansızlıktan ancak kitap özetleri okuyabildiğini söylemişti.

Sadık Albayrak, 22 yaşında Sultanahmet Camii’nde vaaz veriyordu. Osmanlı arşivlerinde ya da sahaflarda belge karıştırıyordu. Tayyip Erdoğan ise okuldan arta kalan zamanda ya futbolla ya da teşkilatçılıkla vaktini geçiriyordu.

Sadık Albayrak uzun yıllar kendisini yalnız “İslamcı” olarak konumlandırdı. 1971’de çıkan ilk kitabının adı “Sömürüye karşı İslam”dı. Erdoğan ise aktif siyasetin içinde İslamcılıktan muhafazakâr demokratlığa, milliyetçilikten küreselciliğe kadar değişik tonlar taşıdı.

Silivri cezaevinde yattı

Ortak noktaları da var. İkisi de hapis yattı. Ama farklı nedenlerden, farklı şekillerde. Sadık Albayrak “Hilafet ve Halifesiz Müslümanlar” kitabında şeriat propagandası yaptığı gerekçesiyle 1981 yılında 163. Madde'den ceza aldı. Darbe sonrasıydı ama o dönem fikir suçları bugünkü kadar uzun değildi. Silivri Cezaevi’nde 9 ay kaldı. Erdoğan onu yalnız bırakmadı. “Tayyip Bey her gelişinde mutlaka birkaç paket Silahlı Kuvvetler sigarası getirirdi” diye anlatıyor Albayrak o günleri. Erdoğan ise 1997’deki miting konuşması nedeniyle “halkı kin ve tahrik” suçundan Pınarhisar Cezaevi’ne girdi. O dönem de siyasi suçlar da uzun değildi, 4 ay kaldı.

Koşulları da farklıydı. Erdoğan’ın koltuk takımından beyaz eşyasına, mektuplarını yazan sekreterinden işlerini gören yardımcısına kadar her şeyi vardı. Sadık Albayrak ise iki küçük çocuğu dışarıda, eşi üzüntüden tüberküloz, ekonomik olarak zor şartlarda altında hapis yattı.

Sadık Albayrak Milli Gazete’ye kökten bağlıydı. 1979’dan başlayan köşe yazarlığı, uzun yıllar, yöneticilik dahil sürdü. Erdoğan ise Milli Gazete’yi dağıtıyordu. Ama aklındaki projenin Milli Gazete ile olmayacağını biliyordu.

İki isim iki eğilimi temsil etti

Erdoğan’la farklı yollar, farklı yöntemler izledi. Yazı yazmayı, fikir kavgası vermeyi, doktrin savunmayı, kürsüde bağırmayı biliyordu. Ama pragmatizmi bilmiyordu. Bu nedenle iki isim Erdoğan’ı iktidara götüren 90’lı yıllarda karşı karşıya geldi.

İstanbul’da Belediye Başkanlığı’na hazırlanan Erdoğan, “Yenilikçiler” adıyla anılan hareketin tohumlarını atar şekilde partinin vitrinine Gülay Pınarbaşı gibi mankenleri ya da Filiz Ergun gibi magazinel isimleri koymuştu. Sadık Albayrak, 1994’te Ruşen Çakır’a verdiği röportajda, “Televizyondaki öpüşme sahnelerinden bile rahatsız olan aile yapımız nedeniyle bu kişilerin geçmişleri toplumu rahatsız eder” dedi, “Tabanın bütün beklentisi İslamdır, bunların bu görüntüsü İslam değil ki” sözleriyle Erdoğan’ın açılımına tepkisini dile getirdi. Öyle ya, Şule Yüksel Şenler gibi genç kızlara tesettür modeli olmuş radikal bir ismi, İsmailağa Cemaati şeyhi Mahmut Hoca’dan izin alarak gazeteye getiren oydu. “Sarı papatyalar”la verilen fotoğraf ona göre değildi. Erdoğan ona küsmedi. Aksine alttan alan, yumuşak bir üslupla yanıt verdi.

Orada kalmadı…

Bu Yenilikçi-Gelenekçi gerilimi Erdoğan-Gül-Arınç’ın Milli Görüş’ü böldüğü dönemde de sürdü. Albayrak, Yenilikçileri zaman zaman “davanın şuurunda olmamakla” eleştiriyordu.

