Ceren Kumbasar

İnşaatın reformları

13 Aralık 2015 Pazar

Başbakan Ahmet Davutoğlu birkaç gün önce seçim vaatlerini bir reform paketi halinde kamuoyuyla paylaştı. Eğer daha önce iktidarda olmayan yeni bir hükümetle karşı karşıya olsaydık açıklanan reformların önemli bir bölümüne alkış tutabilirdik. Ancak neredeyse 30 maddeyle özetlenen, üstelik çok genel bir içerikte olan bu reform paketi aslında 4 dönemdir yapılmayanların bir listesi olarak çıkıyor karşımıza. 7 Haziran’la 1 Kasım gibi kısa bir sürede hazırlanabilen bu reformlar demek ki aslında farkında olunan ve kısa sürede tedavisi mümkün olan hastalıkların reçetesi. Bu durumda elbette sorulacak çok fazla soru var. Ancak biz şimdi sektörel olarak reformlara bir göz atalım.
Bundan birkaç ay önce yine bu sayfalarda “İnşaat neden hâlâ üvey evlat” diye sormuştum. İnşaat sektörünün desteklenmediğinden, sektör büyüdüğünden beri yapılan inşaatların, şehircilik açısından değerlendirilmediğinden bahsetmiştim. Şimdi bu reform paketiyle yapılması şart olan bazı vergi düzenlemelerinin haberini almış olduk. Ancak ne yazık ki yine önümüzdeki bir iki yıllı ilgilendiren, kısa zamanlı çözümlemeler içeren bir paket bu.
Paketin içeriğinde inşaat sektörünü ilgilendiren önemli maddeler var. Özetleyecek olursak;
1) Rant Vergisi
İmar artışından doğan ek kazançların bir bölümünün vergilendirilmek suretiyle kamuya aktarılması.
2) Endüstri/Sanayi bölgelerinde arsa maliyetlerinin azaltılması.
3) Kentsel dönüşüm kapsamına giren imarsız yapılara elektrik ve su bağlanabilmesi.
Bu son iki maddedeki düzenleme kuşkusuz ilgili projelerdeki işlerin hızlanmasına yol açacaktır. Ancak konu rant olunca orada yıllardır yazıp çizdiğim, gittiğim her yerde anlattığım başka bir konu gündeme geliyor; çevre ve şehircilik anlayışı.

Rant kavramı nereden çıktı?
Yeni yerleşim bölgelerinde en basit anlatımıyla, kaç katlı binaların, kaç metrekare üzerinde yapılacağının belirlenmesi belediyelerin de bakanlığın da alışık olduğu bir uygulama. Haklı ve doğru demiyorum ama en azından bir sistematiği var. Ancak konu emsallerin yıllardır belirli olduğu bölgelere gelince orada işin rengi değişiyor. Bir bakıyorsunuz ki binanın daha önceki oturum metrekaresi 100 iken yeni projede 120 olabilmiş. Eski bina 5 katlı iken yeni proje 12 katlı olarak tasarlanmış. İşte bu noktada haklı ya da haksız ortaya çıkan bir kazanç var. Elimizi vicdanımıza koyalım, bu kazanç her zaman sadece rant için değil bazen de gerçekten şehircilik uygulaması öyle gerektiği için gerçekleşebiliyor. İşte rant vergisi ortaya çıkan kazancın vergilenmesi esasıyla hazırlanıyor.
Rant konusunun temelindeki problem şu: Türkiye’de şehirlerin kaderi günlük kararlar ve parseller üzerinden çiziliyor. Yani, bugün 6 kat izninin olduğu bir yere yarın 22 katlı bir gökdelen dikilebilir. Rant vergisiyle ilgili temel sorun kazancın vergilendirilmesi değil o kazancın şehircilik anlayışıyla bağdaşmayan şekilde elde edilmesini sağlayan projelerdir. Yani bu reform paketinde ayyuka çıkan şey rantın olması değil şehircilik bilincinin olmamasıdır.
On, on beş yıl öncesine göre şehirlerimizde olumlu olarak sayabileceğimiz, ihtiyaçlara dönük olarak projelendirilen pek çok yapı gösterebiliriz. Ancak aynı zamanda çarpık kentleşmeye, orantısız sosyolojik dağılıma neden olan projelere, yok olan veya hiç projelendirilmeyen yeşile, gittikçe artan trafiğe, hastanelere yetişemeyen ambulanslara, okul yolunda çocukluğunu geçiren gençlere, siluet tartışmasına ekleyeceğiniz 659485730 projeye de örnek verebiliriz.
Paris’te, Londra’da neden şehircilik kuralları bazen can sıkıcı olabilecek kadar katı ve kati ise Türkiye’nin birçok ilinde ve hatta ilçesinde de öyle olmalı. Eğer şehircilik bilinci uzun vadeli ve uygulamalı olarak nazım planlarımıza yansırsa, o zaman ortada rant yaratan projeler kalmaz veya bu projelerin de bir standartı olur, o zaman da adına rant denmez.
Lütfen inşaat sektörüne sadece ülke ekonomisinin lokomotifi olarak bakmayın, bu sektör ilerde torunlarınız bir ambulanstayken rahat rahat hastaneye ulaşmasını da, onların hastaneye gitmesine engel olacak oksijeni veren ağaçları da temsil ediyor. İşte bunu becerebildiğimiz zaman bu sektörde gerçek bir reformdan bahsedebiliriz.
Not: Başbakan Ahmet Davutoğlu reform paketini açıklarken 18 kez “adalet” dedi. Elbette reform paketlerinde en çok üzerinde durulan şey, en olmayandır. Hadi bu adalet iştahına gazetecilerin tutuksuz yargılanması kararını, haklarında hüküm verilmemiş gazetecilere uygulanan tecriti de ekleyelim. #CanDündarveErdemGülYalnızDeğildir  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ihlamur’a dokunma 3 Temmuz 2016
Demokratik şehircilik 25 Haziran 2016
Mayısta 1058 yeni firma 18 Haziran 2016

Günün Köşe Yazıları