“Gelenekçi kanatta” denilen Albayrak’ın köktenciliği Erbakan’a göre bile arkaikti. Hayatın gerçekleri ile örtüşmüyordu. Belki de bu yüzden fikir adamı olarak hep önde, siyaset adamı olarak hep arkada tutuldu.

Ancak Erdoğan bütün fikir ayrılıklarına rağmen Albayrak’ı hep yanına aldı.

Erdoğan, “Kendisinin Mercan’da cuma cemaatindendim. Onun çabaları, onun araştırmaları, onun eserleri sayesinde, geçmişin aslını, geleceğin tasavvurunu idrak ettik” diye anlatıyordu Albayrak’ın hayatındaki yerini. Elbette İmar Müdürü yapamaz, İSKİ’nin başına getiremezdi. Albayrak’ı İBB’de kültür danışmanı yaptı. Söylemini, yöntemini, tarzını farklı kıldığı ama hiç kopmadığı Sadık Albayrak ile 2004 yılında nihayetinde dünür oldu.

Dünür olunca çekildi

Peki Sadık Albayrak’ın “çekilmesi” nasıl oldu?

Onu oğlunun yönettiği Sabah’ta yayımlanan biyografisi aktarsın:

 “Sadık Albayrak, oğlu Berat Albayrak'ın Başbakan Erdoğan'ın kızı Esra Erdoğan'la evlenmesinin öncesinde Milli Gazete'deki yazılarına son vererek yalnızca Yeni Şafak'ta yazmaya başladı.”

Milli Gazete muhalif, Yeni Şafak iktidar yanlısıydı. Milli Gazete’nin lideri Erbakan, Erdoğan’ın lideri olduğu hareketin ne siyonistliğini ne işbirlikçiliğini bırakıyordu. Yeni Şafak ise Erdoğan’ın girdiği yola erkenden uyum sağlamıştı. İki gazeteye de yazan Albayrak, Yeni Şafak’ı seçmişti.

Devamını yine Sabah’tan aktarayım:

“Albayrak, ‘Başbakan dünürü’ olmasının ardından çok kısa bir süre daha köşe yazarlığını sürdürdükten sonra Yeni Şafak'tan da istifa etti. Albayrak, köşe yazarlığının yanı sıra dünürü olan Başbakan Tayyip Erdoğan'ın başkanı olduğu dönemde başladığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ndeki danışmanlık görevini de bıraktı. Usta kalem, istifaların ardından köşesine çekilerek zamanını kitap yazmaya ayırdı.”

Sadık Albayrak’ın "çekilme" hikayesi böyle.

Elbette zaman zaman onu yine kavga ederken gördük. 2010’da polis tarafından durdurulup tartaklandığında Sözcü’ye konuşmuş, Türkiye’de baskı ortamı oluştuğunu, telefonlarının dinlendiğini söylemişti. Sözcü muhabiri “AKP dönemi deyince” “Ne dönemi,  herkes araziye yatmış durumda” diye mevcut yönetime de giydirmişti. Balyoz kumpasında Erdoğan, yandaş-liberal-FETÖ’cü yazarlara “bizi gaza getirmeyin” derken, o bir ekiple birlikte gaza basıp, kumpasa uğrayan askerlerden şikayetçi oldu.

Oğlunun kanalına 2013’te verdiği söyleşide 28 Şubat süreci için “Sadece asker kabahatli değil, sivillerde de kabahat var. Hele dindarlarda daha kabahat var” demiş, tartışma yaratmıştı. 2017’de Trabzonspor Divan Kurulu’nda kürsüye çıkıp “oğlum olmasa sizi boğarlar” diye Trabzonspor yöneticilerine bağırdı.

40 yıl önce olsa

Uzatmayayım…

40 yıl önceki radikal Sadık Albayrak olsa kalemi eline alır, önce oğullarının medyasını kadın programlarından, dizilerinden başlayıp yerden yere vurur, ardından iktidarın gittiği yolla kavga ederdi. Ama o, 2004’ten beri başka bir yolu seçti.

23 Kasım 1982’de, Silivri Cezaevi’nde, yatsı namazından sonra iki oğluna şöyle yazmıştı:

“Kiradan kurtulamayacak, el-alem yanınızdan gazlayıp, geçerken, sizler çamurlu yollardan ıslak ayakkabılarla eve koşacaksınız.”

Tam tersi oldu. Dev medyasıyla, bankalarıyla, o zenginliği yönetmek, belki de Sadık Albayrak’ın “çekilmesinin” sonucuydu.

O gün belki sözlerinin ne manaya geldiğini anlamayan çocuklarına hapiste oluşunu anlatmaya çalışmıştı:

“Okumanın, kitap yazmanın ve fikir çilesi çekmenin babanızı zindana tıkadığına aldırmayınız. İnsanlar hapisten korkarlar. ‘Babamız hapiste’ demenin zor olduğunu biliyorum. Amma siz bunun ne büyük bir şeref, ne yüce bir hizmet olduğunu büyüyünce daha iyi anlayacaksınız.”

Babalarının yaşadıklarının aksine, çocukları, yıllar sonra önce ellerindeki medyayla karalayan, ardından ellerinin altındaki yargı üyeleriyle tutuklayan dev bir mekanizma yarattı.

Kuşkusuz bu da onun “çekilmesi”nin bedeliydi.

Sadık Albayrak’ın, Sabah’ın tabiriyle “dünürlüğün ardından” çizdiği yol, “istifa” kelimesini bile anlamsız kılıyordu.

Turgenyev’in romanda söylediği gibi:

"Zaman bazen kuş gibi uçar gider, bazen sümüklü böcek gibi ilerler; ama insanın en çok hoşlandığı, onun çabuk mu yavaş mı geçtiğini fark etmemesidir."

Zaman; yavaş ya da hızlı, çoktan geçti, gitti.

Yazarın Son Yazıları

Ya su kirliyse?

Değişmez görünen gerçekten kaçmak yerine dokunmaya karar verdiğimizde, ona şekil verebildiğimizi de görürüz.

Devamını Oku
04.12.2025
200 günlük burun sürtme davası

Burnumuzla sadece nefes alsaydık en çok kötü kokuların sahipleri mutlu olurdu.

Devamını Oku
01.12.2025
Bir garip ölüm hikâyesi

Yaşamda birikmiş servet, bazen ölümün üzerinde perde olur.

Devamını Oku
27.11.2025
‘Kurucu önderlik’ ve kurucu irade

Küçük niyetler büyük sözlerin arkasına gizlenir.

Devamını Oku
24.11.2025
Yaşamından renkleri çalınan kadın

Koca çınardan nimetini esirgeyen toprak yokluğunu önce çimende gösterir

Devamını Oku
20.11.2025
38 çocuğun duyulmayan çığlığı

Adalet davası uzaktaki bir çığlığı duymakla başlar.

Devamını Oku
17.11.2025
CHP’yi ‘gayrımeşrulaştırma’ operasyonu

Doğa insana kendi sınırlarını çizeceği imkanı sunarken cömerttir.

Devamını Oku
13.11.2025
Eğitimsiz okullar bakanlığı

İnsan ancak eğitilirse özgür olur.

Devamını Oku
10.11.2025
Aman çocuklar duymasın!

Bakmayın gazetecilik yaptığıma.

Devamını Oku
06.11.2025
‘Pardon’ diyen karar

Bir kez olursa hata, iki kez olursa yanlış, tekrar olursa kasıt denir.

Devamını Oku
03.11.2025
Bakanlıktaki ‘koruma kalkanı’

Çoğu zaman sözün çıktığı yere bakarız.

Devamını Oku
30.10.2025
Aranan casus sonunda bulundu!

O kadar çok söz söyleriz ki bazen gerçek kalabalıkta kaybolur.

Devamını Oku
27.10.2025
Boğaziçi’ni nasıl çökerttiler?

Kime söylendiği belirsizse en ağır sözler bile havada kalır. En son Yargıtay başkanı konuştu.

Devamını Oku
23.10.2025
‘PKK yasası’na neden karşıyım

Kapıyı açan anahtar değil, kilidinin bilgisidir.

Devamını Oku
20.10.2025
Öcalan serbest bırakılacak mı

Sözcükler her zaman anlatmak için kullanılmaz.

Devamını Oku
16.10.2025
Apo ve Bahçeli’nin susturduğu asker

Çıkarlar suç ortaklıklarının kaynağıdır.

Devamını Oku
13.10.2025
‘Fatihli Müslümanlar’ rahatsız

“Bizi cehennemle korkutuyorlar ki dünyada onlara boyun eğelim.”

Devamını Oku
09.10.2025
Çocuk tecavüzünde çocuğu yargılayanlar

Çelişki dünyanın kendisinde sanırız, oysa ona sebep olan da insandır.

Devamını Oku
06.10.2025
Tarihin arka duruşması

Eğip bükersin, sarar paketlersin. Her şeye rağmen gerçek olduğu yerde durmaya devam eder.

Devamını Oku
02.10.2025
İŞKUR’u bile soydular

Kapı içeriden açıldı mı soygun normalleşir.

Devamını Oku
29.09.2025
‘Size miras kaldı’ sürprizinden çıkan örgüt

Koca ağaca bakıp dalındaki eksiği görüyorsan haksız değilsin.

Devamını Oku
25.09.2025
İçeridekilerin aileleri neler yaşıyor

Kendi gülünün dikenini çıkarmak kolaydır. Başkalarının acılarını anlamak ise uğraş ister.

Devamını Oku
22.09.2025
Netanyahu’nun Erdoğan’a salladığı parmak

Tek kişide hastalık dedikleri, milyonlarda ideoloji oluyor.

Devamını Oku
18.09.2025
Dananın kuyruğu kopacak derken...

Siz bu yazıyı okurken belki bütün kelimeleri eskimiş olacak.

Devamını Oku
15.09.2025
Erdoğan’ın CHP planı

Sen ardına dönüp bakmazken geçmiş bir gölge gibi seninle birlikte yürüyor.

Devamını Oku
11.09.2025
İBB operasyonunu başlatan AKP’li

Adli yıl açılışında İstanbul cumhuriyet başsavcısı gazetecilerle buluştu. İlginç bir ifade kullandı: “İBB operasyonunu ilk öğrenen kişi Murat Kapki oldu. Nasıl olduğunu bilmiyoruz. O, malları kaçırmaya başlayınca biz de harekete geçtik.”

Devamını Oku
08.09.2025
‘Terörsüz Türkiye’nin kabağı

Dünya değişiyor ama senin çektiğin çile hep aynı kalıyor.

Devamını Oku
04.09.2025
Başörtüsünü çıkaran Fethullahçı

İnsanın çektiği çilelerin sonucu tecrübeleridir.

Devamını Oku
01.09.2025
Topuk kırıldıktan sonra

O çok bildiğimiz gerçekleri her şey görünür olduktan sonra anlatmayı ne kadar çok severiz.

Devamını Oku
14.08.2025
TikTokçu hacı paşa devri

Yükselme kuralını kaybedince yukarıyla aşağı bir olur.

Devamını Oku
11.08.2025
Erdoğan’ın kimliği bile satılık

Hırsızın peşinden koşuyoruz da ya içeride kapıyı açan varsa?

Devamını Oku
07.08.2025
Şehit askerlerin tahlilleri ne söylüyor

Milletler yaşamdan öğrendikçe gelişir. Çöküş dönemlerinde ise ancak ölüm öğreticidir.

Devamını Oku
04.08.2025
Askerler kayıp 5 milyarın peşinde

Sana verirken yokluğu gösterenler, senin olan varlığı harcarken har vuruyor harman savuruyor.

Devamını Oku
31.07.2025
Koca savcılığın dokunmadığı patronlar

Dünya, Sezen Aksu şarkısındaki gibi: Masum değiliz, hiçbirimiz.

Devamını Oku
28.07.2025
Zengin itirafçı olur kurtulur olan garibana olur

Bazen fısıltıyı duyuyorsun. Bazen de çığlığı duyma istiyorlar.

Devamını Oku
24.07.2025
Davutoğlu partisindeki istifalara ne dedi?

Aslında benim sorum yeni çıkan o kitapla ilgiliydi...

Devamını Oku
21.07.2025
Öcalan, Ramazan, Altaylı

Memlekette “süreç bayramı” var. Gelgelelim “hukuk ve özgürlük bayramı” yok.

Devamını Oku
17.07.2025
Domates, biber, patlıcan!

“Demokrat adam”, “demokrat bulmadığı” adama “Ya demokrat ol ya döverim” demiş.

Devamını Oku
14.07.2025
Herkesi başka tartan kantar

Aynı kantar seni başka onu başka tartıyor...

Devamını Oku
10.07.2025
Söyleyin Timur haksız mı? 

Kimin haklı olduğunu söz belirler sanırsın, oysa hak çoğu zaman güç ile dağıtılır. Size bu satırları gazeteci arkadaşım Timur Soykan hakkındaki mahkeme kararını beklerken yazıyorum. 

Devamını Oku
07.07.2025